Kulübün şirketleştirilmesi hususunda Adana'mızın genel özelliği olan dedikodular gündemde dolaşmaktadır.
Ankara Tayfası olarak şirketleşmeye karşı olduğumuzu, ancak şirketleşmenin kaçınılmaz olması durumunda bir iş planımızın olması gerektiğini söyleyerek konuyu tartışmaya açmıştık. Hain ilan edildik, ortalığı bulandırdığımız söylendi. Şimdi bu plan yürürlüğe konulursa, yani takım şirketleştirilirse bizi hain ilan edenlerden bu gidişe karşı durmalarını ve engellemek için çabalamalarını değil engellemelerini istiyorum. Çıkın engelleyin.
Diğer taraftan, Ankara Tayfası'nın tamamen karşı olmamıza rağmen kabus görmemek ve illa şirketleşeceksek mümkün olduğunca tabana yaygın olarak bunu gerçekleştirmek için hazırlayacağını söylediği "Şirketleşme Modeli" tamamlanmak üzeredir. Sakın bize danışmadan bu işe girişmeyin, diyeceğim de dediğimle kalacağım.
Allah sonumuzu hayır etsin.
Yorumlar
dünyanın en solcu futbol takımıyla maç ederiz, ama aynı maçta solcuları döven polisleri alkışlarız, köşe dışarı diye bağırırız... Belediye Başkanının anasına sinkaflı küfürler ederiz, ama daha senesi dolmadan onu en büyük başkan bizim başkan diye alkışlarız... paramız yok diye ağlarız, bir sürü yabancı futbolcuya dünyanın parasını saçarız...
velhasıl bir tek, "doğru" neyse onu yapmıyoruz...
galiba saçmalıyoruz da farkında değiliz...
Şirketleşenin de...
Savunanın da...
Bu konuyu ağzına alanın da...
Bu kadar haklı isen abi tartışmalara aynı etkinlikte, saldırmaya lüzum görmeyen şekilde katılsaydın da biz küçüklerini aydınlatsaydın. Biz de deseydik ki abimiz haklı, BU KONUYU AĞZIMIZA ALMAMIZ dahi hata olmuş. Buralarda bizi ikna edecek ölçüde yoksun, vurmaya gelince varsın. Böyle abilik olmaz abi, abiliğin böyle olacaksa ona göre kardeşlik görürsün. Bunu yazan Onur Biçer'dir. Diğer arkadaşlarımı yazdıklarımla töhmet altında bırakmak istemem. Tamamıyla kendi görüşlerimdir.
Bu açılardan şirketleşme yolunda "kar" amacımı güdülecek yoksa taraftar (ki kemik grup alt ve orta gelirden dikkat edilmesi gereken bir husus) ile birlikte çalışılarak elde edilecek gelir ile sportif başarı mı kovalanacak?
Serkan Akkoyun
Ama her şeye rağmen bu şirketleşmeyi biz dayatmayacağız, bir hadi şirketleşelim demeyeceğiz. Zorda kalırsak, çıkmaza düşersek, One Minute demek için çalıştık. Hepsi bu :)
eğer bizi aytaç durak sirketleştirirse - ki eğer olursa öyle olacak - bunun adana demirspor futbol kulübü yararına olabileceğine inanan var mıdır? ya da şöyle söyleyeyim, aytaç durakın adana demirsporun menfaatlerini düşündüğünü, onsuz demirspor olamayacağını düşünen var mıdır? hem de 15 sene sonunda, şu durumdayken hem de.
evet vardır. hem de buna körü körüne inananlar vardır. ve bu inanç bizi bitirecektir, herkes rahat edecektir.
şirketleşme, birleşme vs. bunlar olacaksa yine durak döneminde olacaktır, ve durakın uzun vadeli demirsporu bitirme projesi nihayete erecektir. biz dedik ki, eğer olacak olan, kaçınılmaz olan gerçekleşecekse elimizde bir dosya olsun, bu işi kulübün tapusunu birilerine peşkeş çekilmeden halletmenin yollarını arayalım. sağolsunlar, duymadığımız kalmadı...
ama hain de biziz, demirspor düşmanı da biziz. sizlere iyi uykular demirspor taraftarları, zira gece oluyor; hava da, gelecek de kararıyor...
