--------------------------------------------------------------------------------
Geçen hafta 1. bölümünü yayınladığımız "Zifiri"ye ait Haydarpaşa yazısının bu hafta 2. ve son bölümünü yayınlıyoruz. Bu bölümde, Haydarpaşa'nın o kendine has dokusunun nasıl bozulmaya çalışıldığından bahsediyor sevgili Zifiri. Demiryolu kültürünün anıtlarından birisi olan Haydarpaşa'yı bize bırakılan korunması en önemli miraslardan birisi olarak görüyor. Sözü ona bırakıyor, yazılarının devamını diliyoruz.
--------------------------------------------------------------------------------
100 yıllık tarihi Haydarpaşa Garı, 2010 kültür başkenti İstanbul’un yeni parti mekânı artık. İlk olarak 2008 yılının son saatlerinde 2009 yılının ilk saatlerinde 2.000 TL bedelle yılbaşı kutlamasına izin verildi. Koskoca tarihi bina merdivenlerden girince bilet gişelerinin olduğu, yüksek tavanlı, süslemeli salon merdivenler ve garın iç kısmı tel örgü ihata duvarları ve siyah perdelerle kapatıldı. Gar Müdürlüğü makamının önüne seyyar wc’ler yerleştirildi ve parti gerçekleştirildi. Sanki o güzel esmer kadın kara çarşaflara sokuldu. Görüntü kirliliği, tarihsel mekanla uyumsuzluk, görgüsüzlük bir yana, yüksek desibelden yapılan müzik yayının yarattığı ses kirliliği ve binaya verdiği zarar...
İlk olarak II. Uluslararası Demiryolu Sempozyumu’nda amacı dışında yasalara aykırı olarak kamunun (yolcuların) kullanımına kapatılan Haydarpaşa Garı, artık tarihsel olayların ve endüstriyel işlevinin dışınca eğlence sektörünün sahnesi olarak kullandırılmaya başlandı. Ücreti bedeli özel organizasyon şirketlerine kiralanan Haydarpaşa Garı; “İstanbul kültür değerlerini halkla buluşturmak, farklı mekanlarda eğlence alternatifi sunmak, eğlence yerlerine yeni bir trend kazandırmak ve kamuya bir gelir kalemi sağlamak” amacıyla(!) kiralanıyor.
Start verildi, artık Haydarpaşa projesi için geri sayım başladı. Marmaray’ın devreye girmesiyle atıl hale gelecek tarihi Haydarpaşa Garı’nın da bulunduğu 1 milyon 300 bin metrekarelik alanı dönüştürecek 5 milyar dolarlık proje 2010 yılında ihaleye çıkacak. İhale yöntemi için TCDD Genel Müdürlüğü 2 ayrı alternatif hazırladı. Birinci alternatif, bir konsept proje hazırlanması ve bunun üzerinde ihaleye çıkılması. İkinci alternatif ise taliplilerin kendi projeleriyle ihaleye katılması olacak. Her iki durumda da ihaleye girecekler, projeyi gerçekleştirdikten sonra 49 yıl işletme yapacaklar.
Hicaz Demiryolunun, Berlin-Belgrat-Bağdat hattının bağlantı noktası; Haydarpaşa Garı halka(!) açılıyor. Devasa kapıları, muhteşem kuleleri, büyüleyici yüzlerce penceresi, mükemmel dış kaplaması, girişindeki güzel geniş merdivenleri ve onların hemen üzerinde çatısında bulunan güzel saati ile masallardan günümüze gelmiş gibi duran böylesine değerli bir tarihi anıt, İstanbul’un en güzel esmeri halka açılıyor.
Artık Haydarpaşa Garı’ndaki etkinliklerin biletleri Biletix’de satılıyor. Organizasyon şirketi tarafından bedeli ödenerek, 14 Şubat 2009 tarihinde “sevgililer günü” kutlaması için verilen partide Haydarpaşa Garı’nın adı; “Clup de Haydarpaşa” olarak seçiliyor. Organizasyon; erkeklere 50 lira, kızlara ücretsiz, ilk içki bedava. Ve insanın aklına Ulaştırma Bakanının “hızlı trene yolcunun ayağı alışın diye 1-2 ay tren beleş olmalı.” sözü geliyor. Organizasyon şirketi de öğüdü almış olmalı ki “kızların ayağı alışsın” diye ücretsiz yapıyor, üstelik ilk içki de beleş.
