Ana içeriğe atla

Tribünden MİY Maçı

Maçı anlatacak değilim. İlk gün sitemimizi, hayal kırıklığımızı dile getirdik zaten.
 
Maç saati belli olur olmaz, baktık ki; Başbakan da Adana'nın 200 km. çevresinde olmayacak, maçımız iptal olmaz dedik, hemen uçak biletimizi aldık. Pazar sabah saat 8 kalkış, Pazartesi sabah saat 6 dönüş.
 
Kendimizce uykusuzluk bir fedakarlıktı, pankartlar elde yollara düşmek, ama Adana'daki kadar değil. El emeği pankartlar, öyle böyle değil o emek. Boyanması sorun, asılması sorun, planlanması sorun.
 
Bilet kuyrukları. Bilet bulmak da sorun. Stada giriş çilesi. Stada giriş de sorun. Asıl çileyi Adana'dakiler çektiler, çekiyorlar anlayacağınız.
 
MİY maçı futbolcu için nedir ki? Teknik ekip için nedir ki? Hatta ve hatta her dönem başımızda olanlar için nedir ki? Üç puan belki, bir maç daha belki, prim belki, eleştirilerden kurtulma fırsatı belki. Daha fazlası ya yoktur, ya da azdır.
 
Oysa taraftar için geçmiştir, bilenmek, geçmişin perdesini aralayıp, oradan geleceğe bakmaktır. Gün gelir bu dertler biter'dir. O kötü günler elbet bitecek'tir. O gün gelince'dir. Bu devran döner'dir, bu intikam alınır, yeminleridir. Taraftar için puan maçı değildir, bu maçlar. Kim bilir belki de bu düşüncenin yarısı olmasa da onun yarısının futbolcuya, teknik adama, balık baştan kokar'a yönetime anlatılması hissettirilmesi gerekir. Taraftarın travması belgesel yapılsa yeridir. İnsanlara ne için savaşılması gerektiğini anlatmak üzerine bir belgesel.
 
Evet kafalarda binbir sorular, sırtta çanta yol aldık stada. Birden kendimizi 5 Ocak koridorlarında pankart kontrolünde bulduk. Şimşekler Grubu, hiçbir şeye elimizi sürdürmedi sağolsunlar biz el atmaya çalıştık.
Devasa bir pankartı kontrol etmek istedi görevliler. Hakları aslında ama bir tuhaftılar, ekstra pimpirikli. Kendilerine verilen yetkiyi böbürlenerek kullanma hevesi seziliyordu. E ne de olsa Türkiye'de ün yapmış taraftar, şov yapmak için kendilerinden icazet alacaktı. İcazet makamı yani. Sonuna kadar kullandılar yetkilerini. İnsan psikolojisi değişik bir şey. Pankartlar açıldı.
Çocuklar Adanalıydı, farklı formalar ve meşaleler dahi ihmal edilmemişti.
Bu pankartları asmak mesele idi. Çünkü dijital değil, el emeği. Dünyanın boyası ağırlaştırmış pankartları, bir yeri sökülmüş, yorgan iğnesi ile dikiliyor. Halatlarla kaldırılacak. Ya halat o ağırlığı taşımazsa, ya pankart çekilirken yırtılırsa. Risk organizasyonun içinde kendini hissettiriyor. Biraz da Allah'a kalmış işi tribüncülerin.

Görsel amaçlı pankartların yanında küçücük kalan ama koca bir ruhu temsil eden pankartlar da gösterildi görevlilere.

 MİY maçında orkestranın mekanı hazırlanıyordu.

Ancak orkestranın uyandırdığı maraton, ipleri eline alacak ve orkestrayı da geride bırakarak asıl destanı yazacaktı. Görece pasif duran kapalı da hiçbir telkin olmadan ahenge uyacaktı. Pankart denenirken maratonun şovunun temelinin atıldığı eminim bilinmiyordu.
Ankaraspor maçında ülkece demoktarikleşmemiş olduğumuz için statlarda boy gösteremeyen yeni pankartımız ilk deneyimini 5 Ocak'ta yaşadı.
Ve şov başladı. Muharrem Gülergin tribününde korkulan olmadı, halatlar emeğin yükünü çekebildiler.
Maratonda devasa pankart küçük bile kalmıştı.

Rakiplere tırnak ısırtan taraftar ölüyü diriltti, takımı diriltemedi. Merdiven boşluğunu bırakın insanlar birbirini ezecekti neredeyse.
Sonuç yine aşağıdaki gibiydi.
Kafana göre elbette değil ama sevinmek için de sevmedik. Sevdamızı acı ile büyüttük. Arabesk sevdalar yaşadık. Bir gün arabesk, gerçekliği alt edecek, kendi gerçekliğini ortaya koyacak.

Yorumlar

Unknown dedi ki…
elinize emeğinize sağlık bitrgün bu çabalar karşılık bulacak!!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.