Ana içeriğe atla

Perşembe Konukları #9 : Hulusi Acar "Geçmişe Özlem"

-------------------------------------------------------------------------------
Her hafta Perşembe günleri,"Perşembe Konukları" köşemizde demirgibiyiz@gmail.com adresimize o hafta gelenler içerisinden bir yazıyı, "konuk yazarımız"ın yazısı olarak blogumuza taşıyoruz. Tüm okurlarımız yazılarını demirgibiyiz@gmail.com 'a gönderebilirler.

Bu hafta Perşembe konuğumuz, Hulusi Acar. Salı günü basketbol takımımızla ilgili olarak yazdığımız yazının ardından, bize gerçekten çok güzel bilgilerle dolu bir yazı göndermiş. 72-73 sezonunda 2.lig şampiyonu olarak Türkiye Basketbol 1.Ligi'ne yükselen Adana Demirspor'un efsane oyuncularından söz etmiş. 72-73'te Vernit Chualls ve Carl Toteling'li ; 73-74'te Larry G. Austin, Vernel Quaus ve Darryl Reed'li kadromuzla, hem ikinci ligde hem birinci ligde yabancı oyuncu oynatma vizyonuna sahip ilk takımlardan biri olduğumuzu, Türkiye'de ilk siyah basketbolcunun Adana Demirspor'da oynadığını iletmiş. Ayrıca, halen Türkiye'de bir maçta en çok sayı atan basketbolcunun Orhan Calba abimiz olduğunu, rekorunun kırılamadığını söylemiş.

Hulusi Bey bu yazısı ile gerçekten bizim için çok önemli bir alan açmış oldu. Basketbol Federasyonu ile de temasa geçtik, görüşmelerimiz sürüyor (Federasyon'dan Ayhan Abimize ayrıca teşekkür ederiz yardımları için) Kısa bir süre sonra hem Hulusi abimize, hem de basketbolsever tüm Adana Demirsporlular'a güzel bir sürprizimiz olacak.

Hulusi Acar'a teşekkürlerimizle, yazısını Türkiye Basketbol Federasyonu Adana İl Temsilciliği'nden aldığımız fotoğraflarla yayınlıyoruz...

-------------------------------------------------------------------------------
GEÇMİŞE ÖZLEM
Hulusi Acar


Sevgili Ankara Tayfası, Demirspor’a gönül vermiş sevgili çocuklar, Adana’nın gurbetteki medar-ı iftiharları,

Sizin yazdıklarınızı, hele hele geçmişten bahseden yazılarınızı okudukça inanın gözlerim doluyor. Özlemle andığım Demirspor tarihini sayfalarınızda buluyorum. Bugüne bakıyorum, birkaç cesur, birkaç Demirspor ruhuyla dolu, birkaç adam gibi adamın yaptıkları dışında hiçbir şey göremiyorum maalesef. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, siz bu birkaç kişilik kitlenin içerisindesiniz.

Futbol dışında elimizde şu an pek bir şey kalmadı kulüp olarak maalesef. Ancak, sizlerin de çok iyi bildiği gibi geçmişimiz böyle değildi. Çok şaşılarak aktarılan bir İstanbul gazetecisi anısı vardır, hatırlatayım izninizle.

60’lı yıllarda Adana’da yapılacak yüzme yarışlarını izlemek için şehrimize gönderilen bir büyük gazetenin spor muhabiri yarışların ilk gününün ardından şehri dolaşırken etrafta yarış sonuçlarının sorulduğunu duyar. Yarışları merak eden Adanalılar, yalnızca kimin birinci olduğunu ya da rekor kırılıp kırılmadığını değil aynı zamanda ne kadar sürede yüzdüğünü de sorar. Dereceler üzerine yorumlar yapar, kendi değerlendirmelerini ortaya koyarlar.. Kahvelerde bile bunlar konuşulur. Gazetecimiz bu ilgiye şaşkınlığını dile getirmekten kendini alıkoyamaz. Bu bir kültürdür işte. Toplumsal bir kültür.

Su topunda, yüzmede, tramplenle atlamada, masa tenisinde, bisiklette, basketbolda ve elbette futbolda nice büyük isimler yetiştirmiş olan Adana Demirspor, şehrin o dönemki kültürünün de bir aynasıdır aslında. Son yıllarda popüler olan, benim de pek sevdiğim “Adana, Demirsporludur” tezahüratını bu anlamda baştan yazmak gerekir bence çünkü Adana, 1940’tan beri Demirsporludur!!! Adanasporlu kardeşlerim alınmasınlar bu dediklerime, kendilerinin de Adana’ya ve Adana sporuna katkıları asla yadsınamaz. Ancak şu bir gerçektir ki, Demirspor bir ruhtur, bir okuldur, kopmaz bir ağabey-kardeş bağlılığıdır. Demirsporlu olunmaz Demirsporlu doğulmaz da, Demirsporluluk ikinci bir ten gibidir zaten insanın üzerinde. Kalbinin her vuruşunda beslenir. Kişiyle birlikte gelişir, büyür, yaşar. Demirsporluluk bir varoluştur, kendisi bizzat canlı bir varlıktır. Öylesine hissedilir.

