Son günlerde Aytaç Durak ve Mustafa Tuncel üzerinden yaşananları takip ediyorsunuz sanırım. Etmemek elde değil... Aslında bizim sıkça bildiğimiz ama dedikodu düzeyinde kalan meseleler, içeriden bir "isyanla" ve tabii ulusal basının da üstüne gitmesiyle açık seçik bir hal aldı. İktidar partisinden ayrıldığından bu yana, Durak üzerindeki bürokratik baskının arttığı ve soruşturmaların bir yerden patlak vereceği belliydi. Bu patlak, pek de beklenmedik bir yerden oluştu!
Bu iki ismin bizim için önemi büyük. Çünkü bunlar, Adana'yı olduğu kadar Demirspor'u da yönetti. Adana Demirspor, tıpkı kentin Aytaç Durak hükümdarlığında gün geçtikçe gerilemesi gibi, başarısızlığa demir attı. Takım da kent de "raydan çıktı". İşsizlikte Şırnak ve Hakkari ile zirveyi paylaştık; tarım alanları "AVM" doldu; havaalanı bile bizden uzaklaşma derdinde...
Olan biteni televizyondan, gazetelerden takip ederken yüzüm asılıyor, kaşlarım çatılıyor; ağzımda acı bir tat, boğazımda bir yumru beliriyor; kırmızı-lacivert kravatlar üstüme üstüme gelirken, evimin duvarları "onlar bizim rakibimiz değil" sloganları ile doluyor; haritada her yer Yenice oluyor, bir türlü gidemediğimiz; deplasman yasakları etrafımı çitliyor; "Adana'nın iki takımı birden" tepeme çıkıyor; "rüya takım"lar salonumda tek kale maç yapıyor...
Bir yandan da buruk bir sevinç duyuyorum. Çünkü blogun faaliyet gösterdiği iki yılı aşkın süredir, en başından beri, bu adamlara karşı tavrımız netti. Biz bu zihniyetin Demirspor'u yönetmesini istemiyorduk. Parayı versin, gerisini biz hallederiz kolaycılığına da düşmedik. Biliyorduk ki parayı veren düdüğü çalıyor; yönetimi de hocayı da oyuncuyu da parmağında oynatıyor. Sonuçta aynı zihniyet futbolcu transferinde, kulübün gelir giderlerinde şaibeler yaratıyor; kulislerde, lobilerde, soyunma odasında futboldan başka herşey konuşuluyor. Bu girdaba bir kez girdik mi çıkmak kolay olmuyor.
Defalarca tekrarlanan kongreler öncesi, "Anti-Aytaç Koalisyonları" önerdim; pek çok konuda anlaşamasa da Aytaç Durak zihniyetinin bu takımı yönetmemesi için işbirliğine gitmesini istediğim bir koalisyon önerdim. Gerçekleşmesi güç bir temenniydi. Ancak, karşı bir söz söylemek için gerekli bir adım...
Yine en baştan beri, 15 yıl meselesini gündemde tuttuk. Bu takımın, kenti ve takımı yöneten zihniyet nedeniyle bir çamura saplandığını, bu çamuru yerel basını aracılığı ile palazlandırdığını ısrarla vurguladık. "Aytaç Baba bizi kurtar" diyenlere, "yanlış yapıyorsunuz" dedik. Bu takımı ancak, kendi gücü ve inancı kurtarabilirdi. Demirspor'un geleneğinden beslenen, tarihinden öğrenen, kurumsal temelleri sağlam, geleceğe dair bir bakış açısı olan, en nihayetinde bir kumpas yuvası-ayak oyunları merkezi-pis kokular cenneti değil, bizzat Demirsporlular tarafından yönetilen "spor kulübü" olmasını istedik. Tabii ki ne Durak ne de Tuncel için, ne onun padişahlığından yararlananlar için -ki asıl mesele onlardı; kraldan çok kralcı olanlar- geleneğin, tarihin, efsanenin, geleceğin ve kurumsallığın hiçbir önemi yoktu. Onlar hala Yenice ayranının faydalarından bahsediyorlardı.
