Ana içeriğe atla

Tribünde Sorun

 Sevgili Montella'mız Milli Takım'da estirmeye devam ederken bizim rüzgarımız biraz azaldı. İlk 10 haftada Beşiktaş, Trabzon, Fener'le oynayıp ligin sonlarındaki İstanbul, Samsun'la daha oynamamışken, içeride maç kaybetmemişken bu kötü hava niye var anlamış değilim aslında. Kluivert'i beğenmeyen taraftar, Sancak'la yıldızı hala barışmamış taraftar, yeni stat çilesinden bıkmış taraftar koalisyonu bunun nedeni olabilir. Haksız değiller. Ama kötü günlerle karşılaştırıldığında bu şikayetler çok da ağır değil.

 Asıl sorun, özellikle İstanbul'un semt takımlarıyla oynanan maçlarda stadın dolması ama tribün etkisinin azalması... Son Fener maçında "deplasman tribününü dinledik" diyenlerin sayısı az değildi ve bu durum, Adana Demirspor maçları için büyük sorun. 

Kısacası, eskiden biz bizeydik ama iyiydik. Şimdi büyüdük ve yıprandık. 5 Ocak'ta kale arkasındaki ya da B Üst'teki kemik tayfa yaşlanıyor artık. Yerine gelen yeni nesil, eskisi gibi kahır çekmeye değil maç izlemeye geliyor. Eskiden grubun içindeyken maç izlemek bir suçtu adeta. Bağırmıyorsan da alkış yapmalıydın mesela...  Şimdikilere bunu kabul ettirmek çok zor.

Yeni stadın bölünmüş yapısı, fazla büyük olması, kuzey ve güney bağlantısının kopması bu kötü durumda önemli derecede etkili. Bence asıl sorun, artık maraton diye bir şey yok. Kale arkası kültürü iyi kötü yaşatılsa da yeni statta "Maraton kültürü" yok oldu. Altı üstü, bilet fiyatları derken "Maraton ayağa" diye bir şey kalmadı. Kapalı desen zaten sizlere ömür... 

Demirspor tribünün başarısı, bütün stadı devreye sokabilmesi ve beste devamlılığıydı. Şimdilerde eski bestelerin çoğu unutuldu. Bizim olmayan "balina şakşaklaması", belki zorunluluktan devreye girdi ama o da çöl sıcağındaki dondurma gibi eriyip gidiyor.

Zaman değişti, mekan değişti; tribünün değişmemesi imkansız. Eskileri ayakta tutmak adına büyük bir koreografi emeği var; yeni pankartların olduğunu da mutlulukla görüyoruz. Avrupa maçları bu konuda büyük bir gösteri oldu. Kısa sürede büyük işler yapıldı. Orada da eski ekipten isimlerin olduğunu biliyoruz. Ama eski-yeni dengesini kurmak uzun vade için çok önemli. Kaçınılmaz değişimde en az kayıpla ilerlemek için birlikte, emek vererek, süreci baltalamadan bir şeyler yapılması gerektiği kesin. 


Yorumlar

göktuğ dedi ki…
5 Ocak ruhunu; mahallelerinde kısıtlı bütçeleri ile maça gitmekten başka alternatifleri olmayan gençlerin tutkuları, varoluş mücadeleleri oluşturuyordu. Şehrin her yerine yürüme mesafesinde olan stad 5-10 liralık bilet ücreti ile gençleri kendine çekiyordu. Yeni stad ile birlikte bu yapılamaz hale geldi. Şuan stada maça gitmeye yeterli bütçe ile gençler başka alternatifler yaratabiliyor. Kısıtlı bütçe ile maça gidebilmek imkansız. Diğer yandan haftada bir gün tatil yapan birisi maça gelmek isterse gününü öldürmek zorunda. Dinlenecek mi ? Çocuğu ile mi ilgilenecek? Tüm bunları sağlayıp maça gelenler ise saçma sapan stad ve trafik düzeni ile her geçen gün azalıyor. Tüm stada tek bir yerden girilip çıkılıyor, araba ile gelen kişi bile en az 15-20 dk yürümek zorunda kalıyor. Toplu ulaşım yetersiz bile değil yok gibi birşey. Tüm bunları görmezden gelip seven gelir, parası olmayan içmez vs. gibi tespitler ile olayı romantikleştirmek günü kurtarmaktır. Mevcut düzen ile her geçen sezon taraftar sayısı azalacaktır. Demirspor taraftarının bir numaralı gündemi ulaşılabilir stad ve bilet olmalıdır.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.