Ana içeriğe atla

Taraftar Neden İlgisiz? -3-

Yazı dizimize devam ediyoruz. Yorumlardan gördüğümüz kadarı ile yazı dizisi bir yönü ile taraftarın neden stada gelmediği gibi bir serzenişte bulunduğumuz izlenimi de uyandırmış. Stada gelen taraftar sayısının ve statta verilen desteğin tatmin edici olduğunu, ancak maçlarımızı sürekli takip eden kitlenin yarısının bunun için maddi manevi her türlü fedakarlığa katlanırken, diğer yarısının destek verme yönünde ilgisizliği söz konusu. Biz bu ilgisizliğin nedenini araştırıyoruz.

Ayrıntılı analizi için teşekkürlerimizi sunarak Talip Egemen'in yazısını aynen yayınlıyoruz. Sizler de yorum bırakmak ve demirgibiyiz@gmail.com adresine mail atmak sureti ile görüşlerinizi bizlerle paylaşabilirsiniz.

"Merhabalar ,

Öncelikle taraftar neden ilgisiz sorusunu taraftar maçlara neden ilgisiz ve taraftar yönetimin projelerine neden ilgisiz diye ikiye ayırayım. Yönetimin projelerine örneğin kredi kartına olan ilgisizliği bu yazıda es geçip maçlara olan ilgisizlik üzerine görüşlerimi belirteyim.


Maçlara olan ilgisizlik deyince hemen savunma mekanizması olarak, kafalarda taraftar maça gidiyor, her maç tribünler doluyor düşüncesi beliriyor. Evet tribünler tıklım tıklım olmasa da doluyor fakat biletli seyirci sayısı açıklandığında hayal kırıklığı yaşanıyor. Tablo hep aynı. Stad dolu, biletli seyirci sayısı: 6500. Dolayısıyla kulübümüz beklediği stad gelirlerini yakalayamıyor.

Stad gelirleri iki şekilde arttırılabilir.


1-Stada gelen seyirci sayısı aynı kalmak koşuluyla, bedavacıları engellemek. Yani stada baktığımızda 10.000 seyirci görünüyorsa satılan bilet sayısınında 10.000 olmasını sağlamak. Bedavacılara izin vermemek.


2-Stada gelen taraftar sayısını arttırmak. Taraftar sayısını arttıralım derken, sportif başarıyı parametre olarak ele almayalım. Yani başarılı olursak taraftar zaten gelir düşüncesinden ziyade skoru veya sportif başarıyı önemsemeden maça gelen taraftar sayısını arttırmak.


Takım zaten 2-B’de oynuyor, 10.000 kişi maça gidiyor, sen ne diyorsun diyenler olacaktır. Onun için iki numaralı maddeyi biraz açayım. Futbol bir haftasonu eğlencesidir diyerek eğlenmeye stada gidiyoruz. Sevdiğimiz takımı görmek için formalarımızı veya mavi lacivert tişörtlerimizi giyerek tiril tiril bir şekilde stada gidiyoruz. Biletimizi alıp içeri giriyoruz, yeşil zemini gördüğümüz anda içimizi çocuksu bir sevinç kaplıyor. Hava güzel, nereye oturalım derken rüya orda sona eriyor. Tribünde bulunan koltuklar üzerindeki pisliği anlatmaya ben kelime bulamıyorum. Bedavacıları bir kenara bırakalım, bilet alıp gelen taraftarlar hiç mi hiç hak etmiyorlar o pis koltukları. Sanki o koltuklar tribüne takılmış ve bir daha bu koltuklara temizlik amacıyla dokunan olmamış. Maça gittiğimizde hep güzel şeylerden bahsediyoruz, mavi lacivert formalar, tribünler, tezahüratlar, şimşekler grubu…Ama 5 Ocak Stadının Bu rezil halini de konuşmamız lazım. Stad bizim olmayabilir, kiracı olabiliriz ama bu konuda hem bizim yani Adana Demirspor’un hemde Adanaspor yönetiminin duyarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Pis koltuklara oturduktan sonra hafta sonu eğlencesinin tadı biraz kaçmaya başlıyor.


