Milli takım turnuvadaki efsanevi galibiyetlerine bir yenisini daha ekledi.Doğaüstü güçler tarafından finale taşınıyoruz.Alınan galibiyetler için ne demeli bilmiyorum.Ne şansa benziyor ne de rastlantıya farklı bir durum.Kim ne derse desin, bu futbolun adaletinden çok ötede birşey.Belki yıllarca Batı'nın sayesinde sefa sürdüğü Doğu'nun hakkını geri alması , belki yıllarca gurbette verilen emeklerin karşılığı , belki haketmediği zorlukları ve acıları yaşayan milletimize verilen bir ödül.İsmi ve nedeni ne olursa olsun hakediyor muyuz? Evet, fazlasıyla hakediyoruz. Sevinmeye alışmak istiyoruz.Temennim sevincimizin yarım kalmaması , dünya kupasında yarım kalanın burada tamamlanması.Durmayın! Tam gaz devam...
Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...
Yorumlar