Ana içeriğe atla

Electric Eye !

Heavy metal müziğin bir dönem efsane gruplarından Judas Priest'in klasikleşmiş bir şarkısının ismidir "Electric Eye" (Elektrik Göz). Şarkı her şeyi izleybilen, görebilen, neredeyse tanrısal kudrete sahip bir gözün/kameranın/objektifin ağzından yazılmıştır. Aslında günümüz modern hayatına, her köşeye giren kameralara, cep telefonlarına, dünyanın etrafında dönüp duran, her hareketimizi izlemeye muktedir uydulara ilişkin bir eleştiri vardır. Tanımadığımız, niyetlerinin ne olduğunu bilmediğimiz kişilerin, kurumların, özel hayatlarımıza rahatça burnunu sokabilme potansiyeline bir isyandır.

Şarkının melodileri sert, ritmi yüksektir. Bu tarzdan hoşlananlar için şahane bir şarkıdır.
Şarkı bana Demirspor ile ilgili olarak farklı duygular hissettiriyor. Sanki bugün bulunduğu konumun kendi gerçek değerini ifade etmediği Demirspor için, yukarılardan bir ruh -Demirspor ruhu- bizleri izliyor, her yaptığımızı görüyor, bir bir not ediyor. Bu ruhun içinde Gülergini, Demirdalları, Sabancısı, "nerede bizim Demirspor'umuz" diyorlar. Zeus Dayı'nın dünyaya savurduğu şimşekler misali, "Elektrik Gözler"iyle bizleri tarıyorlar, huzursuz ediyorlar, ara sıra çarpıyorlar, yazmak-konuşmak zorunda olduğumuzu hissettiriyorlar. Ruhları şad olsun...
İnsanın içini sızlatan, dişlerini sıkmasına sebep olan bir serzeniş. Nerede bu insanların Demirspor'u??? Nerede yaşayan Demirspor'un ruhu???

Bu ruhun geri gelmesi için her geçen gün fırsatlar tekrar tekrar kaçsa da, umutlarımız asla tükenmeyecek. Umudun tükendiği gün, muhtemelen yaşarken öldüğümüz gündür.
Bu umutla; haftasonu Afyon'u yenmeliyiz, yeneceğiz! Sonra da Marmaris'i, sonra da kim gelirse gelsin yeneceğiz, yenmeliyiz! Yoksa yalnızca küme düşmekle kalmaz, bir şehri, bir camiayı, bir efsaneyi gömmüş oluruz.

Ölümsüz bir ruhu öldürürüz, onu da gömmüş oluruz.
Unutmayın, izleniyoruz. Çok yukarılardan izleniyoruz...

Yorumlar

vertumnus dedi ki…
Judas'ın bir diğer şarkısı da "Hard As Iron"dır ki "Demir Gibiyiz" blogunda bunu da vurgulamamak olmaz :)
Onur BİÇER dedi ki…
Ütü gibi sert :)
Baris dedi ki…
baba yenmesine yeneriz de, ben üstten 3. resmin büyük halinin linkini istiyorum :) hani bulutların ardından çakan şimşekli :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...