Ana içeriğe atla

radikal kopuş...

Yıllardır tekrarlanan sahneler, aynı sezon sonu-başı sıkıntıları, aynı sahipsizlik muhabbeti. Ama bu kez biraz daha farklı; bu kez taraftar daha güçlü bir şekilde devrede. Canımız sıkkın, huzursuzuz, kaygılıyız, kızgınız ve öfkeliyiz. ki "Öfke!" bundan sonraki el fenerimiz olacak gibi görünüyor.

Ama bir de şöyle bakalım: Radikal bir kopuş için böyle bir tecrübeye ihtiyacımız vardı. Evet dışarıya yine "kavga gürültü-pis Adanalılar" diye yansıdı ama ne olup bittiğini biz iyi biliyoruz.

Futbol ve tribünler kakadır, kötüdür, kavgacıdır onlar gibi algıyı artık aşmamız ve hatta bununla mücadele etmemiz gerekiyor. Sokakta, minibüste, aile içinde şiddet varken, tribünde-kongrede olmamasını bekleyemezsiniz. Eğer şiddetle mücadele etmek istiyorsak bunu tribünden değil başka yerden başlatmamız gerek, bu ayrı bi konu...

Karşımızda, taraftarın ettiği küfürden, gürültücülüğünden şikayetçi olan bir zihniyet vardı ve o zihniyetin iki numaralı insanı, çıktı-kendisine muhalefet eden herhangi birine, yüzlerce kişinin önünde ve canlı yayında KÜFÜR etti!

Aytaç Durak'ın piyonu-kırmızı lacivert kravatıyla ünlenen-Adana sevdalısı Mustafa Tuncel, yüzlerce kişinin önünde KÜFÜR etti!

Demek ki başkalarına, bunlar küfürcü, demek kolaya kaçmakmış. Artık o dakikadan sonra işler değişmiştir.

"Bir liste çıksın da gerisi önemli değil", "şu kongre geçsin de gerisine sonra bakarız" mantığı artık son bulmuştur. Herşey yeni başlıyor inancındayım. Artık kitleyi kontrol etmek için anlatılan masallar, ya havle diyerek, ya sabır diyerek, hu çekerek görmezlikten geldiğimiz-sabrettiğimiz günler geride kaldı. Bundan sonra, artık eski teraneyle bu işin sürdürülemeyeceğini-en azından bu kadar rahat sürdürülemeyeceğini herkes gördü.

Evet, kitlenin bir gücü var; tribünün bir gücü var; bunu gerekirse şiddet olarak kullanabilir, bu belli bir noktadan sonra kontrol edilemez bir süreç haline geliyor... "İyi ki kavga çıktı, ne güzel dövdü bizim çocuklar" demiyorum. Ama, al gülüm ver gülüm şeklinde giden sürece birinin dur demesi gerekiyorsa, "dönme dolabın" fişinin çekilmesi gerekiyorsa, bunu yapacak olan o palazlanmış ilişkiler ağının içindekiler olamaz.

O ağın içindekilerin hiçbirinin meşruyeti kalmamıştır, ne şehirde ne de futbol camiasında. Evet yine gelebilirler göreve ama eski rahatlıklarıyla olmayacak bu. Sorun kitlenin gücünü doğru şekilde yönetebilmesi; muhalefeti düzgün-dirayetli-inançlı bir şekilde yürütebilmek.

Kongre günü bu gücü, başka bir şekilde, belki yanlış ama o günün koşullarında başka çıkış yolu olmaması nedeniyle mecburen kullandık.

Kulüp tabii ki kapanmayacak ama artık birileri, eskisi gibi at oynatamayacak.

Yorumlar

Semt Aşığı dedi ki…
bu olay bizim için bir umut ışığımıdır?
yavuzy dedi ki…
dibe vurmadan yukarı çıkamazsın...öyle olmasını umut ediyoruz.
Adsız dedi ki…
ruh olmadan, para ile, çapsız başkanlık ile bu işin olmayacağını gördük, bu takım bu sene de çıkamazdı bunlar kalsaydı,çıkamazsak eğer kaybedilen bir şey olmayacak arkadaşlar..
ama kazanırsak eğer sırtımızdaki angutlardan kurtulmuş olacağız..

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.