Gittiğimiz yer neresidir? Yukarı mı, aşağı mı? Şampiyonluk mu, küme mi? Elbette gittiğimiz yer önemli. Başarılı olmak, şampiyon olmak istiyoruz. Elbette yıllardır çekilen eziyetlerin sona ermesini istiyoruz. Birinci ligi (yani şimdinin süper ligi olan) gören yaşça büyük olanlar da, hayatındaki en tantanalı maç Trabzonla oynanan kupa maçı olan gençler de istiyor bunu, hem de tüm yürekleriyle istiyorlar. Buraya kadar bir sorun yok.
Adana Demirspor, bir futbol kulübü olarak geçirdiği son 15 senede yönetim olarak, sosyal bir kurum olarak, spor amaçlı bir dernek olarak hiç bir ilerleme gösteremedi. Yaşanan rezaletlerden hiç bir ders çıkarmadı. Sportif olarak ise arada bir kıvılcım gibi parladı ve sönüverdi. Şu an yukardan sayıldığında üçüncü ligde vasat bir takım hüviyetindedir Demirspor.
Son 15 senenin muhasebesi yapılsa bu kulüpte, artı bakiye veren tek hesap "taraftar"dır, başka bir şey değil. Yakın geçmişten bugüne bu takımın taraftarı, takımın\kulübün çok daha ilerisine gitti. Taraftar süper lige çıktı, takımın adını "süper" temsil etti. Yalnız bu taraftarın yaşadığı, gerçekleştirdiği dönüşümün önemli bir dönüm noktası da tüm tribünlerin birbirini bağrına basmasıydı; maratonuyla, kale arkasıyla, kapalısıyla...
Bazı büyüklerimiz (büyüklerimiz derken yönetimde, teknik ekipte, medyada olanları kastediyorum) bu açıdan günlük telaşeleri içinde yanlış yerlere müracaat ediyorlar, bozulmaması gereken dengeleri zorluyorlar. Yönetimin hassas terazisi taraftar üzerinden kurulmamalı. Geçtiğimiz haftalarda gündem bu konu ile uzun bir süre işgal edildi. Bana göre kötü futbolun üzerine -ne sebeple olursa olsun- taraftarı birbirinin önüne atmak doğru değildi.
Demirspor tribünleri "birlik" içerisinde olabildiği sürece Türkiye ölçeğinde büyüklüğünü devam ettirebilir. Bugün Türkiye'de en basitinden bizim kadar coşkulu bir şekilde takımını destekleyen, tüm tribünlerle beraber bağırabilmek, koreografi yapabilmek için can atan taraftar gerçekten çok az. Bunun böyle olmasının en önemli sebeplerinden birisi de tüm tribünlerin yaşadığı "barış" ortamıdır. Son günlerde gündelik başarısızlıklar bu barış ortamına zarar verecek şekilde bahanelendiriliyor. Bu, gündemi başka tarafa çekmek açısından uygulanabilecek en kolay yöntem. Orta ve uzun vadede ise bir kulübün en önemli değerlerinden olan taraftarını yıpratmaktan, birbirine düşürmekten başka bir işe yaramayacak.
Özetlemek gerekirse, lütfen Demirspor taraftarları karşı karşıya getirilmesin. Yalnızca futbolun doğruları yapılmaya çalışılsın. Taraftar da şunu unutmasın ki, yönetimler, teknik adamlar, futbolcular gelip geçicidir. Herkes gider, biz bize kalırız. Bu yüzden her zamankinden daha çok hoşgörülü olmalı, daha çok özveride bulunmalıyız.
Adana Demirspor, bir futbol kulübü olarak geçirdiği son 15 senede yönetim olarak, sosyal bir kurum olarak, spor amaçlı bir dernek olarak hiç bir ilerleme gösteremedi. Yaşanan rezaletlerden hiç bir ders çıkarmadı. Sportif olarak ise arada bir kıvılcım gibi parladı ve sönüverdi. Şu an yukardan sayıldığında üçüncü ligde vasat bir takım hüviyetindedir Demirspor.
Son 15 senenin muhasebesi yapılsa bu kulüpte, artı bakiye veren tek hesap "taraftar"dır, başka bir şey değil. Yakın geçmişten bugüne bu takımın taraftarı, takımın\kulübün çok daha ilerisine gitti. Taraftar süper lige çıktı, takımın adını "süper" temsil etti. Yalnız bu taraftarın yaşadığı, gerçekleştirdiği dönüşümün önemli bir dönüm noktası da tüm tribünlerin birbirini bağrına basmasıydı; maratonuyla, kale arkasıyla, kapalısıyla...
