Geçen -uzun- haftanın en önemli meselesiydi tepki vermek-vermemek tartışması. Aslında tepki vermemeyi savunan fazla kişi yoktu; daha çok nasıl tepki verilmesi gerektiği tartışılıyordu hafta başındaki ilk kızgınlıkla...
Ama haftayı uzatan şey, yerel medya aracılığı ile kitlenin kızgınlığının alınması girişimleri oldu. Behzat Hoca aleyhine dedikodular, kapalı kapılar arkasında yaşananlar gelişmeler yoluyla onun imajını sarsma, öte yandan Abdülkerim Durmaz'ın "aslında öyle yapmak istemediği" ile başlayan geçen yılki hareketlerini ve hakaretlerini yumuşatma çabaları ve yine kapalı kapılar ardında söylediği iddia edilen sözler; basın karşısında tehdit altındaydım "kıvırması"...
Uzun haftanın önemli bir olayı da yönetimin kendinden menkul bir taraftar heyülasına, küfüre karı kampanya başlattırması idi. Gerçekten edilgen çatılı filler kullanmak gerekiyor çünkü birilerinin itmesi ile kimsenin hiçbir şey anlamadığı bir girişmidi. İşin özü belliydi aslında: Geçen yıl Konya'dan kalan Aytaç Durak öfkesinin yıkıcılığının, ısıtılıp ısıtılıp öne sürülmesi. Böylece, ilk hamlesi Aytaç Durak'ın yüksek mertebesinden af dilemek olan yönetimimiz, ikinci adımını yine Durak merkezli olarak attı.
Aslında yönetim, açık bir şekilde, "bizim taraftarımız küfürbazdır" demeye getirdi. Halbuki Şimşekler Grubu, deplasmanlarda bile, organize küfür edilmesine karşı uzun süredir büyük direnç gösteriyor ve bu konuda tribünlerde büyük yol kat edildi.
Ama yönetim, anlamsız bir şekilde küfüre karşı harekatıyla, Akhisar maçında Behzat Hoca'ya yapılanlar için tepki verilmesinin önüne geçmeye çalıştı.
Tabii ki buna yerel medyanın müthiş kalemleri, "birlik ve beraberlik" nidalarıyla coşku içinde destek verdi. Hem Demirspor taraftarı, ne büyüktü-ne yüceydi; böyle şeyler yapar mıydı hiç!
Böylece ilk günlerdeki kızgınlık, haftasonuna doğru yerini dedikodulara, küfüre karşı mücadeleye bıraktı ve grubun etrafı bilinçli bir şekilde çevrildi.
Bu noktada, geçen yıl Konya'da yaşananlar-ki aslında uzuuun bir sürecin sonunda verilmiş, aylarca yutulmuş bir öfkenin durdurulamaz bir patlamasıydı- ve bu yıl Buca maçında yaşananlarla gelen cezalar sonrasında, kolaylıkla hedef tahtasına konmanın verdiği sıkıntıyla, Şimşekler Grubu tepki vermekten vazgeçti.
Bir yandan da tepkinin hocanın sadece Mersin'den geliyor olmasına odaklanacağı ve bildik öfkenin canlandırılacağı çekincesi vardı.
Halbuki önümüzde, Behzat Hoca'da somutlaşan bir zihniyet vardı: Son yılların kötü yönetimlerinin ve bilinçli başarısızlık programlarının net bir sonucu. "Demirspor'da güçlü karakterli, futbolculara öz geçiren bir hoca barınamıyor"un net bir ifadesi.
Bu fırsat kaçırıldı. Demirspor taraftarı, şiddet kullanmadan-küfür etmeden, Tüm Türkiye'nin beğenip takdir ettiği, yöre takım taraftarlarıca takdir edilen yaratıcılığıyla, farklı duruşuyla güzel bir tepki verme şansını kullanamadı. Verilen tepkiler, ufak çaplı kaldı ve yerel medyada yer bulmadı. Tersine, Demirspor taraftarının duruşu takdir edildi. Ama aslında Demirspor taraftarı, durmuştu! Kalakaldı öylece ve bu tam da Ergun Kara gibilerin istediği şeydi.
