Her ne kadar bir spor blogu olsak da kimi zaman spor dışı konulara da blogumuzda yer veriyoruz. Bu yazının konusu da spor dışından, tüylerimi diken diken eden, sinirlerimi zıplatan bir haber ile ilgili.
Haberin detayını vermek istemiyorum. Kısaca değineceğim. 2-3 gündür habercilik yaptığını sanan bazı internet sitelerinde 15-16 yaşlarında genç bir kız ile bir şahsın ilişkiye girdiği, bu ilişkinin tecavüz olarak nitelendirilmesini o genç kızın çıplak halde gülümserken adam tarafından çekilen fotoğrafın engellediği belirtiliyor ve hiç utanmadan, sıkılmadan, o kızın içinde bulunacağı ruh hali, sokağa çıktığında neler düşüneceği, ailesinin kendisini nasıl hissedeceği dikkate dahi alınmadan, sosyal sorumluluk bilincinden yoksun bir şekilde o çıplak fotoğraf yayınlanıyor. Sonra da bunun adına habercilik, bunu yayınlayana da basın deniyor.
Haydi değerli basın, kendinizle yüzleşin, bunu da yazın...
Yorumlar
- Basın ahlakı adı altında beklediğiniz şey nedir? Her yer güllük, gülistanlık, teğet geçiyor mu?
- Burada kimseyi savunmuyorum ama o fotoğraf basına dağıtılırken zaten izin alınmıştır. Bu kadar yıldır bu mesleği yapan adamlar hiçbir fotoğrafı izinsiz basmaz.
- Kadın hakları o, bu, şu bir tarafa siz de burada onaylamadığınız bir şeyin çığırtkanlığını yapıyorsunuz.
Öte yandan tepkiyi çıkmayan sese göstereceğinize bana göstermeniz de bir o kadar ilginç geldi, doğrusu.
Farz edin izin alındı, bu resmin yayınlanması için. Yayınlanmasının bu haberin içeriğine katkısı nedir?
Koca bir sıfır. Küçücük kızı cinsel obje yapmışlar ve ben burada tepki alıyorum. İnanın hayretler içindeyim.
Öte yandan ailesinin izin verdiğini varsayalım. Bu kız gencecik, yaşadığı ülke Türkiye. Şimdi konuşturmayın beni. Eğitim ve algılama düzeyinin katmer katmer yükselmesi gerekirken bu ülkede, ilgili şahsın bu olaydan (resmin gösterilmesinden) olumsuz etkilenmeyeceği savunulabilir mi?
Son olarak şunu da belirtmek istiyorum. şahsın ismi iki harften oluşuyor. A.B. veya B.C. veya C.D. Neden? Neden kimliği beyan edilmiyor? Etik buradan mı başlıyor? Çarşaf çarşaf resim varken etik sağlam, ahlak yerinde, yeter ki isim sansürlensin. Pes doğrusu.
İçeriğe olan katkısıyla ilgili karar verecek olan siz değilsiniz. O fotoğraf basına verilmiş, demek ki basılması mümkün. Adamlar bu işi yıllardır yapıyorlar, basın meslek ilkelerini bir tarafa bırakın, kanunları da ezbere biliyorlardır. Ha burada "Kadına yönelik şiddettir bu, erkeğin fotoğrafı basılmıyor, kadınınki basılıyor" deseydiniz, "Evet, haklısınız" derdim. Çünkü sadece sığ beyinlerin düşündüğü gibi şiddetin morluklar ya da kırıklarla olacağını düşünmüyorum. Tecavüz olaylarında kadının fotoğrafının yayımlanıp, erkeğinkinin yayımlanmaması şiddettir.
Bu kız/kadın yaşadıklarından yeterince etkilenmiştir, evet, ama siz burada olayın çığırtkanlığını yapıyorsunuz. Sizi takip eden insanları, direkt link vermeseniz bile, olaya yönlendiriyorsunuz.
Evet, yaşı 18'den küçükse ve/veya adli süreç varsa/devam ediyorsa isim kapatılmak zorundadır. Bakın adamlar kuralları biliyorlar.