Pis koltuklardan kaçınamayıp maçtan zevk alalım bari diyoruz. Bu kez 1 numaralı maddenin uzantısı olduğunu düşündüğüm yeni bir sorun ortaya çıkıyor. Sağımda solumda abuk sabuk tipler beliriyor. Şekilci bir davranış içerisinde olduğum düşünülmesin. Çok yeni olduğu için Livorno maçından bir örnek vereyim. Maçı maraton tribünün kuzey kısmında izledim. Maç esnasında üst sıralardan el ilanları atıldı ve bizim maç izlediğimiz bölümede bir miktar düştü. Önümde, yaşları 18-20 civarında olan yukarıda belirttiğim gruba dahil ettiğim çocuklardan birisi ilanlardan birini aldı, kıvırdı ve tutuşturdu. Ardından da alev alan kağıt parçasını arkası dönük arkadaşının kaba etine tuttu ve yaktı. Arkadaşı da döndü, sanki bir tokat atacakmış gibi yaptı, sonra güldü ve birbirlerine sarıldılar. Çoğu insanın güldüğü bu eylemi ben dehşetle izledim. Başka bir örnek ise birkaç yıl önce seyircinin pek ilgi göstermediği bir maça gitmiştim. Yalnız gittiğim bir maçtı ve kapalı tribünün alt kısmına oturdum. Dediğim gibi sakin bir maçtı, ve sağımda solumda pek kimse yoktu. Maçın başlamasından kısa bir süre sonra yaşları 8 ila 15 arasında değişen 11-12 tane çocuk birden gelip benim önüme dizildiler. Yanlış anlamayın, minik takım oyuncuları filan değil. Birbirlerine uhu soran, ellerindeki tek bir sigarayı sırayla içlerine çeken, birbirlerini tokatlayan, havaya tüküren çocuklar. Anlatmak istediğim, stada gittiğimde güven duygusu içerisinde olmalıyım. Biletsiz giren bu tip seyircinin hasılat kaybı yarattığı kadar stadta güven kaybı da yarattığını düşünüyorum.


Bu durumda şu soruyu sormak kaçınılmaz. Hakikaten bu ikiye biri, üçe biri engellemek bu kadar zor mu? Ben dışarıdan baktığım zaman bana kolay geliyor. Turnikelerin başına güvenilir, dirayetli görevlileri koyacaksın. Bileti olanı alacak, bileti olmayanı geri çevirecek. Çok basit gibi geliyor bana ama ben daha küçük bir çocukken varolduğunu bildiğim bu problemin hala devam ediyor olması bu işin bu kadar basit olmadığını gösteriyor. Bedavacı zihniyeti engellemek mümkün değil, onun için değişmesi gereken bedavacıya taviz veren gücün, sistemin vb… engellenmesi .


Stadyum şartları ile ilgili burada yazdıklarımı daha önce kuzenimle paylaştığımda, bana senin locada maç seyretmen lazım dedi. O kadar abarttığımı düşünmüyorum, sadece maça geldiğimde huzurlu bir ortamda, pis olmayan koltuklarda (bakın temiz demiyorum, en azından peçeteyle silince oturulacak kıvama gelsin) maç izlemek istiyorum. Bu durumda futbol bir hafta sonu eğlencesi olabilir. Mevcut şartlar maça gelmek isteyen bir çok seyircinin tribünden kaçmasına yol açıyor. Ben küçükken Babam beni her hafta sonu maça götürürdü, ama ben ileride kendi çocuğumu götürürmüyüm: hiç sanmam …

Bir taraftar olarak özeleştiri yaptığımda:


Benim taraftar olarak neler yapmam gerekiyor, takımımı takip etmek, bilet alıp destek olmak, yönetimin projelerine destek vermek, ürünevinden alışveriş yapmak.


Takımımı takip ediyorum, Demirspor kredi kartım cebimde, formam evimde ama maça gidiyor muyum? Son yıllarda bu sayı senede 2-3 civarında. Uzaktan seviyorum takımımı. Sadece benim hatam mı, bana göre değil.