Gar Binası sanki bu durumu biliyor, hissediyor, Haydarpaşa Garı’nda artık bir terk edilmişlik var. Sanki tüm makinistler lokomotifleri dün getirip oraya bırakıp gitmişler kimse dokunmamış. Her gün trenlerin etrafında arı gibi çalışan temizlik yapan emekçiler, ellerinde telsizle “hoop dur” diyen makasçılar, yeni gelen treni karşılayan 3-5 sevgili veya yaşlı amca, hiç kimse yok gibi. İlk defa öyle terkedilmiş, lokomotif sesleri gelmiyor, bir de sis basmış, trenlerin geldikleri gibi bırakılmış, bu sefer her şey geldiği gibi.
Başlangıç ve bitiş... Kavuşma ve ayrılık... Mutluluk ve hüzün... Sevinç ve acı... ve umut... ve daha nice duygunun mekansal anlatımıdır Haydarpaşa. Yeri, duruşu, büyüklüğü, rengi ve dokusuyla bu duyguların vücut bulduğu gerçek bir mimari örneği, “yaşayan” bir yapıdır. Günümüzde böyle “yaşayan” ve “yaşadığını hissettiren” yapılar pek yok artık. Daha soğuk ve mesafeli duruşlar sergileyen, dışı başka görünüp içi bambaşka olan, anlamsız büyüklükleriyle insanı ezen ve ürküten yapılarla iç içe yaşıyoruz.
100 yıllık Haydarpaşa garı
100 yıllık “tarihi” bina
“Tarih” oluyor.
İstanbul’un en güzel esmer kadını
Artık, halka açılıyor.
Senelerdir içinde nice umutlar barındıran insanları taşıdı
Anadolu’dan, İstanbul’a.
Hayalleri olan, sevdaları olan.
Kimisi kayboluyor bu topraklarda, kimisi kazanıyor.
Umudunu yitirdiğin zaman bu soğuk duvarlarıma yaslan diyor.
Soğuk duvarları olan, taş bir bina.
Böyle bir bina, insanın içinde ki sıcaklığı, hüznü, sevinci nasıl anlayabilir?
Haydarpaşa anlıyor, biliyorum.
Bu devasa bina kavuşturduğu kadar ayırdığı insanları da anlıyor, Onların acılarına ortak oluyor.
Nasıl yapıyor bunu bilmiyorum.
Hissediyorum.
ZİFİRİ
Geçen hafta 1. bölümünü yayınladığımız "Zifiri"ye ait Haydarpaşa yazısının bu hafta 2. ve son bölümünü yayınlıyoruz. Bu bölümde, Haydarpaşa'nın o kendine has dokusunun nasıl bozulmaya çalışıldığından bahsediyor sevgili Zifiri. Demiryolu kültürünün anıtlarından birisi olan Haydarpaşa'yı bize bırakılan korunması en önemli miraslardan birisi olarak görüyor. Sözü ona bırakıyor, yazılarının devamını diliyoruz.
--------------------------------------------------------------------------------
100 yıllık tarihi Haydarpaşa Garı, 2010 kültür başkenti İstanbul’un yeni parti mekânı artık. İlk olarak 2008 yılının son saatlerinde 2009 yılının ilk saatlerinde 2.000 TL bedelle yılbaşı kutlamasına izin verildi. Koskoca tarihi bina merdivenlerden girince bilet gişelerinin olduğu, yüksek tavanlı, süslemeli salon merdivenler ve garın iç kısmı tel örgü ihata duvarları ve siyah perdelerle kapatıldı. Gar Müdürlüğü makamının önüne seyyar wc’ler yerleştirildi ve parti gerçekleştirildi. Sanki o güzel esmer kadın kara çarşaflara sokuldu. Görüntü kirliliği, tarihsel mekanla uyumsuzluk, görgüsüzlük bir yana, yüksek desibelden yapılan müzik yayının yarattığı ses kirliliği ve binaya verdiği zarar...
İlk olarak II. Uluslararası Demiryolu Sempozyumu’nda amacı dışında yasalara aykırı olarak kamunun (yolcuların) kullanımına kapatılan Haydarpaşa Garı, artık tarihsel olayların ve endüstriyel işlevinin dışınca eğlence sektörünün sahnesi olarak kullandırılmaya başlandı. Ücreti bedeli özel organizasyon şirketlerine kiralanan Haydarpaşa Garı; “İstanbul kültür değerlerini halkla buluşturmak, farklı mekanlarda eğlence alternatifi sunmak, eğlence yerlerine yeni bir trend kazandırmak ve kamuya bir gelir kalemi sağlamak” amacıyla(!) kiralanıyor.