Pazardan bu yana bloga çok sayıda yorum ve mail geldi; tepkisizliğin tepkisi hiç beklemediğimiz kadar yüksekti.
Bu yorumlardan bir kısmını yayınladık. Bunlar üslup olarak, blogun seviyesini sarsmayanlardı. Ancak bunlardan çok daha fazlasının olduğunu belirtmek isterim.
Sonuçta, verilmesi gereken tepki, X-Y kişisinin gelişine gidişine değil; Demirspor'u yöneten zihniyetedir. Behzat Hoca bu zihniyetin somutlaşmış sonucuna kurban edildi. O yüzden, bu haftasonunun hayalkırıklığı ile geçişi, söylenmesi gerekenlerin geride kaldığını göstermiyor; sadece tepkinin usulünce-bize yakıştığı gibi verilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor!
Yazı biraz uzun oldu-sonuna kadar okuyanlara müteşekkirim. Ama bir haftadan beri olanları derleyip toparlamak istedim.
Ama haftayı uzatan şey, yerel medya aracılığı ile kitlenin kızgınlığının alınması girişimleri oldu. Behzat Hoca aleyhine dedikodular, kapalı kapılar arkasında yaşananlar gelişmeler yoluyla onun imajını sarsma, öte yandan Abdülkerim Durmaz'ın "aslında öyle yapmak istemediği" ile başlayan geçen yılki hareketlerini ve hakaretlerini yumuşatma çabaları ve yine kapalı kapılar ardında söylediği iddia edilen sözler; basın karşısında tehdit altındaydım "kıvırması"...
Uzun haftanın önemli bir olayı da yönetimin kendinden menkul bir taraftar heyülasına, küfüre karı kampanya başlattırması idi. Gerçekten edilgen çatılı filler kullanmak gerekiyor çünkü birilerinin itmesi ile kimsenin hiçbir şey anlamadığı bir girişmidi. İşin özü belliydi aslında: Geçen yıl Konya'dan kalan Aytaç Durak öfkesinin yıkıcılığının, ısıtılıp ısıtılıp öne sürülmesi. Böylece, ilk hamlesi Aytaç Durak'ın yüksek mertebesinden af dilemek olan yönetimimiz, ikinci adımını yine Durak merkezli olarak attı.
Aslında yönetim, açık bir şekilde, "bizim taraftarımız küfürbazdır" demeye getirdi. Halbuki Şimşekler Grubu, deplasmanlarda bile, organize küfür edilmesine karşı uzun süredir büyük direnç gösteriyor ve bu konuda tribünlerde büyük yol kat edildi.
Ama yönetim, anlamsız bir şekilde küfüre karşı harekatıyla, Akhisar maçında Behzat Hoca'ya yapılanlar için tepki verilmesinin önüne geçmeye çalıştı.
Tabii ki buna yerel medyanın müthiş kalemleri, "birlik ve beraberlik" nidalarıyla coşku içinde destek verdi. Hem Demirspor taraftarı, ne büyüktü-ne yüceydi; böyle şeyler yapar mıydı hiç!
Böylece ilk günlerdeki kızgınlık, haftasonuna doğru yerini dedikodulara, küfüre karşı mücadeleye bıraktı ve grubun etrafı bilinçli bir şekilde çevrildi.
Bu noktada, geçen yıl Konya'da yaşananlar-ki aslında uzuuun bir sürecin sonunda verilmiş, aylarca yutulmuş bir öfkenin durdurulamaz bir patlamasıydı- ve bu yıl Buca maçında yaşananlarla gelen cezalar sonrasında, kolaylıkla hedef tahtasına konmanın verdiği sıkıntıyla, Şimşekler Grubu tepki vermekten vazgeçti.
Bir yandan da tepkinin hocanın sadece Mersin'den geliyor olmasına odaklanacağı ve bildik öfkenin canlandırılacağı çekincesi vardı.
Halbuki önümüzde, Behzat Hoca'da somutlaşan bir zihniyet vardı: Son yılların kötü yönetimlerinin ve bilinçli başarısızlık programlarının net bir sonucu. "Demirspor'da güçlü karakterli, futbolculara öz geçiren bir hoca barınamıyor"un net bir ifadesi.
