Ana içeriğe atla

İspanya İzlenimlerim #4

Çiçek Kokulu Şehir: Sevilla

İspanya içi ulaşım için Türkiye’deyken ayarladığımız tek bilet, Barselona-Sevilla arası uçak biletiydi. Alternatifler içinde en ucuz olanını, http://www.vueling.com/ adresinden bulmuştuk, 30 euro. Biletleri alırken, check-in sırasında teslim edeceğimiz her bir bavul için ekstradan 10 euro ödememize rağmen, -tren dahil- en hesaplı ulaşım yolunu bulmuş olduk.

Ve 25 Mart 2009 saat 14:30’da, gördüklerim içinde en güzeli, Endülüs’ün başkenti Sevilla’ya vardık. İlk hedef Guadalquivir Nehri idi. Güneşi gören insanlar, nehrin kenarındaki çimenlere uzanmış güneşlenirken, biz de bisiklet yolunu ihlal etmemeye çalışarak nehir boyu yürümeye başladık. Bir şehirde ne kadar çok bisiklete biniliyorsa, o şehir o kadar sakin ve huzurlu oluyor. Bir de yollar çiçek kokusuyla dolu olunca… Nehir üzerinde kurulu 12 köprüden biri olan II. Isabel'den, biri aşağıda fotoğrafı yer alan bina olmak üzere değişik görünümlü yapıların ne olabileceklerini merak ederek etrafı seyrettik.


Yakınına gittiğimizde burasının boğa güreşi alanı (Plaza de Toros) olduğunu anladık. İçerisinde pelerinlerden, tablolara, matadorların büstlerinden kıyafetlerine kadar birçok eserin yer aldığı müzeyi gezdikten sonra nihayet arenaya çıktık. Dolu halini kesinlikle görmek istemem ama boşken etkileyici olduğunu söyleyebilirim.



Arenadan çıkınca, enerjimizi tüketmemek için bir taksiye atlayıp İspanya Meydanı’na (Plaza de Espana) doğru yol almaya başladık. Yolda, gezmek ve tepesine çıkmak üzere not ettiğimiz Torre Del Oro’yu (Altın Kule anlamında imiş) görünce, notumuzun üzerini çizdik. Ona kule demek en başta Atakule’ye saygısızlıktır.

Hava karardıktan sonra ışıklandırıldığında ihtişamı daha da artan meydanı gezdikten sonra Sevilla tapaslarından tatmak için bir mekana oturduk. Buzlu çorba gaspacho değişik bir lezzet, tavsiye ederim. Ev yapımı beyaz şarap ise bugüne kadar içtiklerim içinde en iyisiydi.

Ertesi gün sabah erkenden kahvaltımızı yapıp Katedral’den önce açıldığı için, ilk Alcazar Sarayı’nı gezdik. Sarayın beni en çok etkileyen kısmı, titizlikle bakımı yapılan bahçeleriydi. Hatta bahçedeki bir ağaçtan mandalina koparıp yediğimizi de itiraf etmeliyim:)

Saraydan çıktığımızda Katedral’in de açılış saati gelmişti, 11:00. Nefes nefese de olsa, Katedral’in 34 katlı kulesine çıkarak şehrin dört bir yanını yukarıdan izledikten sonra şehre veda vaktimizin geldiğini farkettik.

O güne kadar Sevilla diyince aklıma futbol takımı gelirken, artık sokaklarında, nehir kenarında, parklarında yürürken insanı mest eden çiçek kokuları geliyor.

Sonradan düşününce, neden Sevilla’yı bu kadar çok sevdiğimi, buldum. Adana gibiydi. Hava sıcak; şehir denize yakın ama kıyısı yok; içinden bir nehir geçiyor; diğer şehirlerdeki kadar insan yoğunluğu yok. Madrid Ankara, Barselona İstanbul ise; Sevilla da ADANA’dır:)


Gelecek yazı: Granada

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 3 - Sivasspor: 0

Geçen sezonun tersine bu yıl süper bir başlangıç yaptık; üçer gollü, iki de iki. Geçen sezon Giresun'a karşı deplasmanda, Sivas'a da içeride can sıkıntısı yenilgiler almıştık. Onları da düşününce ayrı bir güzellik oldu... Böylece ilk kez Süper Lig'e iki galibiyetle başlamış olduk. Pazartesi maçlarıyla kesinleşecek olsa da yine ilk kez Süper Lig'te birinci sırayı gördük.  Takım cumartesi akşamı makine gibi çalıştı. Oyunu sürklase etti. Genelde sezon başı klişelerinden olan "henüz takım oturmadı/hazır değiliz" mazereti bu sene bize uğramamış oldu. Aynı teknik adam ve tamamen değişmemiş kadronun bunda payı büyük. Vargas'ın yokluğunda 11'e yerleşen Belhanda şansını iyi kullanıyor. Onyekuru-Akintola ile desteklenmiş hücum hattı iyi işliyor. Genelde maçlarda gol yeriz ama bu kez rakibe kaleyi kapattık, o açıdan da iyi bir performans oldu.  Geçen sezondaki çıtayı yukarı taşımak için mücadeleye devam!

İsviçre, Demirsporludur !

Şefik Abi'den beklediğim fotoğraflar flickr'ına düştü. Bizimkiler, Cenevre'de kamp kurmuş durumdalar. İlk maçın içinden ve dışından görüntüler harika. Adana Demirspor, her yerde! Elinize, ayağınıza sağlık hepinizin. Harikasınız! İsviçre, Demirsporludur! O kadar!