Ana içeriğe atla

İlk Yarı Bitti...

Bir sezonun daha yarısını geride bıraktık ve bir kez daha canımız sıkkın; umudumuz kırık. Genel olarak ilk yarıya baktığımızda, ne başarılıyız ne de başarısız. Başaltının hassas bir noktasındayız. Sezon başında kadro tamamen değiştiği için, yeni bir yönetim ve yeni bir teknik heyet geldiğinden, kimse "şunu yaparız-bu olur" diyemiyordu. Kötümser senaryolar hariç. Kötümserliğin tutması her zaman daha olasıdır. Özellikle Demirspor gibi muammaların olduğu bir camiada...

Baştan başlarsak, Mustafa Tuncel, Aytaç Durak'a ihanet edip, sağ kolluktan baş koltuğa geçince Adana'da yeni bir "tek adam" dönemi başladı. Malum, Mustafa Tuncel'n halini tavrını da biliyoruz; pek öyle diyaloğa-muhabbete açık biri değil; daha çok deklarasyona-asıp kesmeye yakın. Öyle olunca, rahmetli Bekir Çınar döneminin tersine tribünle yönetim arasında sıcak temaslar kurulamadı. Başkan, parasını bastırıp -ne kadar harcadığını bilmiyoruz- kadroyu baştan aşağı değiştirdi. Ama Tuncel önceki başarısız başkanlık dönemlerinden ders almış gibiydi: Bu sefer daha ayakları yere basan açıklamalar yaptı. Örneğin menajerlere para kaptırmayacağız dedi ki bu çok önemsenmesi gereken bir durumdu. Soner Hoca'nın başlangıçtaki aklı selim açıklamaları da bize umut verdi.

Buradaki asıl mesele, kadro baştan aşağı değişip tonlarca para harcanırken, takımın şampiyonluk iddiası olmadığına dair açıklamalardı. Bu açıklama, tabii ki olası bir başarısızlığın önünü almak için yapılmış erken bir açıklamaydı. Başarılı olsaydık da, "bakın gördünüz mü, iddiasızken bile başarılı olduk" denecekti. Öyle birşey olmadı. O zaman aylar önce sorduğumuz soru hala erinde: Kadroyu tamamen değiştirmeye gerek var mıydı? Geçen yılki kadro, gençlerle desteklenmiş ekip de aynı puanı alamaz mıydı? (Cevabı hepimiz biliyoruz.)

Sezona fikstür dezavantajıyla başladık: İddialı takımlarla erken maçlar yaptık. Genel izlenim, takımın mücadeleci olduğu ama hücuma çıkamadığı yönündeydi. Bu sorunu devre boyunca aşamadık. Orta sahadan hücuma akarken tıkanıyoruz. Bulduğumuz pozisyonları da değerlendiremiyoruz. Genel olarak hücumcu bir takım değiliz.

Tek tek maçlara baktığımızda, içerideki Tokat mağlubiyeti dışında pek de sürpriz bir sonuç yok. Dışarıda Pursaklar'ı yenebilirdik veya Van ile Kocaeli'den puan çıkarabilirdik. Ama Pursaklar bizle oynadığı dönemde çok formdaydı; Kocaeli de bizimle birlikte çıkışa geçti. Kaldı ki Demirspor yıllardır sonsıradaki takımlara puan vermeye çok meyilli. Dışarıda sadece Balıkesir'i ve Of'u yendik. Deplasman galibiyetimiz çok az. En nihayetinde, bulunduğumuz puandan en fazla 5-6 puan daha fazla olabilirdik ki bu da bizi pek yukarı taşımayacaktı. Grupta 10'dan fazla takımın averajı eksi veya 0-2 arasında; sadece ilk iki sıra, iki basamaklı averaja ulaştı. Demek ki dengeli bir grup ve arka arkaya birkaç galibiyet bizi yukarı taşır ama birkaç mağlubiyet de düşme potasına indirir.

Sonuç olarak tek adam Mustafa Tuncel'in gözetiminde, mali sorun yaşamıyor gibi göründüğümüz bir dönemde, kadro Soner Hoca'yla birlikte kurulumuşken ve geçen yıla tamamen sünger çekilmişken, daha başarılı olabilirdik. Sanırım iç sorunlar buna engel oldu. Kimi futbolcuların, yerel medya ve menajerler aracılığı ile yine ayak oyunlarına bulaşma ihtimalleri güçlü. Soner Hoca'nın talimatları sahaya yansımıyor olabilir. Yine de hocanın, yönetimin desteğiyle, takım içi disiplini sağlayıp, devre başında artık mazaretsiz-hakem hatalarına sığınmadan bu takımı ayağa kaldırması gerekiyor.

Mustafa Tuncel'in de başarısız başkanlık dönemlerini unutturmak için bu camiaya başarı borcu var.

İlk yarının en önemli eksiklerinden biri de, trbinün güzel-güçlü-kalabalık deplasman yapma eksikliğiydi. Grup, sadece Kocaeli ve Telekom maçlarına hatrı sayılır bir kalabalıkla gelebildi.

En nihayetinde ikinci yarı, camianın her aşamasında hissedilen bir tedirginlikle başlayacak. (TFF'nin sitesinde, devrenin ilk maçı diğer takımlar için 16 ocak görünürken, bizim maç için 19 ocak çarşamba gürünüyor.)

Yorumlar

müslüm dedi ki…
Hoca yeni suçluyu bulmuş: hakemler:) ya aslında okurken, böyle sürekli mazaretler bulması,sorunları daha kolay aşılabilir görüp ileriye yönelik umut vermesi, hiç bir sözüne inanamasam da bir açıdan hoşuma gidiyor.o da adamın her şeye rağmen burada çalışmak istiyor olması hala. bu her satırın altında, mazeret arayışlarında seziliyor.yani gerçekten heralde inandığı güvendiği bir şeyler var. bu kadroyla burada olmamızla, burada olmayı bırakalım, oyna(yama)dığımız futbolla, gerçekten başarısız bir ilk yarı geçirdik. her şeye rağmen gerçekten böyle düşünüyorsa, düşünmek istiyorsa, bu takımı çalıştırmak için bir azmi,isteği olduğundandır diye düşünüyorum. çok aradım, tek bulabildiğim olumlu nokta bu oldu hoca hakkında:) ya aslında biz yanlış anlaşılıyoruz. hoca gitsin derken, burada harcanıyor manasında söylemiştik:)
Alpaslan KUŞVURAN dedi ki…
Hep ben kendimi iyimser olarak görürdüm ama Yavuzcuğum senin de benden eksik kalır yanın yok:-) 1. ile 13, 2. ile 7 puan fark var. Şampiyon olmamız için biz kazanırken rakiplerin sürekli puan kaybetmesi gerek. Hadi rakipler puan kaybedecek tamam da takımdan 2. yarı bir çıkış gelmesi de gerek. Gerçekleşmesi mucizeler dahilindedir. Play off oyanarsak iyidir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.