Ana içeriğe atla

Kriz

Dünkü Giresun yenilgisiyle Demirspor'da yeni bir kriz başladı. Teknik direktör Ümit Özat istifa ederken/ettirilirken geçen yıl bizi play-off'a taşıyan ve sezon başı hazırlığında yer alan Cüneyt Dumlupınar yeniden göreve getirildi; futbolculardan Volkan Şen ve (önce gönderilip sonra sezon başlayınca geri getirilen) Erkan Zengin'den kulüp bulması istendi; menajer Metin Korkmaz'ın takımla bağı kesildi ancak hala yönetim kurulu üyesi. 

İşin özeti, sezon başında kurulan takım ve onu kuran vizyon çatırdadı. Şu anda o bağı kuran tek unsur, Başkan'ın varlığı. Ancak o da tartışılıyor. Çünkü bu son hamleleri, sezon başından beri ona yapılan önerilerin toplamıydı; takımda işlerin kötü gittiği defalarca belirtildi ancak o hatasında ısrar etti ve şimdi birden keskin hamle geldi. Başkan'a verilen destek, son dönemlerde kimseye verilmedi. Maddi gücüne rağmen başarı gelmedi. Siyasal pozisyonu, iş hayatı içindeki onca tartışma Demirspor'un imajını sarssa da takımın başarısı için her şeyi sineye çekecek taraftar tarafından göz ardı edildi. Ama memleket siyasetine sinmiş her şeyi ben bilirim tavrı, eleştirilere verdiği yanıtlarda belliydi. 

Taraftarın sabrı bir yerde taşar. Kimse, Demirspor'dan üstün değildir. Teknik direktör ve hoca göndermek, futbolumuzun bir klişesi; çözüm için bulduğu kolay yol. Önemli olan, meseleye bakış açısı; vizyon. Her şeyi tek başına yapıp, sonra sorumluluk bende diyerek işin içinden çıkmak mı (çıktığında ortada yıkılmış bir takım kalacak) yoksa ortak akılla hareket etmek mi? 

Artık çok para harcanarak değil, doğru para harcanarak başarılı olunacağı düşüncesi güçleniyor. O zaman, parayı ve doğru insanları bir araya getirmek gerekiyor. Nasıl?  Siyasal ve maddi güçle değil, yoldan geçerken Demirsporlu olanlarla değil, Demirspor'un başarısını kişisel ikbalinin önüne koyanlarla, tribünden gelen güçle, yıllarını Demirspor'a vermiş, Demirspor için ömür törpüleyenlerle... 

Futbolcu da o vizyona bakacak ve "hmm bunlar bu işe baş koymuş ben de üstüme düşeni yapayım" diyecek. 

Bu yıllardır yapılmadı, bugün yapılabilir mi göreceğiz. Yapan da zaten Demirspor tarihine geçecek.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...