Ana içeriğe atla

İkinci Puan

 Puanları ne yazık ki tek tek saymaya başladık. Bir önceki gibi deplasmanda alınan bir puan... Son iki sezonda Kayseri deplasmanlarındaki 2-2 ve 1-1'lik sonuçlardan sonra bu kez 0-0'la puan almayı başardık. Bu sezon gol yemediğimiz ilk maç oldu. Savunmada Semih'in yanında bu kez Tolga oynadı ve 90 dakika forma sahada kaldı. Kanatta Fougeu da ilk kez ilk 11 başladı ama çok kötüydü. Rakip de hep o kanattan geldi. Lyon altyapısından çıkıp bu kadar kötü olmak gerçekten şaşırtıcı. Orta sahada Ali Yavuz ve İzzet'le kıpırdanmaya çalıştık. Ama topu ileri taşımakta yetersizdik. Rakibin de çok fazla mecali yoktu; şutlarında kaleyi bulamadılar. Kalede güven vermeyen Vedat'a çok fazla iş düşmedi neyse ki...

Yusuf Sarı ikinci yarı oyuna girerek takımı ileri taşımaya çalıştı ama Yusuf Barasi ile uyumsuzluğu dikkat çekiciydi. Öylesine oynadığı ve kendini zorlamadığı da açık. Elimizde eskilerden kalan ve kaliteye dair tek isim oydu ancak o da daha sezon başında sahada olsa bile kafa olarak yok oldu. Özellikle uzatma anlarındaki kontra atakta eski günlerindeki gibi bir vuruş yapabilse 3 puan alabilirdik.

Takımın genel olarak 60. dakikalardan sonra oyundan düştüğünü ve neredeyse hiç yan top organizasyonu yapamadığını daha önce de yazmıştım. Kondisyon eksikliğimizi bu maçta oyunu soğutarak, sık sık yere yaratarak aşmaya çalıştık. Özellikle ikinci yarıda oyun oynamaya dair bir emare gösteremedik. Topu kaleye yaklaştırsak bile şut ya da pas yapacak gücümüz kalmadığı için ancak karambol bir pozisyonun gelişmesi, gol şansımız haline geliyor. 

Oyuncuların hafta içi taktik maktik bir kenara koyup, fizik kondisyon ve yan top organizasyonu çalışması gerekli. Hücumda hiçbir ortaya kafa vuramayan bir takım var sahada. Oyuncuların kapasitesi ne olursa olsun; en nihayetinde Süper Lig seviyesinde maça çıkılıyor. Maç boyunca hücumda bir kere bile net bir kafa vuruşu yapamamak acı verici. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...