Ana içeriğe atla

Yoldaşlar dönüyor, Diego'yla yola devam...

Dünya Kupası başlarken gönlümün Kuzey Kore'den yana olduğunu söylemiştim. Halk futbolu, endüstriye karşı sahaya çıkacaktı. Çıktı da, hatta ilk maçta son derece güzel bir futbolla Brezilya'ya 2-1 yenilmesine rağmen önemli dersler de verdi. Ardından talihsiz bir Portekiz yenilgisi (7-0 diyim bilmeyenler için) ve en nihayetinde bugün Fildişi'ne karşı alınan bir de 3-0'lık skor. Velhasıl, bir araba gol yedi yoldaşlar, memlekete dönüyorlar. Ama mesele bu değil...

Mesele, bir karakter meselesi. Dünya Kupası'nın en "sol", en "kırmızı" renginin kendine has bir tonu kupaya bırakıp bırakamaması meselesi. Yoldaşlar bence bunu son derece güzel becerdiler. Temiz futbolun, hakemle oynamamanın, centilmenliğin, sportmenliğin, vatan sevgisinin bu kupadaki en önemli temsilcisi oldular. Futbolun güzel kısmının artısı komünistlerin hanesine kaydedildi. Teşekkür edelim buradan kendilerine...

"Aman da Kuzey Kore'ymiş de, ne yapabilirmiş de, 7 gol yemiş de" diyecekler için Kuzey Kore U-17 ve U-20 Kadın Milli Futbol Takımları'nın 2 farklı dünya kupası şampiyonluğu bulunduğunu hatırlatayım geçmeden önce. Halk futbolu, halka yaygın futbol ve dahi "Kadın Milli Takımı" üzerine düşünmek isteyenler tam olarak bu noktadan başlayabilirler belki de...

Gelelim kupanın geri kalanına, bir önceki yazının yorumlarında da bahsi geçtiği üzere kalbimiz artık yalnız ve yalnız Diego'ya emanet. Dünyanın en sıkıcı insanı Pele bir yandan, onun takipçisi Fabiano bir yandan yine kısıtlı zeka kapasiteleriyle laf atmaya başlamışlar Maradona'ya.

Fabiano attığı gol sonrasında "Bu da Tanrı'nın eliydi" demiş. İnsaf artık, o müthiş sözün üzerinde yıllar geçmiş ve elle atılan bir başka gol sonrasında bulunabilen en yaratıcı söz bu mudur yani? "Ben de sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim" pankartı yaptıran o tuhaf belediye başkanına benziyorsunuz...Off Maradona olmak bu anlamda gerçekten can sıkıcı olsa gerek, etraf bunlarla dolu zira...

Neyse, fazla uzatmadan bağlayalım. Kupa, en çok yakıştığı ellere bir kez daha gitsin umalım...



Yorumlar

serdanka dedi ki…
yoldaşlara selam, maradona'ya devam :)
Unknown dedi ki…
kuzey kore, kupadaki en zor grupta bulunmasına rağmen sadece defans yapmayı, rakibin oyununu bozmayı düşünen futbol tarzıyla oynamamış, kendi oyununu cesurca oynamaya çalışmıştır. fazla gol yemiş olabilir ama oldukça sıkıcı geçen bu kupada bizi heyecanlandırmış, zevkli maçlar izlettirmiştir. umarım 4 sene sonra yine kupada olurlar.
merihli dedi ki…
tabi futbol stadyumda fuze gezdirmeye,firlatirim haa demeye benzemiyor.7 tane cakiyolar oyle.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...