Ana içeriğe atla

Maç Öncesi Öyküleri #1 : Efe ve Mehmetçik Kadro Dışı

Aslına bakarsanız Efe ve Mehmetçik uzun süredir kadro dışı. 1980'li yılların ortalarından beri görünmüyorlar. Konu ile ilgili ulaşılabilen kaynaklarda da "resmi" bir açıklamaya ulaşılamıyor. Efe'nin bir süre Afyon'a gönderildiği ve "Kocatepe" ismiyle kullanılmaya devam edildiği biliniyor. Mehmetçik'in izine 1 adet tenteli vagonla beraber Evkaf Apartmanı deposunda rastlanıyor. Efe ve Mehmetçik, 1980'lerde çocuk olup Ankara'ya gelebilmişler için çok tanıdık aslında. Gençlik Parkı'ndaki mini tren parkurunun lokomotiflerinin isimleri.

Küçük tren demiryolu işletmesi 1 Haziran 1957 günü açılıyor. Açılıştan önce, tren istasyonlarının ve lokomotiflerin isimlerinin belirlenmesi için bir yarışma düzenleniyor. Lokomotifler için açılan yarışmayı 331 numaralı mektup sahibi Şükrü Bozkurt ("MEHMETÇİK") ve 574 numaralı mektup sahibi Faruk Önder ("EFE") kazanıyor.

Faruk Önder'in mektuptaki adresi "Devrim İlkokulu Sınıfı:5/A Ankara" olarak geçiyor. İlkokul öğrencisi Faruk, belki de yıllar boyunca binlerce ilkokul öğrencisini gülümseyen suratlarla taşıyacak, bir o kadarını da "Hayır yavrum binemezsin" sözleriyle ağlatacak olan minik trenin lokomotiflerinden birinin isim babası oluyor.Yine yarışma sonucunda, parkurun 4 istasyonunun isimleri belirleniyor: Esmen, Köprü, Yalı ve Havuzbaşı. Tüm yarışmaları kazananlara TCDD, talep ettikleri istasyonlar arası ücretsiz gidiş dönüş bileti veriyor. Muhtemelen küçük Faruk bu işe çok seviniyor.

İş vagonların tasarımına gelince, Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü, vagonların üzerinde 20 spor kulübünün isim, renk ve alamet-i farikalarını -diğer bir deyişle amblemlerini- kullanmaya karar veriyor. İlk olarak Demirspor kulüplerinin amblemleri,isim ve renkleri vagonları süslüyor. Vagonlardan birine de Gençlerbirliği ismini, rengini ve logosunu veriyor.

1980'lerde önce tren yolu bozuluyor, küçülüyor. Ardından "resmi" hiçbir karar gerekçe gösterilmeden tamamen ortadan kaldırılıyor. Küçük Faruk, bence tam o gün, 1950'lerden 30 yıl sonra artık çocukluğunu yitirip büyüyor...Efe ve Mehmetçik o gün kadro dışı kalıyor.

Bu akşam 19 Mayıs Stadyumunda, benim de çocukluğumda hayal meyal bindiğimi hatırladığım o minik güzel trenin vagonlarının sahipleri, Türkiye Kupası Çeyrek Final Rövanş maçına çıkıyorlar. Stadın bir yanı yıkık dökük Gençlik Parkı, öbür yanı Ankara Garı. Stadın içinde Mavi-Lacivert ve Kırmızı-Siyah Atkılar.

Bu gece, boynunda atkı olan herkes, bence biraz çocuk olmak istiyor...

O trene bir defa daha binmek için...

Gençlerbirliği ve Adana Demirspor, sonuç ne olursa olsun öyle bir oynayın ki, ilk duraktan tren hareket ederken, hafif sarkmış başıma vuran rüzgar nasıl gülümsettiyse beni o zaman, siz de öyle gülümsetin.

Bu gece o stadyumdakileri, bir defa daha o güzel trene bindirin...



Yukarıdaki yazıyı ben yazdım, bilgiler ve resimler aşağıdaki kaynaklardan:

http://kentvedemiryolu.com
http://www.trainsofturkey.com

Yorumlar

Adsız dedi ki…
kalemine, yüreğine sağlık kardeşim. muhteşem bir yazı olmuş...

fırat ateş

Bu blogdaki popüler yayınlar

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir