Yıllar sonra bir Adana derbisi seyrettim; şampiyonluk maçımız olabilirdi; olmadı; biz işlerin yolunda gitmemesine alışığız gerçi ama yine de hayalleri ertelemek-hatta riske atmak durumuna gelmek canımızı çok sıkıyor şu an.
Cuma akşamı Ankara Garı'ndan yola çıktık, gayet keyifli bir tren yolculuğuyla, gecikmeli de olsa Adana'ya vardık. Yolda marşlarımıza-şarkılarımıza, Hacettepeli Sami Dayı'nın anıları ve neşeli gülüşü eklendi; maçtan bahsettiimizde "biz kazanacağız" diye masaya vurmasına, "mutlaka arayıp maç sonucunu bildirin; size Sıhhiye'de bira ısmarlayacağım" demesiyle-Yerköy'de indi- sabahı ettik.
Cumartesi yorgunluğu attıktan sonra, vertumnus'a kısa bir Adana turu ve ardından kebap ve stadın yanında demlenme... Eski maçlar-anılar-kızgınlıklar; sabaha randevulaşıp ayrılma...
Pazar sabah 8'de Kazım Büfe'de buluştuk hemen stada geçtik. Sabahım o kadar erken saati olmasına rağmen yaklaşık 1000 mavili vardı gişe kuyruğunda ve ağaç altı gölgelerde; karşılaşmalar-tanışmalar-tokalaşmalar-hal hatır sormalar derken bileti elimize alabildik; dönüp kahvaltımızı yaptık. Saat ilerledikçe şmapiyonluk havasına giriyorduk ama gerginlik de artıyordu.
Herkesin aklında tek soru vardı: Bu maçı, Aytaç Durak'ın isteğiyle Adanaspor'a mı verecektik? C.tesi geceki muhabbetler de dönüp dolaşıp bunun üzerineydi ama en son antreman ziyaretinin futbolcular üzerindeki etkisine güveniliyordu.
Stada saat 1gibi girdik; bir çok tribün organizasyonu polisin engeline takılmıştı. Yine de maraton ve kale arkasını kaplayan pankartlar başarıyla açıldı.
Maçın başında futbolcuların da tribünün de gerginliği had safhadaydı; ne onlar hırsla oynayabildiler ne de biz o bilinen güçlü desteğimizi sahaya yansıtabildik. Ama ilk yarının sonlarına doğru takımın da kıpırdanmasıyla, 10-15 dk. maratonla birlikte stadı esir aldık.
İkinci yarının başında Yılmaz'ın serbest vuruştan golü ile o gerginlik artık taş gibi bedenimizi sardı.. Maç sonuna doğru yüklendiysek de maçı kazanacak enerjiden yoksunduk.
Sonuçta, ikinci yarıdaki tutuk ouyun, sonuca gitmekti beceriksizlik, haftalardır yükselen hırs ve maçı koparma azmi bu hafta yoktu; bize Başkanımız kazanmamız halinde tur atmamamız ve sevincimizi haftaya bırakmamızı önerirken, Başkan Bayram Akgül önderliğindeki Adanaspor ekibi sahayı disko ortamına çevirdi.
Maç sonunda şehirlede yaşananlar tasvip edilecek gibi değildi ama bir hafta öncesinden bu gerginliği artıranların olaylardaki payı da tartışılmaz... Şimdi maç öncesind aklımızda olup da çekindiğimiz soru, sanki gerçeğe daha yakın gibi duruyor. Aytaç Durak, doğrudan veya dolaylı, yine yaptı yapacağını...
Cuma akşamı Ankara Garı'ndan yola çıktık, gayet keyifli bir tren yolculuğuyla, gecikmeli de olsa Adana'ya vardık. Yolda marşlarımıza-şarkılarımıza, Hacettepeli Sami Dayı'nın anıları ve neşeli gülüşü eklendi; maçtan bahsettiimizde "biz kazanacağız" diye masaya vurmasına, "mutlaka arayıp maç sonucunu bildirin; size Sıhhiye'de bira ısmarlayacağım" demesiyle-Yerköy'de indi- sabahı ettik.
Cumartesi yorgunluğu attıktan sonra, vertumnus'a kısa bir Adana turu ve ardından kebap ve stadın yanında demlenme... Eski maçlar-anılar-kızgınlıklar; sabaha randevulaşıp ayrılma...
Pazar sabah 8'de Kazım Büfe'de buluştuk hemen stada geçtik. Sabahım o kadar erken saati olmasına rağmen yaklaşık 1000 mavili vardı gişe kuyruğunda ve ağaç altı gölgelerde; karşılaşmalar-tanışmalar-tokalaşmalar-hal hatır sormalar derken bileti elimize alabildik; dönüp kahvaltımızı yaptık. Saat ilerledikçe şmapiyonluk havasına giriyorduk ama gerginlik de artıyordu.
Herkesin aklında tek soru vardı: Bu maçı, Aytaç Durak'ın isteğiyle Adanaspor'a mı verecektik? C.tesi geceki muhabbetler de dönüp dolaşıp bunun üzerineydi ama en son antreman ziyaretinin futbolcular üzerindeki etkisine güveniliyordu.
Stada saat 1gibi girdik; bir çok tribün organizasyonu polisin engeline takılmıştı. Yine de maraton ve kale arkasını kaplayan pankartlar başarıyla açıldı.
Maçın başında futbolcuların da tribünün de gerginliği had safhadaydı; ne onlar hırsla oynayabildiler ne de biz o bilinen güçlü desteğimizi sahaya yansıtabildik. Ama ilk yarının sonlarına doğru takımın da kıpırdanmasıyla, 10-15 dk. maratonla birlikte stadı esir aldık.
İkinci yarının başında Yılmaz'ın serbest vuruştan golü ile o gerginlik artık taş gibi bedenimizi sardı.. Maç sonuna doğru yüklendiysek de maçı kazanacak enerjiden yoksunduk.
Sonuçta, ikinci yarıdaki tutuk ouyun, sonuca gitmekti beceriksizlik, haftalardır yükselen hırs ve maçı koparma azmi bu hafta yoktu; bize Başkanımız kazanmamız halinde tur atmamamız ve sevincimizi haftaya bırakmamızı önerirken, Başkan Bayram Akgül önderliğindeki Adanaspor ekibi sahayı disko ortamına çevirdi.
Maç sonunda şehirlede yaşananlar tasvip edilecek gibi değildi ama bir hafta öncesinden bu gerginliği artıranların olaylardaki payı da tartışılmaz... Şimdi maç öncesind aklımızda olup da çekindiğimiz soru, sanki gerçeğe daha yakın gibi duruyor. Aytaç Durak, doğrudan veya dolaylı, yine yaptı yapacağını...
Yorumlar