Bu fırsat kaçırıldı. Demirspor taraftarı, şiddet kullanmadan-küfür etmeden, Tüm Türkiye'nin beğenip takdir ettiği, yöre takım taraftarlarıca takdir edilen yaratıcılığıyla, farklı duruşuyla güzel bir tepki verme şansını kullanamadı. Verilen tepkiler, ufak çaplı kaldı ve yerel medyada yer bulmadı. Tersine, Demirspor taraftarının duruşu takdir edildi. Ama aslında Demirspor taraftarı, durmuştu! Kalakaldı öylece ve bu tam da Ergun Kara gibilerin istediği şeydi.
Pazardan bu yana bloga çok sayıda yorum ve mail geldi; tepkisizliğin tepkisi hiç beklemediğimiz kadar yüksekti.
Bu yorumlardan bir kısmını yayınladık. Bunlar üslup olarak, blogun seviyesini sarsmayanlardı. Ancak bunlardan çok daha fazlasının olduğunu belirtmek isterim.
Sonuçta, verilmesi gereken tepki, X-Y kişisinin gelişine gidişine değil; Demirspor'u yöneten zihniyetedir. Behzat Hoca bu zihniyetin somutlaşmış sonucuna kurban edildi. O yüzden, bu haftasonunun hayalkırıklığı ile geçişi, söylenmesi gerekenlerin geride kaldığını göstermiyor; sadece tepkinin usulünce-bize yakıştığı gibi verilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor!
Yazı biraz uzun oldu-sonuna kadar okuyanlara müteşekkirim. Ama bir haftadan beri olanları derleyip toparlamak istedim.
Yorumlar
Ulus olarak da en büyük eksikliğimiz tepkimizi ortaya koyamamak.Hem de koymamız gereken yerde koyamamak. Maalesef, son zamanlarda, birçoğunu (Talat,Adem, Ramazan vs) yakından tanıdığım ve sevdiğim Şimşekler Gurubu, bu tepkisizlikleri ile büyük bir kesimde hayal kırıklığı yarattılar diye düşünüyorum. Bütün hafta boyunca sizin de Ankara'dan Adana'ya gidip bu değişik tepkiye! ortak olacağınızı bekliyordum. Ancak üzülerek görüldü ki, sizler bile yalnız bırakıldınız. Dha önceki yorumlarımda da karınca kararınca belirttiğim gibi, bizler büyüklerimizden (Ki bu arada ben 50 yaşındayım) bir Demirsporluluk duruşu olduğunu, Demirsporlu olmanın bazı ilkeleri, olmazsa olmazları olduğunu öğrendik ve bu güne kadar da bu ilkelere uymaya gayret ettik. Bizim için Demirspor'dan önce hiç bir şeyin gelmesine müsade etmediğimiz gibi Demirspor'a kötü söz söyleyen veya kötülük yapanları da kabul etmedik. Hatta daha da ileri gidip bu büyük camiaya küfür edenleri, khakaret edenleri ve hatta kötülük edenleri hiç bir zaman affetmedik. Ancak son olaylar, Demirspor'un kimlerin elinde oyuncak olduğunu ortaya koydu. Daha 7-8 ay önce bize küfreden, hakaret eden, futbolcuların ve taraftarın üzerine yürüyen mahalle kabadayısını bize teknik direktör olarak kabul ettirmeye çalışmaktalar. Behzat Hoca'ya yapılan ne kadar yanlış ve Demirspor ilkelerine ters ise A.K. Durmaz'ın getirilmesi de aynı ölçüde yanlıştır. Önceleri, bizim ağabeylerimiz, babalarımız bu gibi insanları bırakın kulübe almayı,kulübün kapısından bile geçirmezlerdi. Maalesef arkadaşlar, artık dibe vurmuş durumdayız. Bundan sonrası da bize, yan takımın gerçek sahibi taraftara kalmıştır. Ya silkelenip dipten su yüzüne çıkacağız, ya da dipte paçalarımıza sarılanlara pabuç bırakıp ebediyen dipte kalacağız. Benim her şeye rağmen güzel günler, güneşli günler göreceğimize dair inancım tamdır. İyi ki Demirspor'u sevmişim, iyi ki Demirspor'lu olmuşum. Saygılarımla
Merih Güvenç