Ana içeriğe atla

Diğerleri

Bu yazıda bizim ülkemizde ve yakın çevremizdeki her ülkede en çok ilgi gören spor dalı olan futbol hakkında bir şeylere değinmeyeceğim. Futbol'un ilk örneklerinin Sümerler'e kadar uzandığı söyleniyor. Modern futbolun ilk örneğini Romalı askerlerin gösterdiği söylenir ama günümüzdeki şekline en yakın halinin İngiltere'de ortaya çıktığı bilinmektedir.

Peki, şu soru akla geliyor mu? Futbol bütün dünya ülkelerinde kendi içlerinde en çok taraf toplayan spor mudur? Cevabı tabii ki hayır. Ek bilgi olarak söylemek isterim ki, burada zaman buldukça futbolun en çok gündemde olmadığı ülkeleri ve onların tutkusu olan spor dalını burada sunmayı düşünüyorum.

İlk örnek olarak, Amerikan Futbolu örneğini vereceğim. Amerika'da futbol denince kimse kesinlikle bizim futbolumuzu aklına getirmiyor, onların aklında sadece Amerikan Futbolu çağrışım yaratıyor. Ve her bir takım kendi şehrinde milli takım olarak görülüyor. Bizim için şehir dışı diye tabir ettiğimiz şehrin bölümlerinde yer alan müstakil evlerinin kapısının önünde takımın bayrağı dalgalanıyor. Bu ritüeller sadece profesyonel liglerde olan takımlar için değil, üniversite takımları için de geçerli bir durum ne de olsa Amerika'daki burs sisteminin önemli bir bölümü profesyonelliğe aday üniversiteli sporculara ayrılıyor. Bu da dolayısıyla, üniversite sporlarına olan ilginin üst düzeye çıkmasını sağlıyor. Çarpıcı bir örnek olması açısından, Mişigın Üniversitesi (University of Michigan) Ann Arbor şehrinde yer almaktadır ve şehrin nüfusu yaklaşık olarak 115 bindir. Çarpıcı olan kısım ise üniversitenin Amerikan futbolu maçlarını yaptığı ve üniversiteye ait stadyumun yaklaşık 108bin kişilik bir kapasiteye sahip olması ve nerdeyse maçlarda tam kapasiteyle hizmet vermesidir. Görüntü aşağıda:



Amerikan Futbolu günümüz Türkiye'sinde birçok üniversite takımıyla kendini gösteriyor. Taktiksel bakımından bizim futbolumuza göre çok daha fazla çeşitlilik gösteriyor ama sabır gerektirecek şekilde uzun sürebilen maçlar oluyor hem üniversite hem profesyonel maçlarda. Bu kadar taktiksel çeşitliliğin sebebi, çok farklı mevkilerin olması ve mevki sayılarının fazlalığıdır. Ayrıca 2 tane ana takım vardır ve bunlar maç içinde hucüm sırasına göre yer değiştirir, defans ve hucüm takımı diye. Ve bir sezon boyunca yapılan maçlar sonunda 2 takım tek bir final maçı oynayıp, ulusal şampiyon belli olur. Üniversite sisteminde ise ulusal şampiyon için oynayacak takımlar davet usulü ile seçilir. Şu ana kadar Amerikan Profesyonel Ligi'nde tek Türk oynamıştır: Tunç İlkin. Bu spor çok detaylı bir spor dalıdır, ben burada kurallardan çok genel olarak okyanusun diğer tarafında ilginin odağını yansıtmaya çalıştım.

Yorumlar

yavuzy dedi ki…
Sağol Kutal; devamını bekliyoruz. Ben, en popüler sporun körling olduğu ülkeye gitmek istiyorum!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...