Ana içeriğe atla

Ali Hoşfikirer'in Yazısından...

Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz Ali Hoşfikirer hocamız, Sıcağıyla Acısıyla Adana Futbolu'nun yazarları arasındaydı Onun verdiği destek, projeyi tamamlamamızda önemli bir aşamaydı. Sanırım ulusal çapta yayınlanan son eserlerinden biri oldu Ali Hoca'nın yazısı. "O Albümdekiler Var Ya" başlıklı yazıdan bir bölümü yayınlıyorum; Bu yazıdan da çıkarılacak çok anlam var. Ali Hoca'nın bu camiaya kırgınlığı, kaybettiğimiz değerlerin bir yansımasıydı aslında:

"O küçük görünümlü, “büyük köy” denildiği süreçte sıcağı, pamuğu, bonkörlüğü, sazları, barları gibi Demirspor’u da ünlüydü Adana’nın…

İlkokullu, çocukluk günlerimizde sevdalanmıştık en önemli övüncümüze… Megafonla çarşıda destanı okunurken ne de mutlu olmuştum. Harçlığımdan ödediğim ücretle aldığım o samanlı kağıda yazılmış, kafiyeli vezni evimizin avlusunda bulunan dut ağacına çıkarak bıkıp usanmadan maç anlatan spiker gibi defalarca okuyuşumu hiç unutabilir miyim? (...)

Demirspor camiasının içine tam dalış yaptığımda yıl 1968 idi. Kulübün sivil yönetime geçmesini sağlayan o yılın genel kurulunun kulislerinde rolü olanlar arasında yer almaktan tabii ki mutluydum. “Demirspor sevgisi” hastalığa iyiden iyiye dönüştüğünde bölgemizde saygın ve popüler bir spor yazarı konumunu yakalamış biri olarak medya desteğinin önde geleni olmak, benim için ayrı bir keyifti.

Demirspor’da konukseverlik, ikram, misafir ağırlamak gelenekselleşmişti. Devlet Demiryolları’na ait mekanın içerisindeki kulüp lokalinin atmosferini yaşamayan bilemez… Tefo Mehmet’i, Puto Mustafa’yı, Sabit Oktan Hoca’yı anlatmak başka, onları yaşamak ok daha başka şeylerdi… Tefo Dayı’nın senaryoları, Puto Mustafa’nın safiyane düşünceleri, Sabit Hoca’nın abartılı yorumları, sanırım tiyatrolarda bile yaşanmazdı.

Saçının telinden tutun da tırnağına varıncaya kadar her yönü ile “adam gibi adam”dı Muharrem Gülergin. Top Cambazı Bedri Şensert’in futboluna pek yetişemedim ama onun dostu olmayı başarmıştım. Mahmut Karabucak Ağabey gibi düzgün ve ciddi bir iş adamının, sivil yönetimin ilk başkanı olmasını, hep Demirspor’un şansı olarak değerlendirmişimdir.
(...)
Yokluğu yaşayan, yalnızlığa terk edilmişliği gören 66 yıllık Demirspor’un, edindiği tecrübelere artık sırt dönmemesi gerektiği kanısındayım. Çok parlak dönemler yaşandı, lale devirleri gibi… Ama sürekliliği, istikrarı yakalayamadık bir türlü her nedense! Demirspor tıpkı ozanın tanımladığı, uzaktaki köyümüz gibi… Öyle olmasaydı bugünlere gelir miydi? “Kadı kızında da bu denli kusur olup” deyip hoşgörüyü esirgemeyenlerin sevgisi, ilgisi ve duasıyla buralara gelindi. Sistemini oturtmuş, kurumsallaşmayı başarmış, çağdaş kulüp olmaya yürekten inanmış ve bunu hedef edinmiş bir Demirspor özlemi hepimizin ortak kaygısı değil mi?

Demirspor, bir simge. Yaşayan gerçek bir efsane. Ona bu karizmayı yakalatıp yaşatanlara, başta merhum Muharrem Gülergin olmak üzere, şükranlarımızı iletmek görevini kimse unutmamalı. Fatih Terim’i, Füze Selami’yi yetiştirmek elbette önemli ve övünmeye değer. Bunları yaşatmak daha da önemli. Unutmamanın var olmak olduğunu hep anımsayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.