Ana içeriğe atla

Viraj Üstüne Viraj


Bir hafta önce Onur yazmıştı; kaçıncı final maçına çıkıyoruz, kaçıncı kez başımız önde ayrıldık ve kaç kez yüzlerimiz güldü...

Futbolun içinde final maçları var. İşin heyecanını barındıran, yüzbinleri sokaklara döken final maçları var. Ama her takım için yok. Bazı takımlar için var.

Bu bazı takımlar özel takımlardır. Tarihlerinde bir çok final maçı vardır, çünkü tarihlerinde her daim mücadelenin içinde olmayı başarabilmişlerdir. Bu bazı takımların esameleri okunur, adları bilinir. Nostaljik futbol sohbetlerinin en lezzetli konularını oluşturur bu takımlar. Yaşı biraz geçkinler iç geçirirler, "nerede o eski takımlar" derler.

Bu bazı takımların, o takımlar başarılı olsa da olmasa da peşinden sürüklediği bir kitleleri vardır. Öyle meftundur ki bu kitle, takım dibe vurdukça daha da sahiplenir onu. Çünkü onlar için sahadaki sadece bir takım değildir. Sahada, taraftarın kendisi oynamaktadır çünkü. İzlenen sinema, tiyatro değildir, sahada oynanan hayatın ta kendisidir.

Bu bazı takımlar sürekli final maçlarına çıkarlar, çünkü finali zorlarlar, isterler, içlerinde kazanmak ve "en büyük" olma güdüsü vardır. Bu takımlara gönül bağlamış herkesin içinde "en büyük" olma isteği vardır. Herkesin takımını sahipleniş şekli kendi iç dünyasının bir yansıması olduğundan, herkes takımının en büyük olmasını farklı sebeplerle ister. Ama en nihayetinde o tribünlerde onbinlerce kişinin ayrıntısız, katışıksız, tavizsiz tek isteği o özel takımın sahada önüne geleni yenmesi ve diğer takımlar arasında "en büyük" olmasıdır.

Taraftar ne kadar büyükse, sahadaki takım o kadar büyüktür. Reddedilemez bir önerme!

Adana Demirspor, bahsettiğim bazı özel takımlardan birisidir. Benim için en büyüktür ve her zaman en büyük olmalıdır. Sürekli finaller oynamalıdır, finalleri zorlamalıdır, her zaman iddianın içinde olmalıdır. Hedefsiz, amaçsız, savrulup durulan sezonlardansa eğer kaybedecekse bile finallerde kaybetmelidir.

Savaşa savaşa, kanaya kanaya kaybetmelidir. Eğer ölecekse onuruyla ölmelidir!

Adana Demirspor bilmelidir ki, sahada o ölürse tribünde biz de öleceğiz. Tribünde biz yaşadıkça sahada o da yaşayacak, tersi de geçerli.

Ve istatistik bilimi ne kadar kötü şeyler fısıldasa da kulağımıza, bir umuda sarılmak bizim boynumuzun borcudur. İskenderun'a umudu taşıyacak olan herkese çok teşekkür ederim peşinen. Biliyorum ki, oraya gidecekler de benim gibi Adana Demirspor'un EN BÜYÜK olduğunu biliyor, öyle olmasını istiyor!

Bu virajı aşacaksın Adana Demirspor! Sahadaki futbolcularınla ve teknik ekibinle, tribünlerdeki yönetimin ve taraftarınla.

SEN EN BÜYÜKSÜN ADANA DEMİRSPOR!

VE EN BÜYÜK OLACAKSIN !