Bugün yine sitenizde gezerken basketbol ve bisikletle ilgili yazılarınıza raslayıp yine kalbim güm güm atarken ve ikinci tenim Demirspor ruhu etrafımı sarmışken gerilere gittim. Demirayların, Alaaddinlerin, Tanerlerin, Orhanların basket oynadıkları zamanlara. Basket salonlarını tıklım tıklım dolduran, spora doymayan Adanalılara gittim.

1972 - 1973 Sezonu Türkiye Basketbol 2.Ligi Şampiyonu Adana Demirspor

Biliyormusunuz Orhan’ın rekorunu hala kırabilen olmadı. Orhan Calba, 179-54 yendiğimiz Milli Mensucat maçında tamı tamına 161 sayıyı tek başına attı. Bu bir rekordur! Yanlış bir şekilde bu rekora sahip olduğu söylenen Erman Kunter en fazla 153 sayı atabilmiştir. Şimdi, basketbolseverlerden itirazlar gelecektir, oyunun o dönemden bu döneme kadar çok değiştiğini söyleyecekler, artık hiçbir maçta bu skorlara varılamayacağını iddia ederek rekoru küçük göstermeye çalışacaklardır. Her rekor, her kişi, her olay, kendi içerisinde bulunduğu zaman diliminde değerlendirilir oysa. Orhan, kırdığı rekorda 179 sayının 161’ini atmıştır. Takımın attığı toplam sayıların yüzde 90’ı yapar bu. Buyrun burdan hesaplayın, şimdiki maçlar 179 değil de 79 sayıyla bitiyor olsun ve bana bir tane adam gösterin ki %90’ını atsın kendi takımının sayılarının!

1972 - 1973 Sezonu Adana Demirspor - Modaspor karşılaşmasından

Peki biliyormusunuz Erkekler Basketbol 1.Ligi’ne çıktığımız 1973’te Türkiye’de ilk zenci basketbolcunun bizde oynadığını? Pek güvenilir kaynaklar bu konuda da yanılırlar maalesef. Birçokları ilk zenci basketbolcunun Beşiktaş’a geldiğini iddia eder oysa sözünü ettikleri Dave Philipstir ve Beşiktaş’a gelişi 1978’tir. Adana Demirspor’dan tamı tamına 5 sene sonra!!! Bu bir ileri görüşlülüktür, nasıl Muharrem Gülergin, yüzmede gelişmemiz için 1960’larda Almanların ünlü bir yüzme antrenörünü Adana’ya getirttiyse 1973 yılında yaptığımız bu transfer de aynı kültürün aynı bakış açısının ürünüdür. Bugünlerin moda tabiri olan vizyon kelimesini olur olmadık heryerde kullanlara ders olarak okutulacak örneklerdir bunlar. Vizyon, budur.

Adana Demirspor Basketbol Takımı 1977 - 1978

Maalesef yönetimler aracılığıyla bize unutturulmak istenende işte bu kültürümüzdür. Lütfen çocuklar, sizlerden en büyük ricam aynen şimdi yaptığınız gibi bu ruhunuzu hep korumanız. En başta dedim ya, birkaç kişi kaldı gerçek Demirsporlu olan. Lütfen ama lütfen kendinizi hiç bozmadan, engeller karşısında hiç yılmadan, birbirinizle omuz omuza devam edin. Pes etmeyin, pes yok bizim kitabımızda!

Sizler yalnızca futbol sahalarını değil basketbol salonlarını, yüzme havuzlarını, atletizm pistlerini DEMİRSPOR sesleriyle inleten bir neslin evlatlarısınız! Bunu asla ama asla aklınızdan çıkarmayın!

Yorumlar

yavuzy dedi ki…
Sayın Hulusi Acar'ın yorumları beni çok mutlu etti ve gururlandırdı. Çok teşekkür ediyorum kendisine. Ayrıca yazı, müthiş! Büyük bir heyecanla okudum. Bu siyahi oyuncu mevzuunu farklı platformlarda mutlaka dile getirmeliyiz.

Yüzücülerin derecelerini saniyesi saniyesine konuşan bir Demirspor'dan ve kentten, bir iki kişinin himayesine girmekten sakınca görmeyen bir Demirspor'a ve Adana'ya... Aradaki dönüşüm, trajik. Mücadelemiz, tam da bu trajediyi dile getirmek ve tersine çevirmek üzerine...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...