Bazı büyüklerimiz (büyüklerimiz derken yönetimde, teknik ekipte, medyada olanları kastediyorum) bu açıdan günlük telaşeleri içinde yanlış yerlere müracaat ediyorlar, bozulmaması gereken dengeleri zorluyorlar. Yönetimin hassas terazisi taraftar üzerinden kurulmamalı. Geçtiğimiz haftalarda gündem bu konu ile uzun bir süre işgal edildi. Bana göre kötü futbolun üzerine -ne sebeple olursa olsun- taraftarı birbirinin önüne atmak doğru değildi.
Demirspor tribünleri "birlik" içerisinde olabildiği sürece Türkiye ölçeğinde büyüklüğünü devam ettirebilir. Bugün Türkiye'de en basitinden bizim kadar coşkulu bir şekilde takımını destekleyen, tüm tribünlerle beraber bağırabilmek, koreografi yapabilmek için can atan taraftar gerçekten çok az. Bunun böyle olmasının en önemli sebeplerinden birisi de tüm tribünlerin yaşadığı "barış" ortamıdır. Son günlerde gündelik başarısızlıklar bu barış ortamına zarar verecek şekilde bahanelendiriliyor. Bu, gündemi başka tarafa çekmek açısından uygulanabilecek en kolay yöntem. Orta ve uzun vadede ise bir kulübün en önemli değerlerinden olan taraftarını yıpratmaktan, birbirine düşürmekten başka bir işe yaramayacak.
Özetlemek gerekirse, lütfen Demirspor taraftarları karşı karşıya getirilmesin. Yalnızca futbolun doğruları yapılmaya çalışılsın. Taraftar da şunu unutmasın ki, yönetimler, teknik adamlar, futbolcular gelip geçicidir. Herkes gider, biz bize kalırız. Bu yüzden her zamankinden daha çok hoşgörülü olmalı, daha çok özveride bulunmalıyız.
Yorumlar
Cok guzel ve o kadarda anlamli bir yazi.
Anlamayanlar olursa detayli sekilde ben devamini getiririm.
Taraftarlar arasında kırılmalar mevcut ve bu ciddi anlamda kötü ...Oluşabilecek ayrışmalar önlenmelidir..
Çok örnek verilebilir ama basit bir nokta olsun diyorum.. Mesela, bir grup taraftar apo hocaya şiddetli destek veriyor, bir grup ise aynı ölçüde eleştiriyor..Eleştirenler destek vereni, destek veren eleştireni eleştiriyor ayrıca...
Bu kadar tezatlık neden? Bu derece ayrı görüş neden? Aynı noktaya bakıp nasıl bu kadar değişik görüntü alınıyor? Bu ayrışma başka yerlere gidiyor..
Ortak düşüncede, aynı çizgde buluşulmalıdır acilen.. Yoksa çok güvenilen tribün gücü negatife yol alıyor.. Son maç örneği gibi.. Kimse hafta içiydi, maçı tv verdi bahanesine sığınıp olayı saptırmasın, pembe gözlük zararlı..
Kamil Ateş
ben, değerlerimizle örtüşen, tarihimize yakışan, demirsporlu duruşu gösterecek birini istiyorum; her hafta mazaret üreten, sağa sola sataşan bir kabadayı değil. (eski günahlarını saymaya gerek bile yok)
Birde küfür konusu var..
Demirsporu uzaktan takip eden biri olsam yerel kanalların spor haberlerini sürekli takip etsem içimden derim ki iyi ki maça gitmiyorum baksana arkadaş bunlar 90 dakıka kufur ediyor derim.Bu izlenimi ne yazık ki yönetim yarattı her roportajda taraftara kufur etmeyin deniyor ama çıkıp kımse demıyor bız kötü oynadık, hocamızın futbol bılgısı bu kadar, çevirecek zihni taktiği mentalitesi yok !! Önce bunu kabul edip hocayı değiştirmek gerek, her komık puan kaybından sonra şu oldu, bu oldu, bize sövdüler, saha çamurdu, ee taraftarda sövmüştü zaten değince antipati oluşturuyorlar..
Türkiyede bir ailenin açlık sınırının ne kadar olduğunu biliyoruz, bir maraton bileti bu şartlarda 10 tl. Evinin,çoluğunun çocuğunun rıskını maçta bilet parası şeklinde değerlendiren ne kadar çok insan olduğunu hepimiz biliyoruz gidip kuyruk sırasına bakmak bile yeterli bunu anlamak için, bu insanlar Demirspor un süper lig zamanını görmüş üç büyüklerin burda nasıl ezildiğini görmüş insanlar, şimdilerde izlediği isimlere bakın , oynanan lige bakın..Sonra bu adam sövdü deniliyor, sahadaki adam 200 milyar alıyor, tribündeki adam 10 tl verip çok zor zaman ve koşullarda maça geliyor ve ortada futbolun f si mücadelenin m si yok, bu futbolcu haklı ama taraftar küfürbaz oluyor !!!
Bu adam mı haksız ? Bu adamı bu hale getirenler mi ?