Start verildi, artık Haydarpaşa projesi için geri sayım başladı. Marmaray’ın devreye girmesiyle atıl hale gelecek tarihi Haydarpaşa Garı’nın da bulunduğu 1 milyon 300 bin metrekarelik alanı dönüştürecek 5 milyar dolarlık proje 2010 yılında ihaleye çıkacak. İhale yöntemi için TCDD Genel Müdürlüğü 2 ayrı alternatif hazırladı. Birinci alternatif, bir konsept proje hazırlanması ve bunun üzerinde ihaleye çıkılması. İkinci alternatif ise taliplilerin kendi projeleriyle ihaleye katılması olacak. Her iki durumda da ihaleye girecekler, projeyi gerçekleştirdikten sonra 49 yıl işletme yapacaklar.
Hicaz Demiryolunun, Berlin-Belgrat-Bağdat hattının bağlantı noktası; Haydarpaşa Garı halka(!) açılıyor. Devasa kapıları, muhteşem kuleleri, büyüleyici yüzlerce penceresi, mükemmel dış kaplaması, girişindeki güzel geniş merdivenleri ve onların hemen üzerinde çatısında bulunan güzel saati ile masallardan günümüze gelmiş gibi duran böylesine değerli bir tarihi anıt, İstanbul’un en güzel esmeri halka açılıyor.
Artık Haydarpaşa Garı’ndaki etkinliklerin biletleri Biletix’de satılıyor. Organizasyon şirketi tarafından bedeli ödenerek, 14 Şubat 2009 tarihinde “sevgililer günü” kutlaması için verilen partide Haydarpaşa Garı’nın adı; “Clup de Haydarpaşa” olarak seçiliyor. Organizasyon; erkeklere 50 lira, kızlara ücretsiz, ilk içki bedava. Ve insanın aklına Ulaştırma Bakanının “hızlı trene yolcunun ayağı alışın diye 1-2 ay tren beleş olmalı.” sözü geliyor. Organizasyon şirketi de öğüdü almış olmalı ki “kızların ayağı alışsın” diye ücretsiz yapıyor, üstelik ilk içki de beleş.
Gar Binası sanki bu durumu biliyor, hissediyor, Haydarpaşa Garı’nda artık bir terk edilmişlik var. Sanki tüm makinistler lokomotifleri dün getirip oraya bırakıp gitmişler kimse dokunmamış. Her gün trenlerin etrafında arı gibi çalışan temizlik yapan emekçiler, ellerinde telsizle “hoop dur” diyen makasçılar, yeni gelen treni karşılayan 3-5 sevgili veya yaşlı amca, hiç kimse yok gibi. İlk defa öyle terkedilmiş, lokomotif sesleri gelmiyor, bir de sis basmış, trenlerin geldikleri gibi bırakılmış, bu sefer her şey geldiği gibi.
Başlangıç ve bitiş... Kavuşma ve ayrılık... Mutluluk ve hüzün... Sevinç ve acı... ve umut... ve daha nice duygunun mekansal anlatımıdır Haydarpaşa. Yeri, duruşu, büyüklüğü, rengi ve dokusuyla bu duyguların vücut bulduğu gerçek bir mimari örneği, “yaşayan” bir yapıdır. Günümüzde böyle “yaşayan” ve “yaşadığını hissettiren” yapılar pek yok artık. Daha soğuk ve mesafeli duruşlar sergileyen, dışı başka görünüp içi bambaşka olan, anlamsız büyüklükleriyle insanı ezen ve ürküten yapılarla iç içe yaşıyoruz.
100 yıllık Haydarpaşa garı
100 yıllık “tarihi” bina
“Tarih” oluyor.
İstanbul’un en güzel esmer kadını
Artık, halka açılıyor.
Senelerdir içinde nice umutlar barındıran insanları taşıdı
Anadolu’dan, İstanbul’a.
Hayalleri olan, sevdaları olan.
Kimisi kayboluyor bu topraklarda, kimisi kazanıyor.
Umudunu yitirdiğin zaman bu soğuk duvarlarıma yaslan diyor.
Soğuk duvarları olan, taş bir bina.
Böyle bir bina, insanın içinde ki sıcaklığı, hüznü, sevinci nasıl anlayabilir?
Haydarpaşa anlıyor, biliyorum.
Bu devasa bina kavuşturduğu kadar ayırdığı insanları da anlıyor, Onların acılarına ortak oluyor.
Nasıl yapıyor bunu bilmiyorum.
Hissediyorum.
ZİFİRİ
Yorumlar