Ana içeriğe atla

Erçağ!

Yıllardır söyler dururuz; şöyle adını gururla formamızın arkasına yazdıracağımız, adına şarkı yapacağımız, bizi coşturan ve peşinden sürükleyen bir fenomen futbolcumuz yok diye. Uzay takımlarının yıldız kadroları da altyapıdan yetişen oyuncular da bizi hayalkırıklığına uğrattı son 10 yılda. Ne İlker Avcıbay'ın ihaneti, ne Özgür Nasuh'un prim dertleri bitti. 6 ayda bir kadro değişti, daha sahadakileri öğrenemeden yenileri geldi. Dilimiz yandığı için, kimseyi çok sevmemek için direndik. Şu bloga, futbolcu isimlerini övgü için değil hep yergi için yazdık...

Ama bir isim iki yıldır bu taraftarın gönlünü kazanmada önemli adımlar atıyor: Erçağ Evirgen.


Erçağ, Demirspor için uzun sayılacak süredir takımda. 6 ay değil, 1 yıl değil tam ikinci sezonu! Gidecek gibi de görünmüyor; zaten gitmemeli! Kabul edelim, ilk zamanlarda onu biraz savruk, top ayağına yakışmaz buluyorduk. Koşuyordu mücadele ediyordu ama bitirici özelliğini görememiştik. Geçen yıl Ercan Albay'la şahlanan takımda o da kırbaç etkisi yaptı ama asıl bu yıl 5'te 5'in mimarlarından biri olma yoluna girdi. İlk haftalarda Osman Özdemir'in şans vermediği oyuncu, Mustafa Uğur'la birlikte sanki yeniden doğdu. Attığı goller, yaptığı asistler, kovaladığı toplar ve maç içerisindeki hırsı ile övgüyü fazlasıyla hak ediyor.


Trakya'nın çocuğu Erçağ, 1986 Çorlu doğumlu ve futbola Çerkezköyspor'da başlamış. 2008'te Lüleburgazspor'da profesyonel olup 2009'da Karşıyaka'ya transfer olmuş. Lüleburgaz'da 16, KSK'da 5 golü var. KSK günlerinde, Yeni Asır gazetesi ona Drogba ünvanını uygun görmüş: http://www.yeniasir.com.tr/Spor/2009/10/31/ercag_kafkafin_drogbasi  . Bir ara adı Galatasaray'la anılmış: http://wwwextensor.blogspot.com/2009/05/drogba-ercag-evirgen-galatasarayda.html Bir söyleşide de Henry hayranı olduğunu söylemiş: http://www.kafsinkaf.org/?gt=haberdetay&yaziid=3494

Erçağ futbolunun zirvesinde.  Nazar değmesin! Orada kalsın ve Demirspor'a hizmete devam etsin. Bu kulübün artık yeni Tekin'lere, Bombacı İbo'lara ihtiyacı var. Sen bozulma, oyununu oyna Erçağ; biz seni baş tacı yapmaya devam edelim!  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...