Şimdi tüm memleketi Adana'dan yükselen bu pis kokular sarmışken, ne yazık ki koca bir camianın da yıllarca bu kokunun esiri olduğunu bir kere daha hatırlıyoruz. Kişisel çabalarla ya da ufak bir tayfa ile gül kokusu yayabilmek ortalığa epey güçtü. Yine de sesimizin geçen üç yıl içinde yankı bulduğunu söyelyebilirim.
Sonuç olarak, ben bu adamların yönettiği bir Demirspor için değil, hayallerimdeki Demirspor için mücadele ettiğim için mutluyum. Ama etrafımızı saran bu kokunun etkisinden kurtulmak için, daha çok çiçekler ekmemiz gerekecek.
yavuz yıldırım
Bu iki ismin bizim için önemi büyük. Çünkü bunlar, Adana'yı olduğu kadar Demirspor'u da yönetti. Adana Demirspor, tıpkı kentin Aytaç Durak hükümdarlığında gün geçtikçe gerilemesi gibi, başarısızlığa demir attı. Takım da kent de "raydan çıktı". İşsizlikte Şırnak ve Hakkari ile zirveyi paylaştık; tarım alanları "AVM" doldu; havaalanı bile bizden uzaklaşma derdinde...
Olan biteni televizyondan, gazetelerden takip ederken yüzüm asılıyor, kaşlarım çatılıyor; ağzımda acı bir tat, boğazımda bir yumru beliriyor; kırmızı-lacivert kravatlar üstüme üstüme gelirken, evimin duvarları "onlar bizim rakibimiz değil" sloganları ile doluyor; haritada her yer Yenice oluyor, bir türlü gidemediğimiz; deplasman yasakları etrafımı çitliyor; "Adana'nın iki takımı birden" tepeme çıkıyor; "rüya takım"lar salonumda tek kale maç yapıyor...
Bir yandan da buruk bir sevinç duyuyorum. Çünkü blogun faaliyet gösterdiği iki yılı aşkın süredir, en başından beri, bu adamlara karşı tavrımız netti. Biz bu zihniyetin Demirspor'u yönetmesini istemiyorduk. Parayı versin, gerisini biz hallederiz kolaycılığına da düşmedik. Biliyorduk ki parayı veren düdüğü çalıyor; yönetimi de hocayı da oyuncuyu da parmağında oynatıyor. Sonuçta aynı zihniyet futbolcu transferinde, kulübün gelir giderlerinde şaibeler yaratıyor; kulislerde, lobilerde, soyunma odasında futboldan başka herşey konuşuluyor. Bu girdaba bir kez girdik mi çıkmak kolay olmuyor.
Defalarca tekrarlanan kongreler öncesi, "Anti-Aytaç Koalisyonları" önerdim; pek çok konuda anlaşamasa da Aytaç Durak zihniyetinin bu takımı yönetmemesi için işbirliğine gitmesini istediğim bir koalisyon önerdim. Gerçekleşmesi güç bir temenniydi. Ancak, karşı bir söz söylemek için gerekli bir adım...
Yine en baştan beri, 15 yıl meselesini gündemde tuttuk. Bu takımın, kenti ve takımı yöneten zihniyet nedeniyle bir çamura saplandığını, bu çamuru yerel basını aracılığı ile palazlandırdığını ısrarla vurguladık. "Aytaç Baba bizi kurtar" diyenlere, "yanlış yapıyorsunuz" dedik. Bu takımı ancak, kendi gücü ve inancı kurtarabilirdi. Demirspor'un geleneğinden beslenen, tarihinden öğrenen, kurumsal temelleri sağlam, geleceğe dair bir bakış açısı olan, en nihayetinde bir kumpas yuvası-ayak oyunları merkezi-pis kokular cenneti değil, bizzat Demirsporlular tarafından yönetilen "spor kulübü" olmasını istedik. Tabii ki ne Durak ne de Tuncel için, ne onun padişahlığından yararlananlar için -ki asıl mesele onlardı; kraldan çok kralcı olanlar- geleneğin, tarihin, efsanenin, geleceğin ve kurumsallığın hiçbir önemi yoktu. Onlar hala Yenice ayranının faydalarından bahsediyorlardı.