Artık sessiz kalmamakla iyi etmişsin. Sessiz kalmak zorunda olmadığın gibi, sana uymayan bir konuda sessiz kalmaman da gerekir zaten. Bir yanlış anlamanın önüne geçmiş oldun...
“Büyükler her zaman haklı değildir...” kuşkusuz :)
Her yazdığımın, bu platformun bir üyesine tokat etkisi yapması benim açımdan üzücü. Bu platformun dışında, bu takım üzerinden manipülasyon yapan, zaman zaman şirketleşmeyi, zaman zaman iki takımın birleştirilmesini ısıtıp önümüze koyan güç odaklarını tokatlamak isterdim... Yoksa burada kimseyi tokatlamak haddim değil. Yazılarımın/yorumlarımın bu şekilde algılanmasının suçu bende olsa gerek, kendimi yeterince ifade edememişim demek ki... bu uyarın için de teşekkür ederim...
Mazeretlerimi sıralamayacağım, tartışmaların yapıldığı zamanlarda katılamadığım konusunda da haklısın. Umarım bundan sonraki süreçte katılabilirim...
Elimden geldiğince konuya nasıl baktığımı ve ne demek istediğimi anlatmaya çalışayım:
Çok kolay ulaşmadığım için, “Kendi doğrularım”a sıkı sıkıya bağlıyım ve kolaylıkla vazgeçmek niyetinde değilim. Başka bir doğruya ulaşana kadar, şimdikilere bağlı olmaya devam edeceğim...
Adanademirspor’un geleceği için kafamda doğrular var. Kuşkusuz ki kendi dünya görüşüm, duruşum, duygularım, komplekslerimin çizdiği çerçeve içerisinde. Ben, inandığım Demirspor’u düşlüyorum. Düşlediğim Demirspor’a inanıyorum. Bununla birlikte, benim inandığım ve düşlediğim Demirspor’un, bu takımı gerçekten seven herkesin Demirspor’u olduğundan, bir türlü ulaşamıyorsak da, bir gün ulaşacağımızdan hiç şüphem yok... Nasıl ulaşmamız gerektiğine bir karar versek yeter...
Zaman zaman, istemesek de yukarıda bahsettiğim güç odaklarına hizmet ediyoruz... Eskiden Cuma namazlarında, devlet dairelerinin kapanması akıldan bile geçmezken, artık bırakın devlet dairelerini, koca marketler bile Cuma namazında kapatılır hale geldi. Ve bu son derece normal bir şey oldu. Bildiğiniz gibi bu normalleşme (!) birden olmadı. 10 küsür yıldır (önceki yıllardaki derin çalışmaları saymazsak) önce yavaş sonra hızlandırılarak yürütülen bir projeyle artık her şey normal !!! Açılım, değişim, dönüşüm... zemin altımızdan yavaş yavaş kayıyor... Neye, neden inandığımızı bilemez hale geliyoruz... Demirspor’daki bu şirketleşme, birleşme tartışmalarını buna benzetiyorum biraz... O kadar yanlış ve dayanaksız bir teklif olmasına rağmen, gittikçe normalleşeceğinden endişeliyim...
Bu anlamda bu iş yanlışsa, “madem bu iş kaçınılmaz, biz bir dosya hazırlayalım, hiç olmazsa bizim dediğimiz koşullarda şirketleşsinler” dememeliyiz. Her şey bir yana; ne zaman bizim dediğimiz gibi oldu ki şimdi olsun. Onların planı ile bizim düşlerimiz farklı... ikisi biraraya gelemez...
Kısacası bence herkes bir karar vermeli;
Biz halkın takımı isek, mahallemizin çocukları oynasın... bunu savunmaktan kaçmayalım...
Endüstriyel futbola karşı isek; şirketleşelim mi birleşelim mi demeyelim, tüketici-müşteri olmayı reddedelim...
Aytaç Durak’a karşı isek; Anasına sövmeyelim ama “en büyük başkan bizim başkan” tezahüratı da yapmayalım... (“Adanalı gavur diye öldürür, şehit diye namazın kılar” ne kadar doğru bir atasözüymüş hayret doğrusu)
Tarihimizle övünüyorsak; tarihimize yakışanı yapalım...
E artık Devrimciysek de; bu sistemle uzlaşmayalım... kökten değiştirelim gitsin...
Yorumum dolayısıyla, Onur’un hisettiklerini hisseden herkesten özür dilerim...
Abi bir kabusumuz var. Şimdi bizim kulüp 6,5 milyon TL borç altında. Bunun 1,3 milyon TL'si ödendi. Ancak yeni dönemde transfer ödemeleri yapılamayan futbolcular var. Yani borcun aynı tutarda olduğunu varsayıyorum. Bir şirket bu kadar borçlu olursa piyasa değeri düşer. Piyasa mekanizmasının gereğidir bu. Çünkü özkaynağı çok düşük. Neden bu piyasa analizini yapıyorum, çünkü cazibesi olmayan bu kulübü şirketleşmeye kalktıklarında Aytaç DURAK ve ekibi belki bir futbolcu parasına şirketleştirip yönetime resmen el koyacaklar. O zaman ideallerimiz hepten yok olacak. Ne bu takımda Adanalı çocukların oynaması için ne de başka bir şey için söz sahibi olabileceğiz. Oysa mevcut dernek yapısında bir dernek üyeliği istense taraftar olmak kadar kolay. Yani söz hakkı rahatlıkla mümkün. Bu yapı ideallere yakın bir yapı. Savunulması gereken bir yapı. Ama işletilemiyor. Belki de yavaş yavaş bir çark dönüyor. İşletilse sorun kalmayacak ama işletme kudretine sahip olanlar maalesef dünyaya çok farklı gözlerden bakıyorlar.
Ben müfettişim abi. Mesleğim gereği hayattaki her riski göz önünde tutmayı prensip edinmişim de farkında olmamışım. Böyle bir riskin yani kulübün şirketleştirilmesi riskinin yanıbaşımızda olduğunu hissettim, Tayfa olarak hissettik. Buna karşı önlem almak istedik. Silah sahibi olmak istedik. Bu noktada da düşündük ki; tamam savaşalım ama savaşacağımız kudret ya yasama organı TBMM olacak ya da oraya gerek kalmadan kulübü çiftliği gibi yöneten ve an itibarıyla sesimizin yetmediği belediye olacak. Düşündük ki bir kamuoyu baskısı oluşturalım. Bir çalışalım. Taraftar bunu da denedi, dedirtelim.
Dediğin noktayı düşündüm. Bunu gündeme getirmeli miyiz, diye. Dedim ki gündeme zaten gelmişti. Sonra da bir ilke belirledik. Biz dernek yapısından yanayız. Böylece tabana yaygın olmak daha mümkün. En azından teoride. Yönetime ulaşmak daha mümkün. Yine en azından teoride. Biz bu dernek yapısı için savaşalım. Canı gönülden savaşalım. Ama bu savaşı kaybedecek olursak, savaştan çekilmeyelim. Derneğe en yakın şirket yapısı için de savaşalım. Bu nedenle günlerce kafamızda sorularla gezdik, tartıştık blogda... Dernekte ne var, şirket neleri yok eder? Tek tek bu sorulara baktık. Bunları nasıl yok ederiz, nasıl bir ana sözleşme oluştururuz bunu düşündük. Yani bir savaş türü seçtik.
Bundan ibaret abi.
Şirketleşmeye gelince,endüstriyel yapının içinde şirketleşme zaman içinde kaçınılmaz bir durumdur bunu hepimiz kabul edelim. Ancak bunun sınırlarını iyi çizersek, anayasının ilk üç maddesi gibi kırmızı çizgilerimiz olursa ve Cem Uzan örneğinde olduğu gibi parayı çok verene kulübü vermezsek neden olmasın. Ama üzerinde ciddi şekilde çalışılması gerekir. Başka örnekler ile kıyaslamak gerekir. Yıllardır benimde kafamda olan yönetim modelleri var.
Ancak bugünkü konjonktürde Aytaç Durak ve şurekası tarafından bunun realize edileceğini düşünmüyorum.
Öte yandan yarın (Salı) saat 11.30´ta sportif direktörümüz Ercan Aslankeser ile teknik direkötürümüz Durmuş Ali Çolak Adana Demirspor Aytaç Durak Tesislerimiz´de bir basın toplantısı düzenleyecek.