Burada yazdıklarım belki sizin taraftar neden ilgisiz sorusuna tam karşılık gelmiyor olabilir. Ama sırf bu şartlar yüzünden stadyumdan uzaklaşan taraftarlar var ise ve bu taraftarlar yeniden stada çekilebilirse küçükte olsa bir kazanç olacaktır.


Saygılar/Selamlar"

Yorumlar

caqLaR dedi ki…
Bu mudur yani ? Adana Demirspor'u hafta sonu eğlencesi olarak gören bir yerde bir önceki yazıda bahsedilen taraftar kültürü varya hani bu mu çocuğuna vereceğin kültür ? Ben yönetim tarafında hazırlanan o pankart a çok karşıyım Futbol hafta sonu eğlencesi değildir.Bunu hayırkıra haykıra soyluyorum .Değildir. Futbol halı sahada eğlence olur.Yenilince üzülüyorsan eğlence olmaz.Yenilince içindne bişeyler eksilmiş gibi oluyorsa bu eğlence değildir.Futbol tribün bir emektir.Emek harbamadan hiç birşeyi başaramazsın bu da böyle biline ...!

Bedavacılar diyerek bahsedip geçmişsin ama burdaki olay demek ki bir ilgi var olaya ama kimse elini taşın altına atmak istemiyor.Bunun sebeplerini öğrenmek istiyorsanız şöyle bahsedeyim.
Birincisi stadda ki bedevacıların genellikle çocuklar olması çocukların maddi durumlarının olmamasıdır.
İkincisi ise bunu alışkanlık haline getirmiş kişilerdir.Bu alışkanlığındanda kimseyi vazgeçiremessiniz.

Bedavacı dediğiniz kişilere nasıl göz yumuluyor.Bunun üstünde durulmasıda gerekir.Muharrem Gülergin tribününe çevik kuvvet gözetiminde taraftar içeri alıyorsunda diğer yerlerde nedir bu baştan sağmışlık kimin stadına kimi alıyorlar ?

Stadda bedavacılar yakalanırsa taraftardan önce GÜVENLİK ŞİRKETİNE hesabını soracaksın.Sonuçta onların parasını sen bu stadda elde ediyorsun.Söyle bakim birisine fazladan aldığı kişilerin parasını kendi maaşındna düşeceğini nasılda canla başla çalışırlar.

Dün akşamki ARMANIN PEŞİNDEN programında gördüğümüz izlediğimiz ve duyduğum bir sözdür İbrahim abimize ait " artık bizde bilinçlendik.Neyin nasıl sonuçlanacağını düşünür olduk" Bu takımın bir kuruşunun boşa gitmesine bizler engel oluyorsa stadda herkez üstüne düşeni yapmalıdır...!
caqLaR dedi ki…
Ayrıca şundan bahsetmeyi unuttum kredi kartı... :)

Evet Adana Demirspor TARAFTARIYIM.CEBİMDE KOMBİNEM evimde ADS ÜRÜNLERİDE VAR ama cüzdanımda kredi kartı yok..! Yaşım gereği vermediler.

Babamı zar zor ikna ettim.Babamın ise durumundan dolayı kredi kartı verilmedi.Buda bir gerçektir..!
Banka kredi kartını zor veren bir bankadır.Buda bir gerçektir.
Adsız dedi ki…
Adsız okuyucunun istekleri gayet makul ve mantıklı. Çağlar kardeşimiz yaşının verdiği heyecanla yazmış anlaşılan. Şunu unutmamak gerekir ; Herkes farklı düşüncelerde ve farklı isteklerde bulunabilir, bu doğrultuda herkesin düşüncesine katılmasak bile saygı duymak gerekir.

