Ana içeriğe atla

İspanya İzlenimlerim #3

Barselona’ya devam...

Antoni Gaudi. 1852 yılında dünyaya gelen Gaudi, 74 yaşında bir tramvayın altında kalarak hayata veda ettiğinde, geride La Sagrada Familia, Park Güell, Palau Güell, Casa Batllo, Casa Mila (Casa La Pedrera) gibi birçok özgün eser bırakmıştı. Eserleri bugün Barselona’nın simgeleri.

La Sagrada Familia, bitmeyen katedral olarak anılıyor. Gaudi’nin ölümünden sonra katedrale pek çok eklemeler yapılmış ancak hala tamamlanabilmiş değil. 80 yılı aşkın bir sürede bitirilmemiş olması, ‘bitirilmek istenmediğindendir’ düşüncesini akıllara getiriyor.

Park Güell ise, meşhur kertenkele de dahil olmak üzere Gaudi’nin eserleri ve şu anda müze olarak kullanılan evinin bulunduğu, şehrin yukarısında manzaralı bir park. Gezmesi eğlenceli, her an karşınıza ilginizi çeken, ‘bunu yapan insan olamaz’ dedirten eserler çıkıyor.



Barselona’ya gidip Picasso Müzesi’ni görmemek olmaz dedik ama içeride fotoğraf çekmenin yasak olduğunu öğrenince, giriş parasıyla müzenin içindeki dükkandan alışveriş yapmak daha cazip geldi, girmedik. (İnsanın şunu yazarken bi yüzü kızarır di mi, çok ayıp çok:))

Aşağıdaki fotoğraf Casa La Pedrera'ya ait, yorumsuz...


Asıl bomba, tamamen tesadüf eseri bulduğumuz, ‘chocolate con churros’ dükkanıydı. Dükkanın özelliği, dükkanda yiyecek olarak sadece chocolate con churros bulunması ve bu işi ustalıkla yaptığı aşikar olan amcanın hamurları anında kızartarak servis etmesiydi. Hamuru iki çeşit. Birinin şekli bizim tulumba tatlısının ince uzun hali ki ben onu daha çok sevdim, çıtır çıtırdı. Diğeri daha kalın ve düz. Hamur yağda kızartıldıktan sonra küçük bir tabağa tepeleme dolduruluyor, yanında da bir fincan sıcak çikolata. Kızarmış hamuru sıcak çikolataya banmak suretiyle yiyorsunuz. Kalan çikolatayı da kaşıklıyarak bitiriyorsunuz. Gitmek isteyenler için, tam tarif veremeyeceğim ama, müzeden çıkınca tam karşıdaki sokağa giriyorsunuz, sokağın sonundan önce sağa (sola dönüş yok zaten) sonra devam edip sola dönüyorsunuz. Girişi mavi olan dükkan, Churreria Granja Ruz yazıyor tabelasında...

İspanya’ya daha önceden gidenlerin ‘Paella yemeden, Sangria içmeden dönmeyin’ tavsiyesine Barselona’da uyduk. Paella, safranlı pirinç pilavı içine tercihen sebze, deniz ürünleri, et ya da tavuk konulan bir yemek. Biz deniz ürünlü olanı tercih ettik, içinde yengeçten karidese, kalamardan midyeye yok yoktu. Kocaman bir tava içinde geldi ve dört kişi bitiremedik. Sangria ise, elma, limon, portakal gibi meyveler ve buzla servis edilen kırmızı şarap ağırlıklı bir çeşit kokteyl. Tadı nefis. Barselona’da en çok tükettiğimiz içecekti.

Benim Barselona’ya gideceklere tavsiyem, The Mercat de Sant Josep de la Boqueria’yı (kısaca La Boqueria) muhakkak ziyaret etmeleri. Las Ramblas’dan denize doğru yürürken sağ kolda yer alan bir pazar yeri. Her çeşit deniz ürünü, meyve, meyve suları, çikolatalar, şekerler, kuruyemişler görüntüleriyle insanı baştan çıkarıyor. Baştan çıkanlar için, temizlenmiş ve doğranmış meyveler tabaklarda satılıyor. Kilosu 55 euro olduğundan çikolataları taneyle alabiliyorsunuz. Karnınız doymasa da gözünüz doyuyor:)



Kurutup atmaktansa yemeyi tercih ederim:) Bu da bir sanat bence...




Gelecek yazı: Sevilla.

Yorumlar

kebabman dedi ki…
Bitmeyen katedral'in bitirilemeyis sebebi insaati baslatan ve 40 senesini veren gardasimin vasiyetidir.Bu katedral icin resmi kurumlar,kuruluslar,sirketler vb den bagis kabul edilmiyor.Sadece bireysel bagislar kabul ediliyor.

Bu katedral biter bizim metro bitmez. Bu katedrali her sene ortalama 3 milyon turist ziyaret ediyor.Bizim Metroyu 3 milyon insan ne zaman kullanir acaba?
geyik1940 dedi ki…
‘La Sagrada Familia, Tanrı’nın ellerinde yükselecek bir eserdir, ki bu eseri halkın gönüllüğü ve istekliliği yükseltecektir.’’ demiş Gaudi.

Bugüne kadar milyonlarca euro harcanmış, tıpkı bizim metroya harcandığı gibi:) Katedralin sadece ziyaretçi gelirleri düşünüldüğünde (giriş 8 euro), epeyce bir milyon eurolar yapıyor. Halkın gönüllüğü ve istekliliğinin kalmaması doğal bu durumda.

Bizim metronun açılışında raydan çıktığı haberi ise, yine bu sayfalarda yer almıştı. 3 milyon kişi olmasa da, taşıdıklarını sağ salim götürsün yeter temennisinde bulunuyorum:)
kebabman dedi ki…
La Sagrada Familia'yi sevenler dernegi yoneticilerinin elden gecirilmesi gerekiyor galiba :-)
Bizdeki Cennet Kusu Sevenleri Dernegi yoneticileri gibi hareket ediyor olmalilar:-)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti

Demirspor Taraftarı Ayakta

 Adana Demirspor taraftarı, kendisini küme düşürmekle tehdit eden eski Başkanlarına karşı yaptığı açıklamalarla tavrını gösterdi. Umut Düşkün'ün başlattığı açıklama silsilesi, Şimşekler Grubu 'nun diğer liderleri, Ankara Tayfası , İzmir Tayfası ve diğer oluşumların net tavırları ile güçlendi. Ortak ses, kimse Demirspor'dan üstün değildir ve Demirspor tribünüyle vardır şeklindeydi. Yıllardır alt liglerde mücadele etmiş bir camiaya bu tehdit sökmedi.