Ana içeriğe atla

Tribünün Sesini Yönetime Duyurmak

Yönetimiyle taraftarı arasında uçurum, endüstriyel futbolun doğası gibi bir şey. Hele bizim gibi geç kapitalistleşip arayı hızlıca kapatmaya çalışan ülkelerde, endüstri deyince yağma-talan akla geliyor. Taraftarın müşteri gibi görülmesi, memnuniyetinden çok yolunması üzerine oturtuluyor. Ticari ilişkileri geçtim, futbola bakış açısında da bu uçurumu görmek mümkün. İşte Beşiktaş yönetimi, taraftarının Gezi Direnişi'ndeki aktivistliğiyle dalga geçercesine yeni sezon için Kasmpaşa RTE Stadı'nda oynamayı gündemine aldı. Gerçi direnişin ilk günlerinde İnönü Stadı'na Başbakan'a destek pankartı asan yöneticileri de olmuştu. Yönetim ile taraftar arasındaki bu duruş farkı şirket takımlarında oldukça belirgin. (Biraz daha farklı bir örnek ama, Manchester United taraftarı da kulübün Arap sermayedarlara satılması sonrasında, eski renkleri olan sarı-yeşile sahip çıkarak bu renkte atkılarla maça gitmiş ve hatta United of Manchester diye bir takım kurmuştu). 

Beşiktaş taraftarının "solculuğu" ya da takımın imajı ile yöneticilerinin "lobiciliği", tek çatı altında iki farklı siyasetin göstergesi. Fenerbahçe ya da Galatasaray'ın sol eğilimli taraftar grupları da bu çelişkiyi aynen yaşıyor. Tribünün belli kesiminin ya da örgütlü ekibinin siyasi duruşu, çoğu zaman takımın geneline yansıtılır ve o takım öyleymiş gibi lanse edilir. Halbuki başta yönetimler olmak üzere camiaın bazı kesimleri o ruh halini desteklemiyor olabilir. Livorno'nun simge ismi Lucarelli de bu yönde bir açıklama yapmış ve "kulüp değil taraftar solcu" minvalinde şeyler söylemişti.

Yönetimler iktidarlara yalakalık düzeyinde "sempati" gösterince futbola siyaset karışmış olmaz ama tribünde böyle talepler yükselince "aa durun ama" şikayet edilir. Bunun adı futbola siyaset karıştırma değil taraftarın gücünü göstermedir.

Bizim de başımıza gelmiyor mu böyle işler; Galatasaray'la oynanan kupa maçı öncesi açıklamaları hala hafızalarda... Demirspor'da yapmaya çalıştığımız şey tam da bu uçurumun açılmasını engellemek ve taraftarın sesini daha çok duyurmak. Demirspor taraftarı, yönetiminden talepte bulunmaya, aldığı kararları sorgulamaya pek çok kulübe göre daha yatkın, daha güçlü bir şekilde bunu yapabiliyor. Bunu katı bir siyasi duruşla eşleştirmekten ziyade katılımcı tribünün nasıl olacağının göstergesi olarak işaretlemek bana daha yakın görünüyor. Önemli olan tribünün örgütlü sesini, yönetimlerde daha fazla etki sahibi yapmaktır. Statta tezahürat kadar önemlidir bu durum; bir şekilde çatlaklardan sızıp o değişmez sanılan yapıya kendince müdahale etmek...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A