Sevgiler
Ziya
Adsız dedi ki…
Tribün emek ister görüşünü kabul ediyorum ve bu görüşe saygı duyuyorum . Futbol hafta sonu eğlencesidir cümlesini ise farklı algılıyoruz sanırım . Futbol hafta sonu eğlencesidir deyince sanma ki takımımız yenilince içimizden bir şeyler eksilmiyor . Dediğin gibi tribün , futbol emek istiyor ve hafta içi takımın maça hazırlanırken sende taraftar olarak maça hazırlanıyorsun . Maçı bekliyorsun , hafta sonunu bekliyorsun. Acaba hoca kimleri oynatacak , keşe x futbolcuyu oynatsa , gollerimizide o atsın gol krallığında iddialı duruma gelsin diyorsun . Acaba hangi formayı giyecekler diyorsun , ben bu maç beyaz giysinler diyorum , sen çubuklu giysinler istiyorsun mesela . Hafta sonunu bekliyoruz bir şekilde ve takım sahaya çıktığında tribünde olan adamda , evinde televizyon veya internet başında bekleyende veya maç anında çeşitli nedenlerle maçı takip edemeyen ama kafası sadece ve sadece acaba 1-0 öne geçtikmi , golü atmışmıyızdır diyen adamada aynı heyecanı yaşıyor . Benim eğlenceden kastım bu , yoksa takımım mağlup olmuş ise inan sadece senin değil takımına gönülden bağlı herkesin bir yeri eksiliyor bir yeri acıyordur .

Bedavacı konusuna gelince. Bedavacı deyip geçmedim aslında . Burada nasıl bir sıfat kullanayım diye düşündüm ve nihayetinde bu sıfatı kullandım . Her cümlede “bilet almaya gücü yettiği halde bilet almayan , kapıdaki görevliye dil döküp bir şekilde içeri girenler demek uzun olduğu için bu tabiri kullandım .Bedavacı diye andığım kişiler senin belirttiğin gibi çoluk,çocuk değil . Daha geçen hafta maça giriş esnasında şahit oldum . Şık giyimli bir beyefendi (beyefendi diye hitap ediyorum) turnike girişinde kapıdaki görevliye dil döküyordu ne olur içeri gireyim diye . Ben sıramı bekleyip içeri girene kadar görevli arkadaş bu beyefendiyi içeri almadı , ama ısrar bitmek tükenmek bilmedi . Sonrası ne oldu bilmiyorum girdi mi ,girmedi mi. Bedavacı diye kastettiğim grup bu .

Yazının yazılma amacına gelir isek , bir tür fikir jimnastiği yapıyor gibiyiz. Bende düşüncelerimi belirttim . Her maça 10.000 seyirci geldiğini de belirttim . Yani benim yazıda bahsettiğim stadyum şartları umurunda olmayan 10.000 tribün emekçisi stada geliyor .Koltuk filan umurunda değil , zaten oturmaya gelmeyen Demirspor sevdalıları . Ama bu grubun dışında da taraftarları var Adana Demirsporun . Sakın olaki birbirimizin taraftarlıklarını sorgulamayalım , onlarda maça gelmesin demeyelim .
Talip Egemen
100.000 ziyaretçi :)
caqLaR dedi ki…
Bende dedim bunu alışkanlık haline getirenler var diye :) Geçen hafta şahit olduğum dediğn maç ise Livorno maçı :) Ben Livorno maçında gelen misafirlerime bilet bulmakta zorlandım.Maraton bileti bittimişti.Kale arkasıda aynı şekilde öğrenciyim durumumun yettiği kadar misafirim sonuçta kendim karşılayacağım.Kapalıyada bilet bulamadım ama genede 1 e 2 yapmadım son ana kadar bekledik herkeze söyledim herkeze sordum bilet varmı diye yok cevapları alıyordum.Son anda birisiyle karşılaştık kombinesini arkadaşıma ödünç verdi.1 e 2 yapmazdım ama içeride girmezdim misafirimi girdirirdim.Şahsen Livorno heycanını yaşadım ama stadda Livorno mu yoksa 2b'den bir takım mı vardı farketmedim.

Bedavacılarda bu takıma gönül verenler sonuçta şehrin büyüklerinin göstermediği bir erdem i gösterip stad'a geliyorlar. Çok enterasan az önce bedavacı dediklerimiz ne kadar erdem sahibi olduklarını gördük.