Şimdi tüm memleketi Adana'dan yükselen bu pis kokular sarmışken, ne yazık ki koca bir camianın da yıllarca bu kokunun esiri olduğunu bir kere daha hatırlıyoruz. Kişisel çabalarla ya da ufak bir tayfa ile gül kokusu yayabilmek ortalığa epey güçtü. Yine de sesimizin geçen üç yıl içinde yankı bulduğunu söyelyebilirim.
Sonuç olarak, ben bu adamların yönettiği bir Demirspor için değil, hayallerimdeki Demirspor için mücadele ettiğim için mutluyum. Ama etrafımızı saran bu kokunun etkisinden kurtulmak için, daha çok çiçekler ekmemiz gerekecek.
yavuz yıldırım
Yorumlar
Bİz gençlerimiz ve altyapımızla yolumuza devam edelim; çıkmasakta gerçekten mücadele edelim yeter...
MÜCADELEYE DEVAM!
Ne güzel ifade etmişsin DE. Daha çok çiçekler ekmemiz gerek evet, ellerine sağlık...
Bu insan AKP'nin belediye başkanı olarak devam etseydi üzerinde hiçbir baskı olmayacaktı. Müfettişler belediyeye seçimden sonra kamp kurmayacaktı.
Belli ki emir almış gibi kentin, daha doğrusu AKP'nin valisi savcıların harekete geçeceğini duyurmayacaktı.
Recep Tayyip Bey savcılarını harekete çağırmayacaktı.
Bu parti "benden değilsen öl" mantığıyla akıllara zarar operasyonlar yürütüyor, özel yetkili savcıları, ayarlanmış hakimleri, dokunulmaz tarikatları, "zekalara hakaret" iddianameleriyle yarı açık cezaevine çevirdi memleketi.
İşin Demirspor boyutunda değilim, Aytaç Durak'ın yerinde her hangi birinin olması kulübe daha yararlı olacaktır.
Aytaç Durak'ın gitmesi Demirspor'un hayrına mı olur ; evet..
Ama şu dönemde AKP'ye karşı seçimi kazanması nedeniyle hedefe konulması gerçeğinden hareketle Aytaç Durak'ı hedefe koymayı kabul edemiyorum.
Sayın başbakan savcıları hakkaniyet, adalet adına göreve çağırıyorsa bu memleketin "İ. Melih Gökçek"ten daha kötüsünü görmediğini hatırlaması gerekir, o zaman samimiyetini tartışırız..
Senin bu konudaki görüşlerine ilk defa birebir katılmıyorum. Ben de yönetimin destek vermeyenleri afişe etmesini, ama Mustafa Tuncel gibi basit bir deplasman masrafını veren bir kimseyi de bu kadar yere göğe sığdıramamasını kabul etmiyorum. Deplasman masrafını karşılayan başka bir kişi olsa belki bu kadar övgü olabilir, ama Mustafa Tuncel'in onca yaptığından sonra sadaka verir gibi basit bir para yardımızda bulunmasının da bu kadar büyütülmemesi gerektiğini düşünüyorum. Sağlıkla kalın.
Merih Güvenç
Bundan sonrasında neler olur, Demirspor hangi yörüngede yoluna devam eder, bu soruların zaman içinde mutlaka cevapları bulunmalı. Aksi halde Aytaç Durak fenomeninden kurtulmuş fakat yörüngesi olmayan bir göktaşını andıran haliyle Demirspor, yakın zamanda oluşacak yeni dengelerde kendine nasıl yer açacak, kendi kökleriyle barışık bir şekilde mi yönetilecek veya bir önceki dönem gibi yine birilerinin esaretinde onlarca yıl daha mı yerinde sayacak, bunların hepsi belirsizliğini koruyan fakat öznel müdahalelere de açık konulardır.
Son söz yerine;
Son yirmi küsür yılda Aytaç Durak ve onun gibi irili ufaklı isimler bu kulüp üzerinden bir dolu iş çevirmiş olabilir, doğrudur da.
Fakat onlar gibileri bu camiadan kovmasını ve hesap sorulmasını her fırsatta dile getirmiş bir oluşum olarak Ankara Tayfası, bundan sonrasında da Demirspor'a musallat olan asalaklara, bu camiayı dar etmesini bilecektir!..