Adana Demirspor her zaman dedikodunun hüküm sürdüğü bir camia oldu. Bir şeye yorum yapmaya, analiz yapmaya kalktığımızda ve hatta bir şeyleri öğrenmek istediğimizde "siz bilmezsiniz, siz anlamazsınız, siz gerçekleri bilmiyorsunuz" dendi hep bize. Gerçekleri bilenler, anlayanlar, analiz edenler Demirspor'u eski şaşaalı günlerine döndürebildiler mi, manzara ortada.
Yöneticiler görevi bıraktılar, "zor şartlarda devralmıştık" dediler, "konuşursam ortalık karışır" dediler, "takım olumsuz etkilenir" dediler, dediler de dediler. Teknik adamlar bize şöyle yapıldı, böyle yapıldı, biz şunu bunu yaptık dediler ama "bildiklerimi anlatsam ortalık karışır, takım kötü etkilenir" de dediler. Neticede kimse konuşmadı.
Bekir ÇINAR'ın eksik yönlerini bile bile ateşli savunucusu olduk. Kaybedene oynamaya alışmış bir topluluk olarak o kaybedenin de yanında olduk. Bu dönemde ve sonrasında yöneticiler bize hep ÇINAR'ı kötüledi. Sadece yaptığı borç ile değil, maddi bir çok konudan kötüledi. Bunlardan delillendirilebilecek olanlar vardı. "Biz kimsenin adamı değiliz, babam olsa belgesini yayınlarız, yollayın" dedik. Ama hiç belge çıkmadı ortaya. Dedikodu imparatorluğu gerçeklerin üstünü örtmeye devam etti.
İnsanlar insanları dedikodulara istinaden sevdi, birbirlerinden dedikodulara istinaden nefret ettiler. Bu süreçte belgeli olan tek bir şey vardı, o da başarısızlık. Maddi ve manevi anlamda çürümüşlük. Dedikodu kazanı kaynarken, alt yapıdan bir tane oyuncu çıkaramadık örneğin, borçlarımızı eritmek bir yana katladık, bir tane adam akıllı kalıcı gelir projesi üretemedik. Üretilme girişimleri de yine dedikoduların kurbanı oldu.
Dün yine dedikodu savaşı vardı sosyal medyada, ancak dedikodunun savaşı ilk kez belgeli savaşa döndü. Ben kendi adıma çok memnun oldum. Demirspor yönetimi deyince akla gelen kesim hakkında ilk kez belgeli değerlendirme yapabilme imkanına kavuştum. Ya Demirspor'da yöneticilik yapan herkes sütten çıkmış ak kaşıktı ve şanssızlık eseri yıllarca başarısızdık, ya da bu para veya hırs denen kavram sütün rengini bulandırıyordu.
Gönlüm ister ki savaş devam etsin. Ne kadar arsızlık, yolsuzluk ve hatta iyi niyete rağmen hata varsa ortaya çıksın. Çıksın ki; bundan sonra başa gelecek olanlar ortaya çıkan belgeleri de dikkate alarak atlarını daha özenli koştursunlar.
Şimdi somutlaştırayım elimden geldiğince kısa bir şekilde.
Dün Mehmet GÖKOĞLU ile ilgili bir belge yayınlandı. Şimdi durup dururken yönetimde olmayan bir şahsın belgesi nasıl yayınlanır, neden yayınlanır, kesinlikle ama kesinlikle bir nedeni var. Kediye kedi demek lazım, bir savaş var. Savaşın bir tarafı twitter dedikodularına göre Mehmet GÖKOĞLU'nun belediyeden Demirspor'a yapılacak maddi desteği kesmeyi amaçladığını, bu amaçla girişimlerde bulunduğunu ileri sürüyor. Savaşın diğer tarafı da mevcut yönetimin belediyeden para gelmeyeceğini anladığını ve bu ihaleyi durup dururken işin bir parçası olmayan Mehmet GÖKOĞLU'na yıkarak kendini aklamaya, kendini masumlaştırmaya çalıştığını ileri sürüyor.
Her iki iddia bir yerde kesişiyor. Belediyeden para gelmeyecek gibi görünüyor. Gelmeyecek olmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. Bir sonraki yazının konusu yapacağım.
Yayınlanan belgelere de değineyim kısaca.