Son olarak gösterdiğiniz bu tepki başınıza iş açabilir. Olayın ayrıntılarını bilmeden, isim vermeden olsa bile suçladığınız kurum canınızı sıkabilir. Bu konudan varsın sıkılsın canımız diyorsanız, burada değil, meydanlarda görmek isteriz sizi, kadın haklarının yılmaz savunucusu demirgibiyiz ekibi olarak.
Demirgibiyiz ekibine olayı dökmemek daha faydalı, zira bu yazıyı demirgibiyiz ekibi değil, Onur BİÇER yazmıştır.
Basın okuyucusu için vardır Meltem Hanım. O nedenle ben bir birey olarak içeriğine katkısına elbette karar verecek konumdayım. Uygulayan uygular, uygulamayan uygulamaz. O ayrı mesele.
Benim etik ilkelerim, bana bu resmi yayınlamam konusunda izin verilmiş olsaydı dahi yayınlamamam gerektiğini söylüyor. Demek ki sizin etik ilkeleriniz bunun yayınlanmasını doğal buluyor, bir elin beş parmağı bile bir değilken buna saygı duymaktan öteye gidemeyeceğim.
Ne olur! En fazla bu blogtan tazminat isterler. Yazının sorumlusu olarak da çıkarım tazminatı öderim. Doğru bildiğimi yapmaktan kaçacaksam, bir takım izinlerin arkasına sığınıp yeni objeler yaratacaksam veya bunu öyle veya böyle savunacaksam yazmam daha iyi.
Çığırtkanlık oldukça ağır bir iddia. Yer verdiğim haber Türkiye'nin en fazla tıklanan internet sitelerinde günlerdir yayınlanıyor. Zaten görmeyen duymayan kalmadı. Ama siz diyorsanız ki; bu konuya siz de yer vererek 1 kişinin bile fazladan konudan haberdar olmasına yol açarak çığırtkanlık yapıyorsunuz, o zaman kötü olan hiçbir haberi yayınlamayalım. Uşakspor ligden çekiliyor diye incinen Uşaklıları bu blogu takip edenlere duyurmayalım. Rezil bir şekilde yönetilen Demirspor'u burada yazmayalım ki Demirsporlu olmayan izleyicilere mahçup olmayalım. Tepki vermeyelim. Ne kötü ise susalım, konuşursak çığırtkanlık olur.
Bakınız söyleyeceklerimizi söyledik. Anlatmak istediğimiz anlatıldı. Yazdıklarınızı bundan sonra yayınlarım ama size ilave cevap yazmayacağım.
Açıkçası bir bayanın bu istismara ses çıkarmaktansa istismarın yapılışına istemeden de olsa destek olması beni incitti. Bunu yapanın "siz" olması Meltem hanım beni daha da incitti. Yorumlarınız için teşekkür ederim.
meltem hanım,
meydanlara çıkanımız da var, çıkmayanımız da, çıkmayı hiç düşünmeyenimiz de var. meydan solla özdeşleşmiş bir kavram. bundan dolayı ben, mesela, hayatımda hiç meydan görmemiş birisiyim. bundan sonra da kafama saksı falan düşmezse -örneğin 1 mayısta- meydanlara çıkacağım yok. ama "yılmaz savunuculuk" için -ki körü körüne bağlandığım, yılmaz bir şekilde savunduğum tek ideoloji demirspordu, onu da köreltmeye çalışıyorlar :)- meydanlara çıkmak gerek koşul mudur? oturduğunuz yerden ahkam kesmeyin derseniz, o da doğru ama bir şeyleri dile getirdik diye de tu-kaka olacaksak vay memleketin haline diyorum. buradan iyi-kötü demirsporu ve biraz da kendimizi anlatıyoruz en nihayetinde. uymaya söz verdiğimiz basın ilkelerimiz yok henüz. :)
demirgibiyiz ekibi de kılıç-kalkan ekibi gibi olmuş bu arada :o)
selamlar...