Ana içeriğe atla

Ankaragücü Üzerine...

Ankaragücü ile Adana'daki en son lig maçını Ekim 1994'te oynamıştık. (2003'te de kupa maçında karşılaşmışız). Hakem Nedim Göklü'nün katlettiği, 60. dk'da 9 kişi kaldığımız ama son dakikada yediğimiz golle 3-2 yenildiğimiz maç... (www.tff.org.tr/Default.aspx?pageId=397&macId=48001) Sahaya girenler, hakeme saldıran kulübe vs derken 3 ya da 4 maç tarafsız sahada cezası almıştık da bir daha belimizi doğrultamamıştık. 1.ligte (yeni süper Lig) son sezonumuz böylece daha 7. haftada bitmişti, aslında o haftaya kadar 3 galibiyetimiz vardı. (O Nedim Göklü, bu haftaki maçın da gözlemcisiymiş!)

Ankaragücü, sadece tarihi olarak değil ayrıca kentin sosyo-kültürel değerlerini yansıtmasıyla da köklü kulüplerinden. Duygu Hatipoğlu-Berkay Aydın'ın (her ikisiyle de tanışıp ahbap olma şanı yakaladığım için mutluyum) yazdığı "Bastır Ankaragücü" kitabında kulübün tarihi ve sosyolojik temellerini bulmak mümkün. Kitap Ankaragücü merkezli de olsa ülkenin futbol ve taraftar kültürüne dair önemli tespitlerde bulunuyor (www.idefix.com/Kitap/tanim.asp?sid=AI3I09VM0A7AJRXX7TGP).

Kitapta aktarıldığı üzere, kulübün İmalat-ı Harbiye'ye dayanan geçmişi, fabrikanın Ankara'ya taşınması şekilleniyor. Fabrikanın kent yaşamına kattıkları, kulübün kitleselleşmesinin de önünü açıyor. Cebeci-Abidinpaşa civarında yoğun olarak yerleşen fabrika işçilerinin futbol takımları, yardım sandıkları ve bando takımları gibi sosyal etkinlikleri ile kent hayatında önemli etkileri olmuştu. Ankaragücü Hamamönü, Hacettepe, Ulucanlar, Yenidoğan, İncesu gibi eski Ankara ve Ulus bölgesinde bir futbol temsili yaratıyor. Kulübün Ankaragücü adını alması 1933'te gerçekleşir. 1934'te kendi adına sahip bir stadı olmuştur ki bu şekilde uzun yıllar "stad sahibi tek kulüp" ünvanını taşımıştır. Bu stat 1985'e kadar faaliyet gösterse de o dönemin Büyükşehir Belediye başkanınca yıkılır. 1970'lerde 2.ligte olduğu dönemlerde kulüp maçlarını Cebeci Stadı'nda oynar. Kentin 1950'lerden itibaren yaşadığı kentsel dönüşüm, yeni mahallerin kurulması, Cumhuriyet elitlerinin belirginleşmesi ile yaşanan sınıfsal ve mekansal farklılaşma kentin kulüplerine de yansır ve Gençlerbirliği ile Ankaragücü arasındaki temel farklar o dönemlerde netleşir.

Kitabın yazarları, 2. ligteyken 1981'de kupa şampiyonluğunun kazanan Ankaragücü'nün, 1. ligte takımı olmayan Ankara'yı temsil etmesi için üst lige alınmasını şöyle yorumluyor: "12 Eylül darbe koşullarında kendisine toplumsal meşruiyet alanı yaratmak isteyen cuntanın, Ankara'da çok sevilen bir takım üzerinden sempati toplamaya çalışması tipik bir siyasi fırsatçılık örneği değil midir? Bu anlamda futbola siyasetin bulaştığı doğrudur, ancak burada en son suçlanması gereken Ankaragücü takımı ve kulübe gönül vermiş taraftarlardır. (...) Unutulmaması gereken şey, Ankaragücü'nün 1.lige çıkarılmasının gerçek ve hak edilmiş bir başarıya dayandığı ve futbol tarihinde özel durumlara özel uygulamalar yapılmasının bu olayla sınırlı olmadığıdır. (...) Ne var ki darbecilerin bu sözde 'kıyağı' Ankaragücü'ne karşı rakip tribünlere yıllarca istismar edecekleri bir koz verecek ve anti-emperyalist mücadele içinde biçimlenmiş bir takımın doğal sempatizanı olması gereken darbe karşıtı ilerici demokrat kesimin gözünde, silinmesi yıllar sürecek olumsuz bir imaj edinmesine mal olacaktı."

Benzer bir siyasi fırsatçılığı yakın dönemde Melih Gökçek ve oğlunun da gerçekleştirdiğini ancak kulübü içinden çıkılmaz bir batağa sapladığını hatırlamakta fayda var. Tabii bu durumların yaşanmasında Gökçek'e destek veren, fazlasıyla bölünmüş Ankaragücü tribünlerinin payı olduğunu da vurgulamak gerekli. İş işten geçtikten sonra Gökçek'e gösterilen öfkenin hiçbir şeye yaramadığı ortada. Ne yazık ki bu köklü kulüp, tamamen yönetim hataları ve kişisel hırslar sonucu bugün geldiği noktaya getirildi. Ankaragücü'nün yaşadıklarından, yönetim hatalarından, tribündeki bölünmüşüğünden ders almak, bizim görevimiz olmalı.

Kulübe dair güncel bir blog olarak, http://lacivert1910.blogspot.com/ adresini de hatırlatalım.

Yorumlar

Unknown dedi ki…
98-2008 arası ankarada yaşamış biri olarak, a.g. maçlarına çok gittim. taraftar profili olarak bize çok benziyorlar. bizde 1.ligte bukadar uzun süre kalsak aynı sorunlar bizde de olur. duyduğuma göre şimdi yeni yeni gruplar daha kurulmuş. taraftarın kalabalık olması kulübün böyle çökmesine engel olamıyor eğer zamaında tepki vermezseniz.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.