Ankara tayfası ikinci yaşını bitirip üçüncüden gün alışını kutlayacak bu hafta.
Nereden başlamalı, ne demeli bilemedim şimdi..
Geçen senenin Ocak ayazıydı tanışmamız. Nöbeti bitirmiş eve dönmeye hazırlanıyordum. Google’a “Şekerspor-Adana Demirspor” yazıp tarayınca öğrendim, tayfanın Güvenpark’ta buluşacağını..
Saat 11:00 civarı Güvenpark’ta mavi-lacivert bayraklıların yanına doğru yürürken Yavuz’la oldu ilk tanışmamız. Sonra daha yavaş ama sağlam oldu, tek tek hepsiyle tanışmam.
Birlikte ilk deplasmanım Karabük maçıydı. Yolculukta daha iyi tanıyorsun yanındakileri, ekibin duruşunu, tavrını, hassasiyetlerini, ciddiyetini, eğlenceli yanlarını. Kendinden bir parça buluyorsun; bu adamların hepsi bana benziyor diyorsun, öbür yandan hiç birisi benzemiyor sana. Her konuda farklı düşünebilen, ama farklı düşünen tarafının arkasında duran insanlar topluluğu.
Sonra Pendik, Konya, Buca, Afyon deplasmanları; Ankara’da onlarca buluşma, toplantı, yemek, halı saha maçları.. Adana Erkek Lisesi’nden sonra, üniversitede bulunamayan samimiyeti, dostluğu bulduğun içindir ki, bir kaç kez dile getiriyorsun; “Ankara’daki en güzel günlerimdir, bütün olarak tayfayla veya her hangi bir tayfalı’yla geçenler”..
İşin kişisel yanını bir kenara bırakırsak, bu hafta üçüncü yaşını kutlayacak olan tayfanın mevcudiyeti Adana Demirpor ve Demirsporluluk açısından çok önemli. Bu ekibin bir parçası olmamdan ve subjektifliğimden bağımsız yapıyorum bu yorumu. Yani tayfa taraflılığından sıyrılarak. Türkiye’de üç-dört büyük(!) takım dışında kendi şehrinin dışında örgütlenebilen takım yok denecek kadar az. Bırakın üçüncü ligi, süper ligde, ve Avrupa’da şampiyonluğu hedefleyen bir takım besliyoruz içimizde. Elbette Anavatan Adana’da büyük olmak çok önemli; bununla beraber Adana’nın dışında ne kadar örgütlü ve büyük iseniz o kadar “daha büyüksünüz” demektir.
Hani demem o ki, Çankırı maçında olduğu gibi Ankara-Sakarya’daki "Adana Demirspor" nidaları çok kıymetli geliyor bana. Bu bağlamda bir kez daha mutlu oluyorum bu lokomotifin yolcusu olmaktan.
İyi ki doğduk Ankara Tayfası..
Nereden başlamalı, ne demeli bilemedim şimdi..
Geçen senenin Ocak ayazıydı tanışmamız. Nöbeti bitirmiş eve dönmeye hazırlanıyordum. Google’a “Şekerspor-Adana Demirspor” yazıp tarayınca öğrendim, tayfanın Güvenpark’ta buluşacağını..
Saat 11:00 civarı Güvenpark’ta mavi-lacivert bayraklıların yanına doğru yürürken Yavuz’la oldu ilk tanışmamız. Sonra daha yavaş ama sağlam oldu, tek tek hepsiyle tanışmam.
Birlikte ilk deplasmanım Karabük maçıydı. Yolculukta daha iyi tanıyorsun yanındakileri, ekibin duruşunu, tavrını, hassasiyetlerini, ciddiyetini, eğlenceli yanlarını. Kendinden bir parça buluyorsun; bu adamların hepsi bana benziyor diyorsun, öbür yandan hiç birisi benzemiyor sana. Her konuda farklı düşünebilen, ama farklı düşünen tarafının arkasında duran insanlar topluluğu.
Sonra Pendik, Konya, Buca, Afyon deplasmanları; Ankara’da onlarca buluşma, toplantı, yemek, halı saha maçları.. Adana Erkek Lisesi’nden sonra, üniversitede bulunamayan samimiyeti, dostluğu bulduğun içindir ki, bir kaç kez dile getiriyorsun; “Ankara’daki en güzel günlerimdir, bütün olarak tayfayla veya her hangi bir tayfalı’yla geçenler”..
İşin kişisel yanını bir kenara bırakırsak, bu hafta üçüncü yaşını kutlayacak olan tayfanın mevcudiyeti Adana Demirpor ve Demirsporluluk açısından çok önemli. Bu ekibin bir parçası olmamdan ve subjektifliğimden bağımsız yapıyorum bu yorumu. Yani tayfa taraflılığından sıyrılarak. Türkiye’de üç-dört büyük(!) takım dışında kendi şehrinin dışında örgütlenebilen takım yok denecek kadar az. Bırakın üçüncü ligi, süper ligde, ve Avrupa’da şampiyonluğu hedefleyen bir takım besliyoruz içimizde. Elbette Anavatan Adana’da büyük olmak çok önemli; bununla beraber Adana’nın dışında ne kadar örgütlü ve büyük iseniz o kadar “daha büyüksünüz” demektir.
Hani demem o ki, Çankırı maçında olduğu gibi Ankara-Sakarya’daki "Adana Demirspor" nidaları çok kıymetli geliyor bana. Bu bağlamda bir kez daha mutlu oluyorum bu lokomotifin yolcusu olmaktan.
İyi ki doğduk Ankara Tayfası..
Yorumlar