Ana içeriğe atla

Adana Demirspor: 2 - İstanbulspor: 2

 Son yazıyı kış geliyor diye bitirmiştim. Henüz karakış gelmese de soğuğu geldi. İlk devredeki 19 maçı tamamladığımız bu iç saha beraberliği, yine içerideki Samsun mağlubiyeti ile birlikte sanrım bu sezonun en can sıkıcı anlarından biri oldu. 2-0 öne geçtiğimiz maçta kısa sürede 2-2'ye gelen maç, son dakikalarda elimizden bile gidebilirdi. Bu iki maçta alınacak 6 puanla, ikinci yarıya daha güvenli girebilirdik. Ama küme düşen takımlara puan verme alışkanlığımız hala devam ediyor. Son bir kaç yılda bile akılda kalan anlar: Süper Lig'e çıktığımız sene Eskişehir, ilk sezon iki maçtaki Malatya yenilgisi... Bu tip maçlar bizi şaşırtmıyor artık.

İlk yarıyı 29 puanla 5. sırada tamamladık. Kağıt üstünde gayet iyi görünüyor. İlk sezonda 30, Avrupa'ya gittiğimiz geçen sezon 33 puan almıştık. Ama son 9 maçta 1 galibiyet (o da rakibin son dakika penaltısını kaçırmasıyla...), sırayla ayrılan futbolcular, oyun kalitesinin yükselmemesi ikinci devreye karamsar bakmamıza neden oluyor.  Bu sezon için 8 ile 10. sıralarda bitirmek, iyi bir hedef olabilir.

İlk devrenin detaylarına baktığımızda; bu sezon herkese 3-5 atan Fenerbahçe, Galatasaray dışında bir tek bize gol atamadı. 7 hafta üst üste kazanan Kayseri, o süreçte sadece bize puan kaybetti. Dışarıda maç kazanamadık ama iç saha performansız gayet iyiydi. 

Kluivert ile geçirdiğimiz 14 haftada 23 puan topladık; 1,6 puan ortalaması oluyor. Sonraki 5 maçta 6 puan... Sorun Kluivert değildi, iyi hoca olmasa bile; asıl sorun saha içi disiplindi. Sonradan anladık ki onun nedeni de ödenmeyen paralarmış. Zaten son iki maç yarı yarıya farklı kadrolarla oynandı. Niang, Belhanda, Svensson, Rodrigues gibi isimler olmadan sahaya çıkan bir 11 vardı. Ertaç'ın sırtı bir ağrıdı, bir daha düzelmedi! Sahadakiler, Başakşehir deplasmanında umut verse de dünkü İstanbul maçında yeniden karamsarlığa itti bizi. 

Daha düşük bütçeli, daha iddiasız bir takım olarak yola devam etmek mümkün. Bunun yolu da Başkan'ın twitterda taraftarı azarlaması yerine doğru düzgün açıklamalarda bulunması... Takımın mali durumu ve geleceğe dair hedefi nedir?  Bunun cevaplarını duymak istiyor taraftar...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...