Haftaboyunca ürettiğimiz fark spekülasyonlarına ve yağmur altında sucuğa dönme beklentilerine bakacak olursak, iyi bir deplasmandı; 1 puan aldık ve ıslanmadık!
Konak'ta tuvalet, ALsancak'ta kahvaltı-çay-kahve, Kemeraltı'nda kumru-karışık sandviç seanslarından sonra, Eskişehir destekli ekibimizle iki taksiye tıkışıp Buca'nın yolunu tuttuk. Yolda taksicinin "bugün hiç şansınız yok" triplerine rağmen moraller yerindeydi stad girişinde. Sanırım benim en çok heyecanlandığım anlar, maç öncesi bayrak ve pankartlarımızı asmak telaşı: Orada olduğumuzu simgeleyen, bizi anlatan renkler ve simgelerle karşı tarafa verilen mesaj...
Tabii ki Göktuğ gibi, birebir analiz yapamayacağım ama takım gösterdiği performans olarak iyi,taktik anlayış olarak kötüydü. Forvetsizdik ve tan bir kapalı savunma örneği gösterdik. Ama bu taktiğin iyi yanı, bulduğun anlarda gol atma oranının yüksek olması ki biz de iki kontra toptan iki gol bulduk. Onlar dışında net bir atağımız yok. Takıma geçen yıldan Bora ve Ömer Faruk'un girmesi, önemli derecede etki etmiş; sahanın en iyisi -verdiği paslar ve zaman zaman zorlayıcı presiyle- Ömer Faruk'tu sanırım.
Maç 2-0 olunca, ki beklenmedik bir skordu, olanca rahatlığımızla coştuk tribünde; ancak hakem düdüğünüi bu maçın böyle bitmeyeceği mesajıyla öttürüp duruyordu. Hava topu mücadelesindeki garip bir penaltıyla ki böyle penaltıları çalmak ve bunlardan medet ummak popüler oldu- Bucaspor'un ateşi harlandı ve maç bitimine doğru yine bir duranm top ve Şenol'un sektirmesiyle 2-2'ye getirdiler durumu.
Ne yazık ki kalecimiz Şenol bu seneki yumuşak karnımız... Hiç bir şekilde güven vermiyor; bir çok duran topta yanlış pozisyon alıyor hatta sağa-sola söylenmekten pozisyon bile almıyor.
Maç sonrası, soyunma odasından çıkıp gelen futbolculara söylenen sözler, sonra Başkan'ın gelip söyledikleri, belki klasikti-yıllardır edilen laflardı ama bu takımın içinde olmak/onlara bunları söyleyecek kadar yakın olmak/onlarla göz göze gelip sendeki ateşi hissettirmek, neden yollara düştüğümüzü anlatan asıl ruh hali...
Geçen yıl kazanma alışkanlığı geliştirmekten, mağlup duruma düşmeyi kabullenmemekten ve maç çevirmenin başarısından bahsediyorduk ama bu yıl ilk zorlu maçımızda 1 puana seviniyoruz. Biraz utandırıcı bir sevinç ama en azından umutlarımızı canlı tutan bir ruh hali... Yenseydik şampiyonluk havası hemen yerleşirdi, temkinliliği korumak açısından bu sonuç iyi oldu.
Konak'ta tuvalet, ALsancak'ta kahvaltı-çay-kahve, Kemeraltı'nda kumru-karışık sandviç seanslarından sonra, Eskişehir destekli ekibimizle iki taksiye tıkışıp Buca'nın yolunu tuttuk. Yolda taksicinin "bugün hiç şansınız yok" triplerine rağmen moraller yerindeydi stad girişinde. Sanırım benim en çok heyecanlandığım anlar, maç öncesi bayrak ve pankartlarımızı asmak telaşı: Orada olduğumuzu simgeleyen, bizi anlatan renkler ve simgelerle karşı tarafa verilen mesaj...
Tabii ki Göktuğ gibi, birebir analiz yapamayacağım ama takım gösterdiği performans olarak iyi,taktik anlayış olarak kötüydü. Forvetsizdik ve tan bir kapalı savunma örneği gösterdik. Ama bu taktiğin iyi yanı, bulduğun anlarda gol atma oranının yüksek olması ki biz de iki kontra toptan iki gol bulduk. Onlar dışında net bir atağımız yok. Takıma geçen yıldan Bora ve Ömer Faruk'un girmesi, önemli derecede etki etmiş; sahanın en iyisi -verdiği paslar ve zaman zaman zorlayıcı presiyle- Ömer Faruk'tu sanırım.
Maç 2-0 olunca, ki beklenmedik bir skordu, olanca rahatlığımızla coştuk tribünde; ancak hakem düdüğünüi bu maçın böyle bitmeyeceği mesajıyla öttürüp duruyordu. Hava topu mücadelesindeki garip bir penaltıyla ki böyle penaltıları çalmak ve bunlardan medet ummak popüler oldu- Bucaspor'un ateşi harlandı ve maç bitimine doğru yine bir duranm top ve Şenol'un sektirmesiyle 2-2'ye getirdiler durumu.
Ne yazık ki kalecimiz Şenol bu seneki yumuşak karnımız... Hiç bir şekilde güven vermiyor; bir çok duran topta yanlış pozisyon alıyor hatta sağa-sola söylenmekten pozisyon bile almıyor.
Maç sonrası, soyunma odasından çıkıp gelen futbolculara söylenen sözler, sonra Başkan'ın gelip söyledikleri, belki klasikti-yıllardır edilen laflardı ama bu takımın içinde olmak/onlara bunları söyleyecek kadar yakın olmak/onlarla göz göze gelip sendeki ateşi hissettirmek, neden yollara düştüğümüzü anlatan asıl ruh hali...
Geçen yıl kazanma alışkanlığı geliştirmekten, mağlup duruma düşmeyi kabullenmemekten ve maç çevirmenin başarısından bahsediyorduk ama bu yıl ilk zorlu maçımızda 1 puana seviniyoruz. Biraz utandırıcı bir sevinç ama en azından umutlarımızı canlı tutan bir ruh hali... Yenseydik şampiyonluk havası hemen yerleşirdi, temkinliliği korumak açısından bu sonuç iyi oldu.
Yorumlar