Ana içeriğe atla

... Üç nokta...


"Benden al bir parça kat benim her şeyime ve senden al bir parça umuda yelken aç kanımın her bir damlasıyla..."

Kiminin sözcükleri biter duyguları başlar... Kiminin hasretleri son bulur Adana'nın yakıcı sıcağında... Kiminin umutları biter bir başkası sahiplenir her daim yaşatacak gibi... Bense ağlarım, her damlasında öldüğüm gibi...

Yılları devirdik mavi şimşeğimle, her anını aklımın bir köşesinde tutuyorum... O hazin günden sonra okula gidemememi yada en gururlu anımla herkese orada olduğumu hissettirmemi... Tüm zamanların en güzel takımını tuttuğum her anı ve o her anın benim için anlamını tarif edemem ama bir şeyi söyleyebilirim... Kim olduğumu ve neden bu fani hayatı bu kadar çok sevdiğimi...

Vakitlerden bir öğleden sonraydı... Çanakkale Dardanel Sporla maç yapmaktaydı DEMİRSPOR'umuz ve ben en güzel vaktindeydim şu kısacık ömrümün... Maç için satmıştım okulu, satmıştım kadrimi, satmıştım hayatımı bir doksan dakikaya ve Timuçin atıyordu ardından Ercan... Hayatıma anlam katıyordu ikisi... Formamın gururu oluyordu her biri.. Ben anlıyordum kimse alamazdı artık "O anları" benden... Kimse çalamazdı hırsızlık niyetine o duyguları benden... O genç yaşımda hissetmiştim, gerçek ne hayal ne... Anlamıştım hayallerin en güzeli sende... Aşkların en güzeli sende... Mutluluğun en güzeli sende..."MAVİ ŞİMŞEĞİM"de...

Yüzüme bak o zaman anlarsın... Ben hala "O anda"yım... "O an"a götür beni şimşeğim çünkü ben hala "O anda"yım... Yüzüme ışık serpsen bile ben daha nur yüzlü olamadım... Sen bana ben "Seni seviyorum" desen de o kadar mutlu olamam, ben senle doğdum senle öleceğim ama son bir kez seni layık olduğun yerde göreyim... İşte vasiyetim budur... Bu olmadan ölmeyeceğim...

Yorumlar

mustava dedi ki…
bu olmadan ölmeyeceğiz kardeşim, ölmeyeceğiz. eline, diline sağlık...
Haldun Dormen dedi ki…
Bu Serdanka güzel yazıyor ha! Gadasını aldığımının!
Adsız dedi ki…
Ben de Çanakkale maçındaydım. Ercan'ın topa vurduğu anda çıkan sesi taa skorboard kale arkasından duyduğumu hatırlıyorum.

Yalnız üstteki poster o yıla ait değil, 90-91 sezonuna ait.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...