Ana içeriğe atla

Kadına Karşı Şiddette Tescilli Ülke

Pazar gününün durgunluğunu, kadına karşı şiddete son tavrımızla bozalım:

Geçen hafta içi AİHM'den gelen bir haber, Avrupa'daki "ayrıcalıklı" konumumuzu tescilledi. Türkiye, "vatandaşını aile içi şiddete koruyamadığı için" mahkum edilen ilk Avrupa ülkesi oldu. Mahkeme, Türkiye'nin şiddet gören bir kadını, savcılığa başvurduğu halde, kocasından koruyamayarak ayrımcılık yaptığına hükmetti. Darp ve ağır yaralama ve cinayete teşebbüsten hakkında dava açılan kişi, "kanıt yetersizliği" gerekçesiyle yaptırımla karşılaşmamıştı ve konu AİHM'e taşınmıştı.

Başbakan'a göre, karar utanç verici, olaylar ise münferitti. Malum, münferit vakalar cumhuriyetiyiz. Tüm şiddet olayları, bir anlık sinirle, kendini kontrol edememeyle, provakasyonla, tahrikle açıklanıyor. Bunun toplumsal ve siyasal arka planı irdelenmek istenmiyor.

Yüce Türk milletinin en yüce değerlerinden olan aile ve kadın, "gerektiği zaman" ilk gözden çıkarılacak unsurlar olmaya başladı; şiddete maruz kalan kadın ve çocukların sayısı gün geçtikçe artmakta. En son Siirt'te erkek arkadaşını ziyarete gittiği için bir kadın, ailesi tarafından şiddete maruz kaldı. 17 yaşındaki mağdur, ağır yaralı şekilde hastanede. Yine hafta başında bir kadının evliliğe ikna edilmek isterken, dövülerek öldürüldüğünü okuduk.

Radikal gazetesi, son yıllardaki münferit vakaların bir dökümünü yapmış:

* Kadıköy’de iki çocuk annesi T.K. eşi tarafından öldürüldü. T.K. şiddet mağduruydu, dava açmıştı ve mahkeme de kocasının kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklamıştı. Ancak T.K.’yı evinin girişinde ‘yasaklı kocası’ bıçakladı. (2004)

* Vanlı Nazime Alır 21 yaşında ve amcaoğluyla evliydi. Sürekli şiddet gördü ve şikayetçi oldu. Mahkeme, iki kez eşini evden altı ay uzaklaştırdı. Ancak eşi Ferzende Alır tarafından mezarlıkta üzerine mazot dökülüp, yakılarak öldürüldü. (Temmuz 2004)

* Derya Samancı Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisiydi. Ayrıldığı erkek arkadaşının ölüm tehditleri üzerine defalarca polise ve savcılıklara başvurdu ancak korunamadı. Üsküdar’da öğretmenlik yapan eski sevgili, Derya’yı bıçaklayarak öldürdü. (Aralık 2006)

* 35 yaşındaki Ayşegül Alparslan, Diyarbakır’da dini nikâhla birlikte yaşadığı Abdurrezzak Dikici tarafından öldürüldü. Alpaslan’ın cinayetten önce iki kez ‘korunma’ talebiyle polise ve savcılığa şikayette bulunduğu ancak sonuç alamamıştı. (Ocak 2007)

* 23 yaşındaki Yıldız A.’nın eşi ve ailesi evine ‘başka erkek’ aldığı iddiasıyla öldürülmesine karar verdi. Yıldız A. jandarmaya sığındı ve ‘devlet koruması’ altında bir huzurevine yerleştirildi. Ancak bir süre sonra kocasına teslim etti. Yıldız A. iki kulağı, burnu kesilip, vücudu şişlenmiş, ölmek üzere bulundu. (Mayıs 2009)

* Diyarbakır’da yaşayan 35 yaşındaki Fatma Babatlı, kocası Süleyman Babatlı tarafından sokak ortasında başına iki el ateş edilerek öldürüldü. Eşi ve çocuklarını rahatsız eden Babatlı’nın gözaltına alınıp, serbest bırakıldığı da belirlendi. (Kasım 2008)

Toplumsal sorunların ve şddet vakalarının çözüm merci olarak Müge Anlı'nın programını gördüğümüz sürece, münferitlikler devam edecek ve utanç verici kararlar yüzümüze çarpılacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.