Bedavacılık yapılmasına karşıyım.Ama biletler bittikten sonra yapılacak herşeyede göz yumulması gerektiğini düşünüyorum.Dikkatiniz çekrek tekrar söylüyorum BİLETLER TÜKENDİKTEN SONRA ...

Taraftarlık sorgulamak benim neyime,benim ne haddime ben ne biliyorumda konuşayım ne biliyorumda söyliyeyim...Ama şuda bir gerçek o stadda MARATON'dan KAPALI'ya heryerde ŞİMŞEKLER GRUBU'ndan geçmiş ŞİMŞEKLER GRUBU kültürüyle büyümüş insanlar vardır diye düşünüyorum....

Ayrıca ADSIZ olarak giren kişi yazdıklarımı söyledikleirmi yaşımın getiris olarak görmüş kendi düşüncesidir saygı duyarım ama akıl yaşta değil baştadır diyerek sözlerime FİKRİN BÜYÜĞÜ KÜÇÜĞÜ olmıyacağınıda belirtmek isterim.Fikir de emek işidir.

BİR KONUDA BİLGİ SAHİBİ OLUNMADAN, FİKİR SAHİBİDE OLUNMAZ ...!

Bu blogdaki popüler yayınlar

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

Sezon Değerlendirmesi-II

 Oyuncular üzerinden bu sezona bakacak olursak, öncelikle yaz transferlerinde ses getiren Balotelli ve Belhanda ikilisinden başlamak gerekli sanırım.  Balotelli bütün tacizlere, önyargılara ve maç içinde hakemlerin veya rakip oyuncuların kışkırtmalarına rağmen verimli bir sezon geçirdi. Son haftadaki patlamasıyla beraber hem takımı hem ligin en golcü oyuncularından oldu. 18 lig ve 1 kupa golüyle iyi bir performans sergiledi. Golleri dışında da atakları yönlendirmesi, şut tehdidi ve rakip savunmayı yıpratmasıyla iyi bir forvetin yapması gerekenleri büyük oranda yaptı. Ama Malatya maçında olduğu gibi çok pozisyon kaçırdığı maçlarda da canımızı sıktı.  Belhanda ile ilgili duygularımı önceki yazılarda belirtmiştim. En son GS maçındaki yaptıklarıyla iyice gözümüzden düştü. Transfer olduğunda 10 gole ulaşsa yeter diye düşünüyordum; çok uzak kaldı o beklentiden. Onun dışında maç içindeki pas tercihleri, istikrarsızlığı ile bu sezonun en büyük hayal kırıklığı oldu diyebilirim. Benzer şekilde A

Fenerbahçe: 4 - Adana Demirspor: 2

 Yine hakemin hatalı kararlarının damga vurduğu maçta sezonun ilk yenilgisini aldık. Aleyhimize verilen yanlış penaltı, lehimize önce verilip sonra yanlış ofsayt kararı ile verilmeyen penaltı, rakip oyuncuya gösterilmeyen kartlarla birlikte iyi oynadığımız maçtan puan alamadık. Deplasman takımı gibi oynayarak hızlı hücumlarla ilk yarıda farkı ikiye çıkaran rakibe karşı ev sahibi gibi oynadık; iyi top yaptık, ilk dakikalardaki baskıyı iyi kırdık. İlk yarıda bir gol bulabilsek skor farklı olabilirdi. Yine de 3-0'dan sonra oyundan kopmayıp skoru 3-2'ye getirmek başarıydı. Tek kaleye döndürdüğümüz maç son dakikalardaki kırmızı kart ve 4. golle tamamlandı. Fenerbahçe'nin bu sene iyi yaptığı kolay skor bulma işini, zaten aksayan defansımızla durdurmamız kolay olmadı. Ligin en iyi top oynayan takımını izlemek için tribüne koşan Fenerbahçeliler, müthiş bir deplasman tribünü görerek evlerine döndüler; hafta içi maçta taraftarımız gece 1'e kadar tribünde bekletildi. Hafta içi bir