Ana içeriğe atla

Ara Değerlendirme

 Maç yapmadan geçtiğimiz haftada 4. sıraya geriledik. 6 galibiyet 5 beraberlik ve 1 mağlubiyetle 23 puandayız. Son iki haftada oynanan iyi oyuna ve bol pozisyona rağmen galibiyetlerin gelmemesi can sıkıcı olsa da  tabii ki çok iyi bir yerdeyiz ama insanoğlu bu; daha fazlasını istiyor! Geçen sezon hayallerimize giren Avrupa seyahatleri, bu sene hala etkisini gösteriyor. Kayseri maçında hep bir ağızdan ve bu kez hayal kurmak için değil belki de en gerçekçi biçimde söylenen "bu sene sensin şampiyon" şarkısı, bir kaç yıl öncenin dertlerinden nasıl hızlıca koptuğumuzu gösteriyordu.

Geçen sezon 12 maç sonunda dörder g-b-m ile 16 puanla 10. sıradaydık ve ligi de 9. bitirmiştik; o yüzden 12. haftanın bilgileri bir şeyler söylüyor olabilir. Geçen sezon kötü başlayıp ilk yarının sonuna doğru toparlarken son haftalarda düşüşe geçmiştik. Bu sezon iyi başladık; şimdi kısmen durulduk. Kayseri'den sonra yine deplasmana gidiyor olmak puan kaybetme ihtimalini artıyor. Ayrıca önümüzdeki fikstürde Beşiktaş ve Başakşehir deplasmanları zor olacak; bunlara karşı içeride puan kaybetmemek gerekli. 

İstanbul ligine dönen bu sezon, çok az deplasmana giden bu takımların karşısında bizim gibi kulüpleri dezavantajlı hale getiriyor. 

Geçen 12 haftada hakemlerin ve VAR'ın berbat perfomansına rağmen yukarıda tutunabilmek sevindirici. Takımın sahaya çıkan kadrosuyla maçın ilk yarılarında oyunu domine eden hali, yedek kulübesinden beklenen destek gelmediği için maç sonlarında düşüyor. Geçen sezon Yunus ve Vargas'ın gösterdiği itici gücü bu sezon kısmen Onyekuru ve Akintola gerçekleştiriyor. Belhanda geçen sezonki Vargas'ın yerine kısmen geçebildi; bu sezon daha iyi bir performans gösterdiği açık. Ama Yunus'un yerine henüz birini koyabilmiş değiliz; ne Akintola ne Yusuf bekleneni verebiliyor. Ndiaye faktörü orada ortalığı toparlayıcı cinsten. 

Balotelli'nin sahada bir şey yapmadan bile rakibi bozucu hali de bu sene aradığımız detaylardan biri. Dzyuba henüz ayılamamış görünüyor; Britt ise bu senenin nefret sembolü oldu. Bu kadar güleryüzlü bir oyuncunun taraftara bu kadar surat astırması, gerçekten ironik! Kendin kadar bizi de güldür artık Britt, please! 

Kalede Muric'in yeri Ertaç'la dolduruldu; maşallah, nazar değmesin! Savunmada T. Talha'nın kaybı Semih'le kapatıldı. Rakitsky ise mavi-lacivertten çok kırmızıyla haşır neşir... Rodrigues'in kanadı, genelde rakiplerin üstümüze geldiği kısım ve oraya çare bulamıyoruz. Tabii toplamda bakacak olursak kadro kalitemiz geçen seneye göre geriledi ama performansımız arttı. Bunu da artık işleri rayına koyan Montella hocama borçluyuz. Şu anda dengeyi o sağlıyor. Ama bu dengenin bozulma ihtimaline karşı alternatifimiz var mı; orası şüpheli...

Bu noktada devre arası transferleri öne çıkacak nokta. Geçen sezon o desteği  yeterli düzeyde alamamıştık.

Birkaç sezondur özellikle saha içiyle ilgilenmek istediğim için, tribündeki tartışmalara girmedim. Yıllarca tribünümüzle övünmüştük; biraz da saha içiyle ve başarılarla mutlu olalım dedim. Geçen sezon Maraton Üst'ün yarattığı ivme, bu sezon çeşitli maçlarda Kuzey'de devam etti. Ama çeşitli kırgınlıkların ve bozulan ilişkilerin bir huzursuzluk yarattığı ortada. Orada da dengeyi Başkan sağlıyor gibi görünüyor. Tribünün uzun geleneği ve donanımlı geçmişi, kendini yolunu bulacaktır; eminim. Burada biraz kuşaklar arası geçiş sorunu yaşıyoruz gibi görünüyor. Eskilerin yerini doldurması beklenen yenilerin etkisini tam olarak hissedememek... Ankara Tayfası burada o beceriyi gösterdi; yeni nesil arkadaşların emekleri gurur verici! 

Stadın değişimi de tribünü büyük oranda olumsuz etkiledi. Yeni statların hepsine birden gıcık olduğumu; 5 Ocak'tan ayrılışın beni mutlu etmediğini daha önce yazmıştım. Yeninin getirdiği heyecan, yaşanan şampiyonluk ve ilk Süper Lig sezonunun telaşıyla birlikte geçen sürenin ardından tribün ahalisi de yavaş yavaş gerçeklere dönüyor. Stadın kentten kopukluğu bir yana, bu tarz statlarda tribün kültürünü yaşatmak çok zor. Hele ki İstanbul takımlarının maçlarında stadın ilgisiz kişilerce doldurulmasını engellemek pek de mümkün görünmüyor. Yani hem mevkisi hem de içeriğiyle Yeni Adana, eski tribün kültürünün taraftarına cezadan başka bir şey değil... 

Burada da yine bir çelişkiyle başbaşayız: Yenin getirdiği başarı ile eskinin hatırlattığı acı. İkisini birleştirememiş olmanın hüznüyle birlikte, mücadeleye devam o zaman!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...