Ana içeriğe atla

5 Ocak Derbisi ( Episod 3 )

Artık stattayım, yanımda şimşekler grubundan Ernesto ve daha genç arkadaşlar var. Tellerin hemen önündeyiz. Maraton tribünü önümde Olimpos dağı gibi yükseliyor. Tabii dağın tepesinde tanrıların kralı Zeus’un oturduğunu biliyorum. Elinde çakan bir şimşek ile gözdağı verdiğini, huzuruna aldıklarını bakışları ile korkuttuğunu biliyorum. Mekan Adana olunca, söz konusu yaşlıca birisi olunca, bu kişi “kral” olsa bile, kendisine “dayı” diye hitap edilir. Biz de koskoca tanrılar kralına “dayı” diyoruz, aslında hem Zeus’u Adana’lılaştırıyoruz, hem de mitoloji ile inceden kafamızı buluyoruz belki de.



Yukarıda Demirspor’un sahaya çıkışını bekleyen Zeus Dayı ve hemen yanı başındaki dev “Adana Demirspor’ludur” pankartlarının yanı sıra tüm koltuklara mavi lacivert kartonlar yerleştirilmişti. Ayrıca şimşekler grubu maça giren herkese mavi balonlar ve şahane bir tribün organizasyonu gerçekleştirebilmek için yapılması gerekenleri içeren bildiriler dağıtıyordu. Bildiride balonların ne zaman şişirilip havaya bırakılacağı, mavi lacivert kartonların ne zaman açılacağı, taraftara düşen görevler açıklanıyordu. Tarihi ve tribünü ile büyük olan Adana Demirspor, bu derbi maçında da belki de sahaya 1-0 önde çıkıyordu.

Karton organizasyonunun tam anlamıyla gerçekleşebilmesi adına provalar yapıldı, mavi ile lacivertin birbirine karıştığı noktalara müdahale ederek homojenliği önlemeye çalıştık. Çalışılan alanın büyüklüğü ve kalabalık her noktaya rahatça erişmemizi engellese de elimizden geldiğince düzenli bir dağılım elde ettik diye düşünüyorum. Kafamı asıl karıştıran ise büyük pankartların açılmasıydı. Neyse ki korktuğum olmadı; Adana’lılar Dayıyı ve diğer pankartımızı el üstünde tutmayı bildiler (resimlere önceki postlardan ulaşmak mümkün). Maç başlayasıya kadar pankartlar için yukarıdaydım, ancak planım aşağıya inmekti, kalabalıktan dolayı 5. dakikada aşağıya inebildim.

Bu arada maç öncesi Rafet’in üçlüsü üzerine sahaya atlayanları (iki taraftan da) kesinlikle tasvip etmiyorum. Zaten bu olaylar hakkında fazla konuşmayacağım. Sadece değinmek istediğim şudur: başka bir derbide, örneğin bir İstanbul derbisinde, sahaya böylesi tecavüzler sonrası maç oynanabilir miydi? Ya da oynansa bile maç tamamlanabilir miydi? Bu açıdan iki tribün de güzel sınav vermiş ve maç küfürleşmeden, birbirini taşlamadan sona ermiştir.

Tekrar maça dönersek; 5. dakikada aşağıdaydım evet ama kalabalıktan dolayı en aşağıdaydım. Yani tüm telleri dolaşan pankartların seviyesindeydim. Tam yerimi belirtmek açısından ; "Gurbette Demir Gibiyiz" ile "Aşkın Rengi Masmavi" pankartları arası. Pozisyonları anlamak bir yana topu dahi göremiyordum. Beraber maç seyrettiğim eşim ve arkadaşım da durumdan oldukça şikayetçiydi elbette. Yine de 7.dakikada bulduğumuz gol sayesinde kötü görüş açımızı sineye çektik. Devre arasında ise insan selini yara yara bu sefer de maratonun en tepesine çıktık. İki devrede iki farklı dünyadaydık sanki.

Oynanan futbol üzerine konuşmak yersiz, iyi futbol beklentim yoktu. 3 puan gerekli ve yeterliydi, öyle de oldu.

Adana Spor tribünlerine de değinmeli aslında. Yapılan tezahüratları çok duymadım, daha doğrusu zaten gürültünün içinde olduğumdan duyamadım. Bir de maçın stresi eklenince iyiden iyiye gözden kaçırdım. Yine de kapalı tribün ile kale arkasının kesiştiği noktada –şimşekler grubunun simetriğinde – turbeyler iyi destek verdiler kanımca. Sesten ziyade görsel öğeleri daha net seçebildim haliyle, ve kale arkasında boydan boya açılan bez pankartı (Şehr-i Turuncu) başarılı buldum. Yalnız içerdiği mesaj daha özgün olabilirdi. Şöyle ki, “Adana Demirspor’ludur”a anti tez olarak hazırlandığı belliydi. Haddim değil belki ama o büyüklükte bir “Adanaspor” yazısı daha vurucu olabilirdi.

Güneşten yandığımızı belirtmek gerek bu arada. Yanımıza şapka almak iyi bir fikirmiş. Maç sonu tekrar Kazım Büfe’ye uğradık. Yengen, kaşarlı, vişne, şalgam…

Her şeyiyle çok güzel bir hafta sonu geçirdim. Umarım ikinci yarıdaki derbiye de gelebilirim. Belki ikinci yarıda bu blogun yazarları tam kadro 5 Ocak’ta olurlar da tüm izlenimleri benden bekleme gafletinde bulunmazlar. Akıllı çocuklardır onlar.

Ama öncelikle önümüzde gidilecek deplasmanlar, tepilecek kilometreler var …






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir