Adamcılık.
Yani birisinin, bir grubun, kurumun sözcülüğüne, tetikçiliğine soyunma. Bunu körü körüne, bağnazca yapma. Çoğu zaman maddi bir karşılık bekleyerek bunu gerçekleştirme.
Adamcılık hayatın her aşamasında, her ortamda olan bir olgu. Öyle yoğun yaşanan bir olgu ki öyle bir an geliyor ki, insan öyle bir alışıyor ki ona, etrafında hep adamcılık yapanlar arıyor. Hep adamcılık yapılıyor gibi geliyor.
İnsanlar belli bir güç elde ettiklerinde ya etraflarında adamcılık yapacak kişiler arıyorlar ya da o kişiler gelip onları arayıp buluyor. Bu yüzden her devirde bazıları "her devrin adamı" oluyor, "kraldan çok kralcı" oluyor.
Adamcıların "doğruluk" için mücadele edebileceğine inanır mısınız? Ben inanmam. Adamcılar, sadece tetikçiliğini yaptıklarının çıkarları için mücadele ederler. Başkaları zarar görse de, bu işlerle ilgili kurumlar zarar görse de onlar için ne gam! Adamcılar "adamlığa" hizmet etmezler.
Bizim mütevazi blogumuz yaklaşık iki sene önce yayına başladığında, zaman içerisinde bu denli ilgi göreceğini hiç tahmin etmiyorduk. Ha, denilebilir ki "ilgi görüyor da kaç kişi girip inceliyor yahu" diye, evet her gün onbinlerce kişi girmiyor. Ama bir şekilde düşüncelerimizi inceleyenler, beğenenler, beğenmeyenler, hak verenler, nefret edenlerden oluşan ve Adana'da bir şekilde yankısını bulan bir mecra oldu burası.
Burayı kurarken "Adana Demirspor'u kurtaralım" diye bir misyonumuz yoktu. Şu takım güzel gitsin, bizi mutlu etsin, biz zaten çok seviyoruz onu, bari sevgimizi sadece gökyüzüne bağırmayalım buraya yazalım, yazalım ki kaybolmasın diye. Bir yandan da gözümüzün içine baka baka yapılan hatalar, kasıtlı yanlışlar, yalanlar yalanlar yalanlar... Sevgilimiz Demirsporumuzun yıllarının heba edilmesi karşısında buradan kendimizce sesimizi yükselttiğimiz de oldu.
Bugünün gündeminde ise istifa var. Bekir Çınar ve yönetimini kimimiz çok sevdik, kimimiz temkinli durduk, kimimiz öncekilerden bir farkı yok dedik. Ancak bugün geldiğimiz noktada kendisi tartışılmaz bir şekilde geleceğe dair bir umut ışığı yaktı. Benim ve bir çok arkadaşımın fikri bu yönde. Bu yüzden blogun tepesindeki banner orada kalmaya devam edecek. Ne kadar süre orada kalacağına ise Bekir başkan karar verecek. Bir yandan da blogumuzda herkesin yazı yazma üslubu da kendine özgü elbette, yazıyı yazanlar da yazının sorumluluğunun bilincinde. Bu açıdan sorun yok.
Başlığıma geri döneyim. Adamcılık hayatta ve Adana'da öyle yoğun ki... Blogumuzu takip eden bazı okuyucularımız bizi birilerinin adamı yapmak için yoğun mesai harcıyorlar belli ki. Bunun sebepleri farklı farklı olabilir. Sebeplerden birisi Adana'da özgür basın diye bir kurumun olmamasıdır, bizleri de -ki biz basın organı değiliz- aynı kefeye koyuyor olabilirler. Halbuki örneğin Bekir Çınar'a devam et demek biz onun adamı yapmaz. Ya da herhangi bir grubu övmek bizi o grubun sözcüsü, hesap vericisi haline getirmez.
Sözün özü, adamcılık bizim uğraşımız değil. Bizleri birilerinin adamlığı ile ilişkilendirmek işin kolay kısmı olsa gerek. Çok büyük olasılıkla bizleri şahsen tanımadığınız içindir, eğer art niyet taşımıyorsanız. Bunun yerine yolunuz düşerse Ankara'da bir araya gelmeye her zaman varız, buyrun bir kahvemizi, biramızı, çayımızı için. Hem hayallerimizi, hem dertlerimizi paylaşalım sizinle. Yalnız bir uyarı; bizim hayallerimiz Türkiye'nin de dışına taşıyor, Avrupa'da kupalar kaldırıyor. Bu da bizim kusurumuz olsun. Evet, farkındayım uzun oldu biraz. Zahmet edip sonuna ulaşanlara teşekkür ederim diyerek bağlıyorum.
Yani birisinin, bir grubun, kurumun sözcülüğüne, tetikçiliğine soyunma. Bunu körü körüne, bağnazca yapma. Çoğu zaman maddi bir karşılık bekleyerek bunu gerçekleştirme.
Adamcılık hayatın her aşamasında, her ortamda olan bir olgu. Öyle yoğun yaşanan bir olgu ki öyle bir an geliyor ki, insan öyle bir alışıyor ki ona, etrafında hep adamcılık yapanlar arıyor. Hep adamcılık yapılıyor gibi geliyor.
İnsanlar belli bir güç elde ettiklerinde ya etraflarında adamcılık yapacak kişiler arıyorlar ya da o kişiler gelip onları arayıp buluyor. Bu yüzden her devirde bazıları "her devrin adamı" oluyor, "kraldan çok kralcı" oluyor.
Adamcıların "doğruluk" için mücadele edebileceğine inanır mısınız? Ben inanmam. Adamcılar, sadece tetikçiliğini yaptıklarının çıkarları için mücadele ederler. Başkaları zarar görse de, bu işlerle ilgili kurumlar zarar görse de onlar için ne gam! Adamcılar "adamlığa" hizmet etmezler.
Bizim mütevazi blogumuz yaklaşık iki sene önce yayına başladığında, zaman içerisinde bu denli ilgi göreceğini hiç tahmin etmiyorduk. Ha, denilebilir ki "ilgi görüyor da kaç kişi girip inceliyor yahu" diye, evet her gün onbinlerce kişi girmiyor. Ama bir şekilde düşüncelerimizi inceleyenler, beğenenler, beğenmeyenler, hak verenler, nefret edenlerden oluşan ve Adana'da bir şekilde yankısını bulan bir mecra oldu burası.
Burayı kurarken "Adana Demirspor'u kurtaralım" diye bir misyonumuz yoktu. Şu takım güzel gitsin, bizi mutlu etsin, biz zaten çok seviyoruz onu, bari sevgimizi sadece gökyüzüne bağırmayalım buraya yazalım, yazalım ki kaybolmasın diye. Bir yandan da gözümüzün içine baka baka yapılan hatalar, kasıtlı yanlışlar, yalanlar yalanlar yalanlar... Sevgilimiz Demirsporumuzun yıllarının heba edilmesi karşısında buradan kendimizce sesimizi yükselttiğimiz de oldu.
Bugünün gündeminde ise istifa var. Bekir Çınar ve yönetimini kimimiz çok sevdik, kimimiz temkinli durduk, kimimiz öncekilerden bir farkı yok dedik. Ancak bugün geldiğimiz noktada kendisi tartışılmaz bir şekilde geleceğe dair bir umut ışığı yaktı. Benim ve bir çok arkadaşımın fikri bu yönde. Bu yüzden blogun tepesindeki banner orada kalmaya devam edecek. Ne kadar süre orada kalacağına ise Bekir başkan karar verecek. Bir yandan da blogumuzda herkesin yazı yazma üslubu da kendine özgü elbette, yazıyı yazanlar da yazının sorumluluğunun bilincinde. Bu açıdan sorun yok.
Başlığıma geri döneyim. Adamcılık hayatta ve Adana'da öyle yoğun ki... Blogumuzu takip eden bazı okuyucularımız bizi birilerinin adamı yapmak için yoğun mesai harcıyorlar belli ki. Bunun sebepleri farklı farklı olabilir. Sebeplerden birisi Adana'da özgür basın diye bir kurumun olmamasıdır, bizleri de -ki biz basın organı değiliz- aynı kefeye koyuyor olabilirler. Halbuki örneğin Bekir Çınar'a devam et demek biz onun adamı yapmaz. Ya da herhangi bir grubu övmek bizi o grubun sözcüsü, hesap vericisi haline getirmez.
Sözün özü, adamcılık bizim uğraşımız değil. Bizleri birilerinin adamlığı ile ilişkilendirmek işin kolay kısmı olsa gerek. Çok büyük olasılıkla bizleri şahsen tanımadığınız içindir, eğer art niyet taşımıyorsanız. Bunun yerine yolunuz düşerse Ankara'da bir araya gelmeye her zaman varız, buyrun bir kahvemizi, biramızı, çayımızı için. Hem hayallerimizi, hem dertlerimizi paylaşalım sizinle. Yalnız bir uyarı; bizim hayallerimiz Türkiye'nin de dışına taşıyor, Avrupa'da kupalar kaldırıyor. Bu da bizim kusurumuz olsun. Evet, farkındayım uzun oldu biraz. Zahmet edip sonuna ulaşanlara teşekkür ederim diyerek bağlıyorum.
Yorumlar
Yazını zevkle okudum. Yazının bir yerinde biz kimsenin ve hiç bir grubun adamı değiliz demişsin.Sadece buna bir itirazım olabilir.Ben Demirspor'un adamıyım, ben Demirspor'un ileri gitmesi için her türlü fedakarlığı da yaparım.Bunun dışında hiç bir kimse yada grubun beni satın almaya gücü ve cesareti yetmez. Yukarıda Dexter kardeşimin yaptığı yorumda da belirttiği gibi bir gün mutlaka o kupayı kaldıracağız. Buna adım gibi eminim. Belki ben görmesem bile çocuklarımın muhakkak göreceğini biliyorum. Şarkıda da söyledikleri gibi "Biz görmedik sen görürsün yavrum bir gün mutlaka".
Merih Güvenç
adsız okuyucumuz açık olmamı istemiş. adamcılık nedir diyerek kelime anlamını açıkladım, adamcılık yapmıyoruz dedim. Yönetimimiz hakkındaki görüşüm bellidir. Devam etmelerini isterim. Bunda açık olunacak bir durum göremiyorum. Yine de bir açıklama getirirseniz üzerine konuşabiliriz.