Ana içeriğe atla

Geleneğimiz Geleceğimizdir...


Aradan uzunca yıllar geçti fakat 13-14 yaşlarındaki bir çocuğun gözüyle şimdilerde net olarak hatırlamasam da, o "yoksun" günlerdeki şampiyonluk hala aklımdadır...

Hangi zamandan mı bahsediyorum? 1993-1994 sezonunda, 31 Mayıs 1994 tarihinde Ankara 19 Mayıs Stadyumunda, Ç. Dardanelspor'u playoff final maçında 2-1 yenerek şimdiki adıyla Süper Lig, o zaman ki adıyla Türkiye 1. Futbol Ligi'ne yükseldiğimiz zamandan...

Maddi bakımdan belki de şimdikinden çok daha zor bir dönem olduğunu söyleyebilirim. Demirdal ailesi (Orhan ve Turhan Demirdal) kulübe ağabeylik yapmaya, yön vermeye çalışıyor, kısıtlı imkanlarla deplasman maçlarına gidiliyor, futbolcular ve teknik ekip neredeyse ücret almadan kulübe hizmet veriyordu...

Sezon sonunda, eleme maçlarında galip gelmiş ve finale çıkmıştı Demirspor. Rakip ise Ç.Dardanelspor'du... Mayıs ayının son günleri, "Alpaka" kumaştan, mavi lacivert bayrakların mahalle terzisine diktirildiği gün gibi aklımda... Maçın oynanacağı günün öncesi İstasyon Gar meydanından dönemin meşhur otobüsleri 0302'lerle hareket ettik Ankara'ya. Yanımda yöremde benden yaşça büyük ağabeyler, amcalar... Bir kısmı bizim mahallenin insanları, ki mahalle kavramı, ağabeylik vs. önemli değerlerdi o zamanlar...

Gece hafif serinlikte "Müslüm Gürses" şarkıları eşliğinde yola çıkıldı. O yılların yaşanmışlıklarına en çok Müslüm'ün şarkılarının yakıştığını itiraf etmeliyim... Sabaha karşı Ankara'daydık... 19 Mayıs Stadyumu'nun üstü kapalı değildi o yıllarda, şimdiki gibi koltuklar da yok, taş zemin... Hatırladığım kadarıyla da köşeye yakın bir konumda yerini aldı Demirsporlu taraftar grubumuz. Derken maç başladı! Heyecandan titreyen, sigara üstüne sigara yakan, ciğerlerini yırtarcasına tezahürat yapan ağabeylerimi hatırlıyorum..

Patlamaya hazır bir bombaydı o gün Demirspor taraftarı...

Sahada, Ali Kemal, Cengizhan, Timuçin, Serkan, Ercan Arslankeser, Tekin İncebaldır takımı sırtlayan isimlerdi.

Maçı 2-1 kazanmıştık!

Bitiş düdüğüyle beraber yaşanan mutluluğu burada kelimelere dökmek çok zor. Ben o gün orada sevinçten (ve belki de geçmişin birikimi kederden) ağlamayan bir tek Demirspor'lu görmedim. Öylesine bir sevinçti ki, o arada epey hırpalanmıştım...

Onca imkansızlığa, yoksunluğa karşın büyük bir mücadelenin sonunda şampiyon olmuştuk... Dönüş yolundaki eğlenceler, çekilen halaylar, zevkle yudumlanan biralar... Müslüm'ün şarkıları bile artık o kadar kederli gelmiyordu o gün şampiyonluğu kutlayan taraftarımıza...

Bugün seneler sonra yine benzer bir uğraktayız diye düşünüyorum.

Yine playoff eşiğindeyiz, yine zor zamanlar... Ama 'neden olmasın?' diye düşünüyorum... Senelerdir hep zor zamanlarda başarmadık mı biz bu işi?

Sözün kısası; yukarıda aktardığım anılar, geçmişe güzelleme yapmak değil, tersine bugüne dair olan bitenlerin geçmişle bağlantısını kurmayı amaçlamaktadır.

Özetle, "geçmişle bugün arasında kalın bir çizgi yok!" Mazi bugünde de yaşıyor... Yeter ki o ruhu tekrar yakalayalım! 70 yıl önce yakılan ateş günümüzde küllenmiş gibi görünse de, o ruhu yaşatmaya karar verenler için "ateş" orada yanmaya devam ediyor hala!

Yorumlar

geyik1940 dedi ki…
Tüyleri diken diken eden bir yazı, teşekkürler Fırat...

Bir gün gelecek, herkes görecek
Parıldayacak Masmavi Şimşek...