Yorumlar

Talip Egemen dedi ki…
Çok güzel anlatmışsınız Sn. Uçar. Bence de özel bir takımız. Tam olarak adlandıramadığım , adlandıramayacağım bir farkımız var. Bunu da sadece biz söylemiyoruz aslında . Burada kendi kendimize yazıp çiziyoruz belki ama misal ekşi sözlükte ideal Türkcell Süper Lig kombinasyonları başlığını incelediğimde , yapılan listelerde % 90-95 Adana Demirspor ismine rastlıyorum,çok hoşuma gidiyor . Futbolseverler genelinde bir sempatimiz var . Üniversiteyi kendi şehrinde okumuş biri olarak , Adana’lı olmayan okul arkadaşlarım istisnasız Adana Demirspor sempatizanı oldular. Adanalılar olarak kendi içimizde Adana Demirspor & Adanaspor dağılımı eşit orandayken , şehir dışından gelen arkadaşlar Adana Demirspora gönül veriyorlardı. Onların süper lig, bizim üçünçü ligde oynamamız bile Adana Demirspor sempatisine engel olmuyordu . Özel bir camiayız , farklı bir camiayız , öyle olaylar yaşanırki bu kulüpte , bir eşine rastlamak pek mümkün değildir.Ne kadar nevi şahsına münhasır bir takım olduğumuzu anlatmak için bir örnek vereyim.Yıllar,yıllar önce… İbrahim Uzunca’ya sen artık yaşlandın futbolu bırak der , yardımcı antrenör yaparız . Uzunca formayı çıkarır , eşofmanları giyer . Lig başladıktan bir süre sonra komşu kentin takımı Silifkespor seri mağlubiyetlerle ligin dibine demir atar .İbrahim Uzunca’ya futbolcu olarak transfer teklifinde bulunurlar. Uzunca’ya kulüp izin verir Uzunca’da Silifkespor’a transfer olur. İbrahim Uzunca Silifkesporda çok iyi bir performans gösterir , Silifkespor’da puanları toplamaya başlar. Bu sırada bizde de işlerin iyi gitmediği gibi takımda İbrahim gibi top oynayan bir adam da yoktur.Ara transferde İbrahim Uzunca geri çağırılır ve kurtarıcı olarak takımdaki yerini alır (futbolcu olarak :)) Bu transfer sonrasında yerel tv’lerde izlediğim bir röportaja İbrahim şu sözlerle başlar :” Ben aslında sezon öncesi antrenör olarak anlaşmıştım ama :) …” Yılardır gülerim bu olaya. Farklıyız, özeliz derken kendimizi övme peşinde değilim. Anlatmak istediğimde kendimizi övmek değil. Ben Türk futbolunun lezzetlerinden biri olduğumuzu düşünüyor ve mavi lacivertli formayı Süper Ligde görmek istiyorum.Adana Demirsporlu kimliğimi bir tarafa bırakıp , sadece futbolsever olarak söylüyorum bunlarıda. Adana Demirsporlu olmayan binlerce futbolseverin söylediği gibi.
Yıllar önce , Çanakkale Dardanelspor’u 2-1 yenip birinci lige (o zamanlar daha süper olmamıştı ligimiz) çıktığımız günün akşamı . O dönem ATV’de spor haberlerini Mustafa Denizli sunmaktaydı ve şampiyonluk haberimizi şu cümlelerle vermişti .”Evet , yılların eskitemediği Adana Demirspor tekrar birinci ligde” Ben yine bu haberin okunacağı günü bekliyorum , umarım çok beklemem.
Bu arada 1500. yazıda hayırlı olsun. Elinize , kolunuza sağlık. Nice 1500’lere
deniz yılmaz dedi ki…
yine bir iskenderun maçı öncesiydi. yıl 1994. teknik drektör ercan albaydı. takıma müdahale edemiyor üst üste yenilgi alıyoruz diye gönderildi. metin türel takımın başına geçti. bir hafta önce kime yenildiğimizi tam olarak hatırlamıyorum ama yine takımımızı deplasmanda yalnız koymamak için yola koyulduk. kulübün önüne geldik araba kaldırılmıyordu. adanaspor kulübün önünden geçerken taraftarları toplanmış 5 ocaktaki maça hazırlanıyordu. kendi imkanlarımızla iskenderuna gittik. yaklaşık 150-200 kişi falan kale arkasında takımı destekliyorduk. o maç dönüm noktamız olmuş maçı da 2-0 almıştık. adanaya döndüğümüzde adanasporda evinde yenilmiş bizim yükselişimizle birlikte onlarda düşüşe geçmişti. ve metin türel ile birlikte müthiş bir mücadele yapmış şampiyon olmuştuk. inşallah bu iskenderun maçıda başlangıç olur sonu şampiyonluk olur.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...