Gündemimiz yoğun, sıkıntılarımız diz boyu. Eskilerden dinlediğimiz hikayelere göre de sıkıntılar hiç eksik olmazmış. Liglerin başlamasına az kala kurulan takımlar, gidilemeyen kamplar, hacizler icralar, parasızlıklar, kaynaksızlıklar...
Bugün de pek farkı yok. Aslında eksiği yok fazlası var sıkıntıların. O açıdan farkı var aslında. Günler geçtikçe, zenginlerin sayısı arttıkça kulübe sahip çıkanların sayısı azalıyor. Bugün geldiğimiz nokta "sahipsizlik" ile ilgili değil mi zaten?
Bugün Adana Demirspor'a ciddi anlamda sahip çıkan sadece taraftarı kaldı. O da çoğunlukla fakir, gücü ancak hayatını idame ettirmeye yetiyor. Bağlılığı ise gönülden. Garip, çelişkili bir biçimde acıyla yoğrulmuş, büyümüş bir bağlılık. Ama -kendimi de içine katarak- gözlemlediğim kadarıyla sabrının sınırında olan bir kitle şu an. Başarı isteyen, mutlu olmak isteyen bir topluluk... Yalnız artık mutluluk kriterlerini değiştirmenin zamanıdır kanımca. Daha akılcı hedefler koymak gerekir. Şampiyonluk hedefi asla değişmez, değişmemeli. Ama şampiyonluğa ulaşırken kullanılacak yola ilişkin katı kriterler konulması gerek. Taraftar bunun muhakemesini yapmak zorunda. Hesapsızca, denetimsiz bir şekilde harcanan trilyonların başarı getirmediği, bilakis yıkım ve felaket getirdiğini görmek, geleceği buna göre kurmak gerekli.
Aslında başlığı yazarken farklı şeylerden bahsetmek istiyorken başka bir yere geldim. Niyetim Demirpsor'un şu yoğun sıkıntılı atmosferinden dolayı Demirspor ve Demirsporluluk tarihine, kültürüne ilişkin yazılarımızın azalmasına değinmekti. Ben kendi adıma bundan sıkıntı duyuyorum, çünkü Demirspor yalnızca gündemin yani bugünün konusu olarak sınırlanmamalı. Geçmişten getirdiği, biriktirdiği ne varsa geleceğe aktarılmalı. Bizler blogda özellikle Demirspor'a ilişkin kültürü ortaya koyarak taraftarlığın farklı boyutlarını araştırmaya çalışıyoruz, şu sıralar bunu sekteye uğratmış olsak da en kısa zamanda tekrar üstüne düşeceğiz. Elbette bu ve her konuda bize yazabilir, hatıralarınızı, bilgilerinizi, blogda görmek istediğiniz konuları bize iletebilirsiniz.
Bugün de pek farkı yok. Aslında eksiği yok fazlası var sıkıntıların. O açıdan farkı var aslında. Günler geçtikçe, zenginlerin sayısı arttıkça kulübe sahip çıkanların sayısı azalıyor. Bugün geldiğimiz nokta "sahipsizlik" ile ilgili değil mi zaten?
Bugün Adana Demirspor'a ciddi anlamda sahip çıkan sadece taraftarı kaldı. O da çoğunlukla fakir, gücü ancak hayatını idame ettirmeye yetiyor. Bağlılığı ise gönülden. Garip, çelişkili bir biçimde acıyla yoğrulmuş, büyümüş bir bağlılık. Ama -kendimi de içine katarak- gözlemlediğim kadarıyla sabrının sınırında olan bir kitle şu an. Başarı isteyen, mutlu olmak isteyen bir topluluk... Yalnız artık mutluluk kriterlerini değiştirmenin zamanıdır kanımca. Daha akılcı hedefler koymak gerekir. Şampiyonluk hedefi asla değişmez, değişmemeli. Ama şampiyonluğa ulaşırken kullanılacak yola ilişkin katı kriterler konulması gerek. Taraftar bunun muhakemesini yapmak zorunda. Hesapsızca, denetimsiz bir şekilde harcanan trilyonların başarı getirmediği, bilakis yıkım ve felaket getirdiğini görmek, geleceği buna göre kurmak gerekli.
Aslında başlığı yazarken farklı şeylerden bahsetmek istiyorken başka bir yere geldim. Niyetim Demirpsor'un şu yoğun sıkıntılı atmosferinden dolayı Demirspor ve Demirsporluluk tarihine, kültürüne ilişkin yazılarımızın azalmasına değinmekti. Ben kendi adıma bundan sıkıntı duyuyorum, çünkü Demirspor yalnızca gündemin yani bugünün konusu olarak sınırlanmamalı. Geçmişten getirdiği, biriktirdiği ne varsa geleceğe aktarılmalı. Bizler blogda özellikle Demirspor'a ilişkin kültürü ortaya koyarak taraftarlığın farklı boyutlarını araştırmaya çalışıyoruz, şu sıralar bunu sekteye uğratmış olsak da en kısa zamanda tekrar üstüne düşeceğiz. Elbette bu ve her konuda bize yazabilir, hatıralarınızı, bilgilerinizi, blogda görmek istediğiniz konuları bize iletebilirsiniz.
Yorumlar