Yayınlanan ilk belgede 27.02.2012 düzenleme tarihli 500.000 TL tutarlı bir senet görüyoruz. Senedin borçlusu Demirspor, alacaklısı Mehmet GÖKOĞLU. 30.09.2012 vadeli bir senet olduğu görülüyor. Kulübümüzün çift imzası ve mührü ile düzenlenmiş bir senet. İmzalayanlar arasında Mehmet GÖKOĞLU yok. Ancak Mehmet GÖKOĞLU'nun senedi Mehmet Özlem KOÇ isimli bir şahsa ciro ettiği görülüyor. İddiaya göre Mehmet Özlem KOÇ Mehmet GÖKOĞLU'nun çalışanı.
İkinci belge bir icra kaydını içeriyor. İcra kaydının düzenlendiği tarih 23.11.2012. Senedin vadesinin dolumundan yaklaşık iki ay sonra düzenlenmiş. İcra kaydına göre senede uygulanacak yıllık faiz %17,75 oranında. Bu faiz kaydına istinaden sosyal medyaya Mehmet GÖKOĞLU'nun 500.000 TL'lik alacağını 750.000 TL yapması isimli bir iddia düştü.
Mehmet GÖKOĞLU da 14.12.2012 tarihli dilekçesi ile senede faiz takibi yapmayacağının belgesini sundu.
Neticede gördük ki; Mehmet GÖKOĞLU alacağının faizine takip yürütmemiş. Ancak başka şeyler de gördük ve bazı sorular da oluştu.
-Öncelikle en güçlü alacak temlik iken neden temlik koymak yerine icraya gider ki bir yönetici diye düşündük. Buna bulabildiğimiz yanıt, bir dönem içinde kulübün gelirini aşacak tutarda temlik koyulamayacağı oldu. Kulübün beyan edilen gelir tutarı tamamen temlikli olduğundan senedin icraya verildiği, temlik koyulamayacağı bilgisini aldık.
-Ama sonradan düşününce senedin vadesi neden 30.09.2012 olarak belirlendi diye soruyorum kendime. Temlik konulabilse idi temlikte uzun kuyruklar olduğundan en az iki sene sonra tahsil sırası gelecekti. Belki amaç oydu. Ama burada da senet icraya verilmekle birlikte bir icra işleminin yapılmadığı belirtiliyor. Yine de örneğin senet vadesi 2014 yılı olarak da yazılabilirdi. Açıklamaya muhtaç bir durum var ortada.
-Bir diğer husus, Mehmet Özlem KOÇ isimli vatandaşın Mehmet GÖKOĞLU'nun çalışanı olup olmadığı. Bu iddiayı GÖKOĞLU yalanlamadı. O dönemde GÖKOĞLU'nun 760.000 TL alacağı olduğu, 260.000 TL hibe ettiği ifade edildi. Ben de öyle bir şey hatırlıyorum açıkçası. Ancak şunu soruyorum. 260.000 TL hibe eden biri, diğer temliklerde isminin geçmesine müdahale etmez iken neden icrayı başka bir şahıs üstünden yürütür? İcrada adının geçmesini mi istemez, eğer öyle ise icranın kötü bir şey olduğunu kabul etmiş mi olur?
Suçlanan kişilerin akılda soru işareti bırakmamak adına bu konuda her türlü bilgiyi paylaşmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Suçlanan kişilerin akılda soru işareti bırakmamak adına bu konuda her türlü bilgiyi paylaşmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Kanaatimce yayınlanmış olan bu belgeler bu haliyle basit bir polemik yaratmaktan öteye gidemez. Bu haliyle, bu bilgi ve belge düzeyiyle herhangi bir eski yöneticiye karşı iddialarda bulunmak bir anlam ifade etmez. Yönetime talebimdir, dilerlerse resmi olarak müracaat da edebilirim. Şu bilgileri versinler bana:
1-Temlik tutarına ilişkin yasal bir kısıtlama var mıdır? Anılan dönemde var mıydı?
2-Kulübün belirtilen icra dosyasında alacaklı tarafından herhangi bir takip işlemi yapılmış mıdır?
3-O dönemde ismi zikredilen yönetici tarafından konulmuş temlik var mıdır?
Son söz, tüzükte değişiklik yapılmasına ve banka kanalı ile yapılmayan harcamalara konulan temliklerin hükümsüz olmasına, işlemin karşı tarafından resmi onay alınmaksızın belgesiz yapılan harcamaların talep edilemeyeceğine ilişkin maddeler konulmasına camianın yaklaşımı nedir?
Konu özünde maddi yapı konusudur ve bu durumun eski usullerle çözülemeyeceği açıktır.
Yorumlar