Ana içeriğe atla

Maç Öncesi Öyküleri #3 : Mersin maçına doğru...

Ankara'dan yola çıkıp Çukurova'ya her gidişimde -ki istikamet Mersinse eğer, her yaz başında- bu çorak bozkırları aşıp iklim değişmeye başlarken, nem yapış yapış sırtıma vurur ve nefes almamı güçleştirirken, insanların yüzlerinin rengi daha kara olmaya başlar ve Torosların yeşili bana binbir türlü hikayeler anlatırken; otobüsten, arabadan, trenden dışarıya baktığımda hep aynı cümle geçer beynimden;

Çukurova, Latin Amerikasıdır bu ülkenin...

Pamuk toplayan annanelerin, fotoğrafa gülümseyişindeki eksik dişlerdir orayı Latin Amerika yapan. Ergen yaşların Yılmaz Güney delikanlılarının, İnce Memedlerinin kavruk yüzleri ve elleridir. Limon ağaçlarının enfes kokularıyla, sera gübrelerinin aromasının ılık rüzgarda karışıp genzi yakmasıdır. Göz kapaklarına biriken ter damlaları ve buz gibi ayrandır. Dünyanın en güzel ve en esmer ve en ilkbahar kokan kızlarıdır. Akdeniz'in en sıcak ve en tuzlu sularında öğle sıcağında deve güreşi oynamak ve akşam buğulanmış ince uzun bardaktan rakının ağır ağır akmasıdır genze...

İşte bu Çukurova, Pazar günü yine ezeli rekabete tanıklık edecek. Adana Demirspor'la Mersin İdman Yurdu, yine kıyasıya karşı karşıya gelecek. Maça, futbol açısından bakmak yerine bu sefer bir ansiklopediye bakmak daha uygun olacak bence...

Yurt Ansiklopedisi Cilt:1 Sayfa:35, 1886 yılında Mersin'e trenin ilk defa gelişini şöyle aktarmış;

"Açılış günü istasyonu dolduran ve trenin ne olduğunu ilk defa görecek olan halk, lokomotifin düdüğünü çalarak soluya soluya istasyona girmesiyle çil yavrusu gibi dağılıp kaçmıştı. Herkes korkudan lokomotif ve vagonlara yanaşmamış bu garip aracı uzaktan izlemekle yetinmişti."

Uzun sözün kısası; 1886'dan beri değişen bir şey yok...Mersin, hep korkar Lokomotif'ten...

(Fotoğraf, Adana - Mersin arasında sefer yapan ilk trenlerden birine ait. Plakasında Tarsus Çayı anlamında Cydnus yazıyor. Arman Makina arşivinden)

Yorumlar

tathar dedi ki…
yavrum benim maşallah :))
vertumnus dedi ki…
eyvallah abi :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir