Bak şimdi kafamız şeker gibi, vertumnus bilir, yarın da öyle olsun! Pazartesi manşetler en klişe, en bilindik, en kullanıla kullanıla eskimiş başlıkları atsın ve şunları desin: "Demirspor, Şeker Gibi"; "Şeker gibi 3 puan"; "Şimşekler Şeker'i yedi"...falan filan... Yarın sabahki baş ağrımız kalp ağrısına dönüşmesin ne olur; o boktan pazar akşamlarını mutlu edecek bir şeyler olsun yarın; güzel bir gün olsun baharın ilk haftasonu, "yeni gün" bize yeni bie dönem getirsin; çok mu şey istiyorum...
Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...
Yorumlar