O gün gelecek, herkes görecek,
Şampiyon olacak Masmavi Şimşek...
Adsız dedi ki…
bu yazıyı futbolculara okutmak lazım ellerinize sağlık
İbrahim İlya dedi ki…
şu an duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum.her ne kadar o şampiyonluğu hatırlamasam da hatırladığım diğer şampiyonluklar da böylesi maceralarla gerçekleşmişti.1 tl ye bileti satılan günler fazla uzakta kalmadı. ben bu sene geçmiş senelere nazaran daha ümitvarım.hem bu sene şampiyon olmasak bile kazandığımız altın gibi gençler yeter.fırat abi yazın için tekrar tekrar teşekkürler..saygılarımla....
Alpaslan KUŞVURAN dedi ki…
O günkü maddi imkanlar bugünden kat be kat daha kötüydü. 27 Martta Belediye seçimleri yapılmış, Aytaç Durak Selahattin Çolak'tan Belediye Başkanlığını alarak yeniden seçilmişti. Ancak Selahattin Çolak halen kulüp başkanlığımıza devam ediyordu. Demirspor ise Sayın Başkan Aytaç Durak'ı hiç mi hiç ilgilendirmiyordu! Bu arada takımımız elemelere kalmıştı ama 5 kuruş para yoktu. Hani tabir yerindeyse yek ekmeğe muhtaçtı. Şöyle ki o dönem banka hesabı açılarak taraftardan maddi destek beklenmekteydi. Sloganı da "Adana Demirspor için bir kibrit de sen çak". Şehir takımına sahip çıkmış, karınca kararınca takımına destek olmuştu olmasına ama borç o kadar fazlaydı ki... Bu imkansızlıklar içinde Ankara'nın yolu tutuldu ve Sürmeli Oteli'ne yerleşildi. Kafileye, otelde ekstraların kullanılmaması sıkı sıkı tembihlendi. O dönem cep telefonu olmadığı için telefon görüşmelerinin otelden yapılmaması için oyunculara jeton dağıtıldı. Ve olan oldu, Demirsporumuz finale kaldı. İşte o anda fırsattan istifade etmek isteyen Aytaç Durak sahneye çıktı. Sınırsız sayıda otobüs tahsis edildi. Binlerce Demirsporlu Ankaraya akın etti. Otobüsler yetmedi Can otobüsleri devreye girdi. Yüzlerce Demirsporlu saatlerce sürecek yolculuğu ayakta yapma pahasına otobüse atladı. O yolculuğun büyük bir kısmını ayakta yapan bir taraftarın kullandığı şu ifade hala kulaklarımdadır "Otobüsten ineli kaç saat oldu, sağ kolum hala tutacaktan tutmak istercesine yukarıya kalkıyor"... O maça kadar kayıtsız kalan Aytaç Durak hatırı sayılır bir parayı Ankaraya yolladı. Ne de olsa zaman şov yapma zamanıydı. Sadece Durak değil bu pastadan pay almak isteyen onlarca kişi Ankara'ya aktı. Ve sonrasını biliyorsunuz. Goller geldi, takım şampiyon oldu. Bakırköy maçında da benzer sahneler yaşandı. Kendi evimizde Kilimli Belediye ile 1-1 kaldığımız maç öncesinde kayıtsız kalanlar İstanbul'da Bakırköy maçında şov yapmaya gittiler. Demirspor düştü, onlar ise şovunu yaptı!
Bekir ÇINAR dedi ki…
Bu yazıyı futbolculara okutacağıma söz veriyorum.Benim tüylerim dikeb diken oldu onlarada anlatacağım bunu emin olabilirsiniz.Bu yıl İbrahim Beyin belirttiği gibi altyapıdan 11 çocuğumuzu kazandık bu hepimiz için çok önemliydi.Umarım bu yıl yakalayacağımız şampiyonluklada taçlandırırız bu onuru biz iliklerimize kadar inanıyoruz .Bu arada geleneksel kebap şalgam günümüze katılmanızı istirham ediyorum saygılarımla
İbrahim İlya dedi ki…
başkanım tarsus maçından önce Adana'ya sırf kebap şalgam günü için geldim ama kısmet değilmiş ama inanın yüreğim sizlerle olacak.hem gelmem iyi oldu formu da doldurudum.şampiyonluğa inancımı gençler ile devam kararı aldığımızdan beri kaybetmedim.hele o 4-3 lük maraş maçını da canlı izleyince kendi kendime dedim taam bu futbolcularla olur.başkanım bir de kalıcı gelir projeleriyle ilgi bir bilgilendirme yapsanız da herşeyi birinci ağızdan öğrensek.
Bekir ÇINAR dedi ki…
İbrahim Bey ,tesislerimize yapacağımız benzin istasyonu temmuz ayında yasal süreci tamamlanıp okeyleniyor.İlave olarak yaptığım girişimler sonucu kurttepede bütün yasal prosedürleri tamamlanmış olan benzin istasyonu ruhsatlı 2,5 dönüm arsa büyükşehir belediyesi tarafından kulübümüze düşük sembolik bir bedelle satılacak.20 gün sonra ihalesi olacak bunuda kamuoyuyla paylaşacağız.Ancak bu müjde nihayetlenmeden duyurmak istemiyorum lütfen inancınızı yitirmeyin ben çok ümitvarım gelecek güzel günler bizi bekliyor.
Saygılarımla
İbrahim İlya dedi ki…
Başakanım inanın Cennetle müjdelenmiş gibi sevindim.daha sevindirici bir haber olamazdı inşallah önümüzde hiçbir engel kalmayacak.inancımı asla kaybetmedim ama bu haberlerle olan inancım çeliklendi desem yeridir.Allah yar ve yardımcınız(yardımcımız) olsun.bir de Başkanım ben üye olmak istiyorum ama yıllık ücret biraz kabarık geliyor.düşük ücretle de üye yapma gibi bir ihtimalimiz yok mu? sonuçta taraftarımızın maddi gelir ortalaması belli. Saygılar....
Alpaslan KUŞVURAN dedi ki…
Benzin istasyonu girişimi son derece umut verici ama aracımı istasyona yanaştırıp "depoyu dolduralım" diyene kadar ümitlenmeyelim derim. Bugün bize bu konuda yardımları bulunduğu ifade edilen -ki hiç inanasım gelmiyor - Mustafa Tuncel'in ilk başkanlık döneminde, 3 adet benzin istasyonu yeri ile 2 adet kamyon garajının Demirspora tahsisi konusunda yaptıkları aklıma geliyor.
Üyelik sisteminde ise yıllar önce önerdiğim ve üzerinde çalışılması gereken 3 tip üyelik sisteminin hayata geçirilmesinden yanayım. Açık mavi, mavi ve lacivert...Her biri ALTIN'dan daha kıymektli olacağına inandığım üyelikler.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...