Ana içeriğe atla

Adana Demirspor Şirketleşecek Mi?

Aslında bu türde bir adımın erken, tartışmanın ise zamanı olduğunu düşünüyorum. Takımımızın "Halkın Takımı" olmasından hep gurur duyduk, kurumsal bir yönetim anlayışı ile yönetilmemesinden ise "uzun süredir" rahatsızlık duyuyoruz, bunu da yeri geldikçe dile getiriyoruz. Eğer bir kulüp şirketleşecekse bunun öncelikle düşünsel altyapısının oluşturulması ve bu yönde bir adım atılacak olması durumunda, mümkün olduğunca halkın müdahil olduğu bir şirket anlayışının kulübe yansıtılması gerekiyor. Bu konuda takımımız açısından hemfikir olduğumuzu düşünüyorum. Tartışma ve polemik olacaksa eğer, bunu yorum kısımlarında sürdürebiliriz. Başlığı açmamın sebebi ise okuduğum bir haberin bir bölümü ile ilgili:


"FutbolFederasyonu Genel Sekreteri Lütfi Arıboğan, FİFA'nın 2011 yılına kadar kulüplerin şirketleşmesini istediğini hatırlatarak, 'Bu konuda kesin bir tarih yok, ama 2011 yılına kadar Türkiye'de yer alan kulüplerin de şirketleşmesi isteniyor. Böyle bir çalışma var' şeklinde konuştu."

Yorumlar

Semt Aşığı dedi ki…
Yöneticiler kurumsal bir anlayışa sahipse klüp kendiliğinden şirketleşiyor.Biz şirketleştik demokrasiyi kaybettik.Yeniden derneğe bağlansın diye uğraşıyoruz.Bizim gibi olacaksa inşallah şirketleşmez.
Onur BİÇER dedi ki…
Sevgili Semt Aşığı, öncelikle hafta sonu Ankara Tayfası beraberdik. Televizyon'da Buca maçını izlerken gözlerimiz altyazıda Beykoz1908 maçındaydı. Geçmiş olsun, üzüldük.

Konuya gelince bu başlığı açmamın sebebi şirketleşme konusunda düşünsel bir adım atmak idi. Eğer Dünya futboluna bu yönde bir düzenleme getirilecekse, sahalardan çekilmeyeceğimize göre takımımızın yapısına en uygun şirketleşme modeli üstünde çalışmak gerektiğini düşünüyorum. Yumurta kağıya dayandığında bir şeyler çabucak yapılırsa bu işten zararlı biz çıkarız. Kulüplerin belli şahısların sahipliğinde rezil olduğunu da vezir olduğunu da gördük. Bu durum kulübü kişiye bağlılaştırıyor. Bu nedenle takımın halkın takımı duruşundan ödün vermeden şirketleşmesi gerekir. Kulüp halka açık anonim ortaklık haline getirilmeli, ancak ana sözleşmesinde yapılacak düzenlemeler ile bir kişi veya grubun elde edebileceği pay oranı belli bir nispeti aşamamalı. Bu nispet örneğin %20 olabilir. Şu anda "Politik Goller" isimli bir kitap okuyorum. Kitapta Uzanlar zamanında İstanbulspor'un renklerinin değiştirilmeye çalışıldığı yazıyor. Ayrı bir konu ama okuduğum kadarıyla o kadar anlamlıymış ki o renkler. Başka bir zaman paylaşırım. Hisselerin %10'u İstanbul Lisesi vakfında olduğu için (azınlık payı sahibi olmaları hasebiyle olsa gerek ya da anasözleşme ile imtiyazlı ortak niteliğini haiz de olmuş olabilirler) Vakıf buna karşı çıkabiliyor ve renkler logo aynı kalıyor. Bu örnek bile pay sahipliğinin önemini anlatmaya yetiyor. Katkılara göre devam ederiz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir