Ana içeriğe atla

Ankara... Tayfa...

Kafamda yüzlerce cümle, onlarca anı, sevinçler, gözyaşları... Tayfa’yla ilgili bir yazı yazmalıyım, ama herhangi bir yazı olmamalı bu. Tıpkı okul yıllıklarında, beraber büyüdüğüm arkadaşlar, dostlar için her bir kelimesini özenle seçerek, onların en nadide yanlarını betimlediğim ve bu nedenle bir çırpıda yazamadığım bir yazı... Üzerinde günlerce düşünüp nerden başlayacağımı bilemediğim ama bittiğinde yüzümde bir gülümsemeyle ‘Tamam, oldu’ diyebileceğim…

Anılara da yer vermeliyim muhakkak.

Biz Tarsus’ta biber gazı yerken, Onur’un mavilacivert.com’da ‘Arkadaşlarımızdan haber var mı, iyiler mi?’ diyerek endişesini dile getirdiğinden,

Togepy’nin geçen yıl Adana’daki Karabük maçı için beni cumartesi öğlen araması ve ‘Akşam uçağında yer var, gidelim mi’ diye sormasından ve bizim yine dayanamayarak yollara düşmemizden,

Raydan Çıktık pankartını bugün bitirebilecek miyiz diye düşünürken Türkay ve Vertumnus’un imdadımıza yetişmelerinden bahsetmeliyim mesela.

Tüm Tayfa Sakarya’da bir restoranın bahçesinde izlediğimiz Çankırı Belediye playoff maçını da es geçmemeliyim. Maç sonunda tüm tezahüratlarımızın büyük bir coşkuyla söylendiği, yan masalardan hayranlıkla izlendiğimiz ve hatta sokağın diğer ucunda bir restoranda oturan arkadaşımca arandığım, ‘Sakarya’da Demirspor’un maçını izliyorum’ dediğimde, ‘Onlar siz misiniz, sesiniz buraya kadar geliyor’ dediği o akşamdan..

Her birinin düşüncesi aynı olduğundan, tek tek isim zikretmeden Tayfa’nın üyelerini anlatmalıyım. Kalpleri Adana Demirspor sevgisiyle çarpan, her an Demirspor’un yönetimi, takımı, taraftarıyla daha iyi yerlere gelebilmesi için fikirler üreten, bunun için adımlar atan, bu uğurda her şeye rağmen doğru bildiği yoldan şaşmayan, kalpleri temiz, zeki, pırıl pırıl insanlardan…

Ve şu şekilde bitirmeliyim: ‘Daha yolun başındayız. 10. yaşımızda Ankara Tayfası ve Demirspor çok daha iyi yerlere gelmiş olacak. O zaman deplasman planlarını Barselona’ya yapıyor olacağız, tıpkı Serdanka’nın bestesindeki gibi:)’

Nice yaşlara Ankara Tayfası…

Yorumlar

black_silence dedi ki…
eline sağlık... yanlız en alta besteyide girseydin cok daha güzel olurdu sandımca :)
geyik1940 dedi ki…
Yazıda geçen hiçbir olayı detaylandırmadığım için besteyi de girmedim. Detaylandıracak olsam, sayfalar sürerdi muhtemelen:) Ama madem eksik olduğunu düşünüyorsun, burdan ekleyeyim:

hayallere dalmış, gitmişiz uzaklara
mençıstıra ya da milanoya
bir kupa finali rakip barselona
götür bizi şimşek bu rüyaya...

Bu yazıyı dün gece Adana'dan Ankara'ya gelirken yazdım. Tam son cümleyi yazmıştım ki, Yonca Lodi'den Gidiyorum parçası çalmaya başladı otobüsün radyosunda:) Kendi bestemi, ilk kez yazılı olarak aktarmış olayım bu vesileyle:)

Hüzünlerinde sevinçlerinde
Yanındayız hep
GELİYORUZ...

Deplasmanlardan gözyaşlarıyla
Alıştık hep biz
DÖNÜYORUZ...

Aşkımız mavi ve laciverte
Yenilsen de biz
SEVİYORUZ...
serdanka dedi ki…
Seviyorum sizi :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...