Gelinen noktada Demirspor'un durumunu analiz etmek için elimizde ne var ne yok, bunun çerçevesini çıkarmak gerek.
Demirspor'un, güçlü bir taraftar desteği ve örgütlü bir tribün gücü var. Yöre takımlarınca takip edilen-taklit edilen, bütün memleketin tanıdığı-bildiği, tribün kültürü adına önemli işler yapan, yıllar geçtikçe büyüyen ve gelişen, kötü gün dostu bir güç bu. Bu potansiyel gücü, nasıl kinetik hala geçirebiliriz-takımın ve camianın gidişatında nasıl aktif ve etkili hale getirebiliriz? Yok'lardan birincisi bu; bu soruya verecek ortak bir yanıt yok.
Demirspor'un etrafında, onun başarısızlığından geçinen, yarı-zamanlı menajer, tam-zamanlı hizipçi, girdiği kabın şeklini alan, Demirspor için birşeyler yapıyormuş gibi görünüp sadece spekülasyon yapan bir ekip var. Yıllardır bu takıma aynı kötü ve gereksiz transferleri yaptıran, aynı hatalı stratejileri uygulatan, hocaları gönderip, istediği oyuncuyu kadro dışı bıraktıran, Demirspor gündemini sürekli elinde tutan bir ekip... "Biz gideriz, takım sahipsiz kalır ha!" korkusunu satarak, yıllardır takımın başına çöreklenmiş bir ekip... Bu ekibin nasıl tasfiye edileceğine dair ortak bir hareket-program yok.
Demirspor'a gelen her yeni yönetimi destekleyen, hep umut saçan, hep hikayeler üreten bir basın "ordusu" var. Bu ordu, kenti ele geçirmiş olan Aytaç Durak totaliterliğinin baş gücü. Camianın sanki Aytaç Durak öncesi bir dönemi olmamış gibi, hazretleri bizim ezelden ebede sahibimizmiş gibi davranan, verilen desteğin Padişahımızın kendi cebinden çıktığını sanan, durumu böyle izah eden-izah etmek isteyen, üstteki ekiple koordineli çalışan bir ordu... Gündelik başarıların peşinde ama Demirspor'un uzun vadeli planlarına dair tek bir söz söyleyemeyen, kalem oynatamayan, oynatmaya cesareti olmayan iktidar sevdalıları... Bunlara karşın, Demirsporlunun sesi olacak alternatif bir medya organı yok.
Demirspor'da yıllardır biriken bir küskünlar ordusu da var. Artık çözümsüzlükten bıkmış, önerileri dikkate alınmayan, konuşmaktan-yazmaktan-anlatmaktan yorulmuş bir ordu... Mağlup olmuş, şu yukarıdaki ekibin karşısında... Süngüleri düşmüş ve gölgelik yerde anlamsız savaşın gidişatını izlemekte... Bu küskünlerin nasıl camiaya kazandırılacağı ve birleştirileceğine dair bir fikir yok.
Bu takımın koca bir geleneği, kurucu idealleri, öncü isimleri var. Tarihinden gelen bir deneyim ve atlattığı badireler var. Ama bunları anlatacak, aktaracak, anımsatacak bir büyüğü yok. Çünkü o büyükler küskünler ordusunun içinde. Çünkü tutturmuşuz bir "sahipsizlik" teranesi... Bu takımın sahibi var. O da Bizik! Takımın sahip arayışına ihtiyacı yok. Elindekilerin farkına varma ihtiyacı var.
ve Demirspor'un geleceği için söz söylemeye inançlı, inatçı, eğitimli, yanlışa yanlış diyen, günlük başarıların değil kurumsal gelişimin derdinde olan genç bir nesil var. Bu neslin neler yapmak istediğine dair planları var. Ama bu planları hayata geçirecek zemini ve ortakları yok.
Gelinen noktada, Turgutlu'ya mağlup olmak üzüntüsü ya da Denizli'yi yenmek sevinci değil, geçen 15 yılda Demirspor'da ne oldu-neden sürekli başarısız oluyoruz sorusunu sürekli hatırlatmak gereği var. 15 yılın eleştirisini yapmak, herkesin bu soruyu sormak ve sordurmak görevi var.
Ama verilecek cevaplarla yüzleşme gücü yok.
Demirspor'un, güçlü bir taraftar desteği ve örgütlü bir tribün gücü var. Yöre takımlarınca takip edilen-taklit edilen, bütün memleketin tanıdığı-bildiği, tribün kültürü adına önemli işler yapan, yıllar geçtikçe büyüyen ve gelişen, kötü gün dostu bir güç bu. Bu potansiyel gücü, nasıl kinetik hala geçirebiliriz-takımın ve camianın gidişatında nasıl aktif ve etkili hale getirebiliriz? Yok'lardan birincisi bu; bu soruya verecek ortak bir yanıt yok.
Demirspor'un etrafında, onun başarısızlığından geçinen, yarı-zamanlı menajer, tam-zamanlı hizipçi, girdiği kabın şeklini alan, Demirspor için birşeyler yapıyormuş gibi görünüp sadece spekülasyon yapan bir ekip var. Yıllardır bu takıma aynı kötü ve gereksiz transferleri yaptıran, aynı hatalı stratejileri uygulatan, hocaları gönderip, istediği oyuncuyu kadro dışı bıraktıran, Demirspor gündemini sürekli elinde tutan bir ekip... "Biz gideriz, takım sahipsiz kalır ha!" korkusunu satarak, yıllardır takımın başına çöreklenmiş bir ekip... Bu ekibin nasıl tasfiye edileceğine dair ortak bir hareket-program yok.
Demirspor'a gelen her yeni yönetimi destekleyen, hep umut saçan, hep hikayeler üreten bir basın "ordusu" var. Bu ordu, kenti ele geçirmiş olan Aytaç Durak totaliterliğinin baş gücü. Camianın sanki Aytaç Durak öncesi bir dönemi olmamış gibi, hazretleri bizim ezelden ebede sahibimizmiş gibi davranan, verilen desteğin Padişahımızın kendi cebinden çıktığını sanan, durumu böyle izah eden-izah etmek isteyen, üstteki ekiple koordineli çalışan bir ordu... Gündelik başarıların peşinde ama Demirspor'un uzun vadeli planlarına dair tek bir söz söyleyemeyen, kalem oynatamayan, oynatmaya cesareti olmayan iktidar sevdalıları... Bunlara karşın, Demirsporlunun sesi olacak alternatif bir medya organı yok.
Demirspor'da yıllardır biriken bir küskünlar ordusu da var. Artık çözümsüzlükten bıkmış, önerileri dikkate alınmayan, konuşmaktan-yazmaktan-anlatmaktan yorulmuş bir ordu... Mağlup olmuş, şu yukarıdaki ekibin karşısında... Süngüleri düşmüş ve gölgelik yerde anlamsız savaşın gidişatını izlemekte... Bu küskünlerin nasıl camiaya kazandırılacağı ve birleştirileceğine dair bir fikir yok.
Bu takımın koca bir geleneği, kurucu idealleri, öncü isimleri var. Tarihinden gelen bir deneyim ve atlattığı badireler var. Ama bunları anlatacak, aktaracak, anımsatacak bir büyüğü yok. Çünkü o büyükler küskünler ordusunun içinde. Çünkü tutturmuşuz bir "sahipsizlik" teranesi... Bu takımın sahibi var. O da Bizik! Takımın sahip arayışına ihtiyacı yok. Elindekilerin farkına varma ihtiyacı var.
ve Demirspor'un geleceği için söz söylemeye inançlı, inatçı, eğitimli, yanlışa yanlış diyen, günlük başarıların değil kurumsal gelişimin derdinde olan genç bir nesil var. Bu neslin neler yapmak istediğine dair planları var. Ama bu planları hayata geçirecek zemini ve ortakları yok.
Gelinen noktada, Turgutlu'ya mağlup olmak üzüntüsü ya da Denizli'yi yenmek sevinci değil, geçen 15 yılda Demirspor'da ne oldu-neden sürekli başarısız oluyoruz sorusunu sürekli hatırlatmak gereği var. 15 yılın eleştirisini yapmak, herkesin bu soruyu sormak ve sordurmak görevi var.
Ama verilecek cevaplarla yüzleşme gücü yok.
Yorumlar
Kulüpte güzel çarklar var, sahte şikayetler var, ama maddi yapısını net olarak gösterebilecek irade yok. Aidatları bile tahsil edebilecek güç yok.
Bize de bir Tuncay Güney gerek!
Dres
Yazınızda belirttiğiniz hususlar doğru.Hatta ben bir adım daha ileri giderek şunu söylemek istiyorum, maalesef Demirspor'u sevenler, sevmeyenler kadar cesur değil.Buna çeşitli mazeretler bulunabilir. Geriye dönüp 15 yıllık sürece baktığımızd, Demirspor'un hep birtakım kişilerin elinde oyuncak olduğu görülmüştür. Bu kişiler küçük olsun ama bizim olsun mantığı ile kulübe 15 yılda bir adım bile yol aldırmamışlardır.Bu gün biz süper ligde olsak ve gerçekten bağımsız bir yapıya kavuşsak kulübün kapısından bile geçemeyecek adamlar, maalesef çok büyük lütufta bulunnuyorlar gibi hava atmaktadırlar. İsim vermek istemiyorum ama zamanında işi gücü olmayan veya zamanında basit bir devlet memuru olan insanlar, Demirspor'a atama ile başkan olduktan sonra ekonomk olarak çok büyük mesafe kat ettiler. Hatta rakam ve yazı ile Trilyon yazamayacak kapasitede olan insanlar, Demirspor'dan Trilyonlarca (Şimdiki para Milyonlarca) lira alacaklı olduklarını öne sürerek kulübün gelirlerine haciz ve temlik koymaktadırlar.Bu konuda herkes gibi ben de çok dertliyim. Ama Demirspor için bir şey yapılacaksa şimdi tam zamanıdır. Yarın bazı şeyler için çok geç olabilir. Benim kanaatime göre seçimlerin sonucu ne olursa olsun mevcut yönetim bırakacak, kaybeden yine Demirspor olacak. Yine kayyum, yine Aytaç Durak senaryoları ile bir başka kahraman ! çıkıp kısır döngüye devam edecek. Bu nedenle herkes elini taşın altına koysun, ne yapılabilir, bu konuda fikir üretip harekete geçelim. Ben genç neslin, özellikle siz Tayfa'nın pırıl pırıl geleceğimizin mimarları olacağınıza yürekten inanıyorum.Hep dostlukla, hep sevgi ile kalın.
Merih Güvenç
Bir kamyon dolusu laf edilebilir o haham bozuntusuyla ilgili ama yeri burası değil..
Yorum bırakan arkadaşlar veya yazarlar; farklı hassasiyetlere sahip olduğumuz konulara ince dokunuşlar yapmayınız..
Dres
Yazıda mimik, tonlama v.b. olmadığından farklı anlamıştır Jose diye düşünüyorum.
Ve sanıyorum UEFA kriterleri ile aynı paralelde olmak koşuluyla, TFF şirketleşme yönündeki yaptırımları uygulamaya başlayınca (2011 son) bütün ayrık otları temizlenecektir.
İstense de istenmese de son nokta burasıdır... Tüm asalaklar elveda diyecekler...
Kamil Ateş
Sizin yazınıza, anlatmak istediğinizden farklı bir pencereden bakarak farklı yorumladım..Velevki düpedüz onu anlatmak isteseniz bile benim şahsi rahatsızlığım beni bağlar..Hakaret içermeyen bütün yorumlar yayımlandığına göre yazmamanız için hiç bir neden yoktur, olmamalı..
Saygılar..
Google da tuncay guney yazdim.youtube de bolum bolum yapilan roportajlari izledim.Bu adam kesinlikle benim yazdiklarimdan etkilenmis :-) Ustalik sertifikasi almayi haketmis :-)
Teknigi oldukca etkileyici.Izleyenleri ihtimal hesaplari kurmaya zorlayan bir yontem kullaniyor.
Velhasil ihtimal var ise denizde yanar felsefesinin savunucularindan olmus :-)
artık uefa kriterleri bir an önce uygulanmaya başlansa da şu asalaklardan kurtulsak. sevgili Kamil Ateş dostum benim bu konuda da şüphelerim var ne yazıkki. siyaset ustası, yanar döner, ismi lazım değil belediye başkanımız buna da bir kılıf uydurur nasıl olsa. kahpe felek sen bize ne zaman güleceksin!
d10s