Sezon sonunda genel bir değerlendirme yapma zamanı; daha sonra oyuncular için de ayrıca bir yazı düşünüyorum.
28 yıl sonra yükseldiğimiz Süper Lig'te beklediğimizin üstünde bir performans sergilediğimiz açık. Ama bir yandan da sezon içindeki yükselişleri düşündüğümüzde sezon sonunda buruk bir tat var ağzımızda. Daha iyisi olabilirdi fikri... Son 6 haftada 5 mağlubiyetle başaltından orta sıralara savrulmak can sıktı. Geçen sezon şampiyonluk yolunda çok iyi ilerleyen haftalar, bu kez Süper Lig'te, "neyse bu kadarı da yeter" günlerine dönüştü.. Yine de Başkan'ın sezon içinde ifade ettiği ilk 10 hedefini gerçekleştirmiş olduk.
38 maçlık sezonu 15 galibiyet 10 beraberlik 13 mağlubiyet; 60 atılan ve 47 yenen gol ile 55 puanla 9. sırada tamamladık. 24. haftada 3. sıraya kadar yükselmişken sert bir düşüş oldu. Son haftadaki 7-0'lık Göztepe galibiyeti gol sayısını uçurdu. Balotelli 5 golle yıldızlaştı ve bir maçta en çok gol atan yabancı oyuncumuz oldu. Bu sonuç kendi açımızdan en farklı skorlardan biri olarak da tarihimize geçti.
İlk devreyi 8g/6b/5m ile 30 puanla 6. bitirmiştik. İlk yarıda aldığımız toplam yenilgiyi ikinci yarı sonundaki 5 haftada aldık. İkinci yarı 7g/4b ile 25 puan alabildik. İlk yarıya göre artan en olumlu şey 1,42 olan gol ortalamasını Karagümrük ve Göztepe maçlarıyla 1,57'ye çıkarmamız oldu. Böylece Süper Lig tarihimizde de toplam 574 gole ulaştık.
Kendi rekorlarımız açısından, 60 gol Süper Lig'te bir sezonda attığımız en çok gol sayısı. Yine 38 maçlık 87-88 sezonundaki 16 galibiyet ve 59 gol seviyesini 1 golle geçtik ama galibiyet sayısını egale edemedik. O sezonki 10.luğu da bir sıra yukarı taşımış olduk. 82-83 sezonundaki 6.'lık hala en iyi seviyemiz.
Son düzlükten geri gitmek gerekirse, kendi sahamızdaki Alanya maçını kazanmalıydık diye düşünüyorum. Böylece ilk 8'de bitirme şansımız olurdu. Son maçlarda, daha önce yazdığım gibi, Giresunspor'un kümede kalma maçına, Trabzon'un TFF eliyle bir an önce şampiyon yapılma inadına, Kasımpaşa'nın yükselen grafiğine denk gelmek kötü oldu. Trabzon maçında aleyhimize verilen yanlış penaltı, kaçan penaltının tekrar edilmesi, lehimize verilmeyen penaltılarla birlikte sezonun en rezil maçlarından biri oynandı. Daha öncesinde Başkan'ın TFF ve MHK ile açıklamalarının ardından bir bir dağılan kurumlar, kendilerini yeniden toplayınca bütün güçleriyle üzerimize saldırdı. Son haftalarda kötü oyunumuza eklenen hakem performansları düşüşümüzde çok fazla etkili oldu. Açıkçası görevden alınan hakemler, bir türlü bitirilemeyen yayın ihalesi, ki kulüplerin en büyük gelir kalemi, toplamda çok çok kötü bir kurumsal yönetimle TFF adına rezil bir seneydi.
Tabii ki sezonun bizim adımıza en kötü performansı haftalar önce düşen Malatya'ya 6 puan vermekti. Gol atmadan kaybettiğimiz iki maç 60 puan seviyelerine gelmemizi engelledi. 16-21. haftalar ile 23-27. haftalardaki yenilmezlik serimizle 3. ve 4.lük sıralarında dolaşırken bir Demirspor geleneği olarak düşen takıma puan vererek, bu kez çok fazla!, düşüş trendimiz başladı. Malatya dışında Kayseri, Konya, Beşiktaş, Sivas, Kasımpaşa, Trabzon iki maçta da yenemediğimiz takımlar oldu. Genellikle ilk yarıda puan verdiğimiz ya da zorlandığımız maçlarda ikinci yarı da zorlandık. Sivas ve Alanya'ya karşı iç saha mağlubiyetleri üzücü oldu.
Giresun maçındaki son dakika golü, iyi bir trend yakaladığı sırada Hatay galibiyeti, ki deplasmanda da yenilmedik, ilk yarıdaki ekstra galibiyetler arasında sayılabilir. O maçlardaki olası beraberlikleri galibiyete çevirmek başarıydı. İkinci yarıda bu tarz ortadaki maçları lehimize çevirememek sıkıntı oldu. Belki Başakşehir maçı bunun tek örneğiydi.
İyi yaptığımız işlere baktığımızda tabii ki İstanbul'un büyüklerinden Fenerbahçe'yi deplasmanda Galatasaray'ı içeride yenmek; yine iyi oldukları dönemde Beşiktaş karşısında İnönü'de 3-0'dan gelip beraberliği kurtarmak mutlu etti. İçerideki Beşiktaş maçında son dakika golüyle gelen galibiyetimiz yine hakemin uydurduğu ofsaytla engellendi.
Kasımpaşa dışında sahada ezildiğimiz bir maç olmadı diyebiliriz; maçlara sürekli ortaktık. Yenildiğimiz maçlarda pek çok pozisyona girdik ve kimi zaman hakem hatası da eklenince maçı çevirmek mümkün olmadı. Kötü ligin iyi takımı olarak bu sezona damga vuran takımlardan biriydik.
Hemen her maçta yüksek tempo yapan ve oynama isteğiyle saha olan takımın dar kadrosu sezonun sonuna doğru ortaya çıktı. Oyuncu kısmına ayrıca geleceğim ama tabii ki Montella'nın disiplini, forma adaleti ve antrenman temposu iyi oyunda etkisi olduğu açık. Geçen sezon şampiyon yapan Samet Aybaba'nın kötü bir üslupla gönderilmesinden sonra çalkantılı dönemi, dışarıdan bir ismin belirsizliğiyle karşıladık. Belki de bu yüzden işine odaklanma eğilimi daha fazla olan yabancı hocanın etkisini önce kadro içi dengeleri sağlamakla gördük. Montella'nın işini zorlaştıran sakatlıklar ve hakem hatalarına karşı büyük oranda takımı ayakta tutmayı başaran isim İtalyan hoca oldu. Bravo hocam, grazie!
Yorumlar