Ana içeriğe atla

Kanun, Hazır ve Sıcak Parayı Kesecek Mi?

Eyvah ki ne eyvah!!! Hemen mevzuatı dolanmak için çalışmalara başlamak lazım. Yoksa Demirspor'umuz ışıksız kalabilir, mefta olabilir. Kötü günler bizi bekliyor olabilir.

Ankara Tayfası yine yeniden Felaket Tellallığı yapıyor!!!

Gureba Tayfa'dan bendeniz Onur, bugün bir haber okudum efendim. Haberin kaynağı Milliyet Gazetesi (Ayşe Yeşin Hanım'ın haberi)...

Habere göre (taslağın tam adından şüphe duymakla birlikte, taslağın aslına da bir türlü ulaşamadım, ulaşıp da ileten olursa çok sevinirim.) Gençlik ve Spor Kulüpleri Kanunu tasarı halinde imiş ve Murat Başesgioğlu'nun imzasına sunulmuş. Sonrasında TBMM'ye sevk edilecekmiş. Bu tasarının içerdiği hususlardan haberde yer verilenler şu şekilde.

-Spor teşkilatı, kamu kurum ve kuruluşları ile özerk federasyonlar kulüplere her türlü yardımda bulunabilirler. Belediyeler ile belediyelere bağlı iktisadi işletmeler spor kulüplerinin profesyonel branşlarına ve bunların profesyonel sporcularına her ne ad altında olursa olsun kaynak aktaramazlar ve yardımda bulunamazlar.

Bu durumda Spor Fonu adı altında kaynak aktarılması da mümkün olmayacak gibi görünüyor. Yandık, mahvolduk. Ama durun!!! Hemen endişelenmeyin!!! Tasarıda profesyonel branşlara yardım yapılamayacağı söyleniyor. Hayatlarını Adana sporunun gelişmesine adamış ama şanssızlık dolayısıyla bir türlü başarı yüzü görmemiş belediyeler (?) kaynaklarını kulüplerimizin profesyonel olmayan branşlarına aktarabilirler. Ne de olsa tasarıda profesyonel olmayan branştan profesyonel branşa kaynak aktarılamaz, diye bir ibare bulunmuyor.

E biz buna peçeleme diyoruz. Bunu yemeyebilirler. Üstelik bir de sopa göstermişler.

-Kulüpler, spor teşkilatı ile bağlı bulundukları federasyon tarafından denetlenecek.

Denetimi de atlattık mı tamamdır.

Daha önce gündeme getirdiğimiz bir husus da yavaş yavaş ete tırnağa bürünmeye, somutlaşmaya başlıyor haberden anladığımız kadarıyla... Konu şirketleşme konusu...

-Kulüpler yeni yasa ile tüzel kişiliğe kavuşacak.

Bu maddenin başlı başına ele alınması lazım. Halkın takımı olması ile gurur duyduğumuz kulübümüz, şirketleşme rüzgarından kaçamayacak. Yol yakınken bu konuda kafa patlatmaya başlamalıyız. İlk planda aklıma hisselerin mümkün olduğunca tabana yayılması suretiyle payların çoğunluğunun tek bir elde toplanmasının mutlak suretle önüne geçilmesi gerektiği geliyor. Bu ise kulübün ana sözleşmesine konulacak bir hüküm ile mümkün olacak. Ayrıntılı olarak tartışılabilir ama tarihten şu kesiti aktarmadan şirketleşme ile ilgili sözlerimi tamamlamak istemiyorum.

İstanbulspor'un renkleri İstanbul Lisesi öğrencilerinin Çanakkale Savaşı'na katılıp hiçbirinin geri dönmemesi ile ilişkilidir. Şehit öğrencilerin anısına sarı olan okulun pencereleri siyaha boyanmış ve kulüp de renklerini buradan almıştır. Kulübün %90 oranında hisselerini elinde bulunduran Cem UZAN, renkleri kırmızı beyaza çevirip logoyu değiştirmek için girişimde bulunmuş, ancak %10 pay ve imtiyaz sahibi İstanbul Lisesi Taraftar Derneği'nin (dernek adı hatalı olabilir, ilk uyarıda hemen düzeltirim) muhalefeti sonrasında tarihin çiğnenmesinin önüne geçilmiştir. Ancak bu %10'luk hisse kulübün tepetaklak gidişine dur diyememiştir. Kıssadan hisse...

Tasarı ile kulüplerin yaşama kabiliyetini yükseltecek koruyucu bir önlem de düşünülmüş. İş Kanunu'na göre işçi statüsündeki çalışanların aylıklarının en fazla %25'ine temlik konulabiliyor. Yani maaşlarının dörtte birinden fazlası bloke edilemiyor. Bu uygulama kulüpler açısından çok daha koruyucu şekilde düzenlenmiş ve

-Kulüpler, yönetim kurulu görev süresi ile sınırlı olmak üzere yıllık bütçenin %2'sini aşan miktarda kulüp gelirlerini ve alacaklarını temlik edemezler. Bu hükme aykırı yapılan temliklerde kulüp başkanı ve yönetim kurulu üyeleri müştereken ve müteselsilen sorumludur.

ifadesine yer verilmiş. Kanunlar geçmişe failin aleyhine olacak şekilde etki etmez ama en azından bundan sonraki yöneticiler ayaklarını denk alacaklardır. Bu düzenleme şirketlerin borçlanma olanaklarını ise sınırlamış görünüyor. Alacakların bankalara temlik edilmesi (teminat verilmesi) suretiyle kredi almak bütçenin %2'si ile sınırlı tutuluyor. Bu husus bizi şu anda etkilemeyecek olsa da kontrollü borçlanma açısından olumlu olabilir. %2 ne kadar doğru bir orandır, çok sıkı değil midir, orası tartışılabilir.

Tasarıda ayrıca kamu yararına çalışan kulüp kavramından bahsediliyor. Kamu yararına çalışan statüsünü kazanan derneklere vergisel teşvikler sağlanıyordu. Kulüpler için de aynı şeyler geçerli olacak mıdır, içeriğini bilmiyoruz. Ama bu niteliği kazanmak için şart koşulmuş:

-En az üçü olimpik veya paralimpik olmak üzere 5 ayrı branşta 1 yıl faaliyette bulunma ve yeterli tesise sahip olma.

Kamu yararına çalışan kulüp olmaya önemli ayrıcalıklar tanınacaksa eğer kulüplerin bu noktada zorlanması da iyi olacaktır. Adana Demirspor Kulübü yüzme havuzu, sutopu ve yüzme takımı. Demirspor boksta başarıya doymuyor. Güreşte Demirspor'un sırtı yere gelmiyor. Demirspor bisiklet takımı başarılarına bir yenisini daha ekledi. Kulağa ne hoş geliyor değil mi?

Tasarı böyle. Yönetim gelişmeleri yakından takip edip, önlemlerini peşinen alsın isterim. Değişimlere hazırlıklı olalım, değişimin öncüsü olalım ki zararsız atlatalım bu süreci.

Ya da bırakın gitsin yahu, bir şey olmaz... Kafana Göre Adana Demirspor Yönetimi. Sevinmek İçin Sevmedik ki önlem alalım.

Yorumlar

geyik1940 dedi ki…
Belediyelerin profesyonel kulüplere halihazırda da maddi yardımda bulunamadığına dair kaynak araştırırken şöyle bir sayfa buldum:)))

http://demirgibiyiz.wordpress.com/2008/07/01/belediyeler-ve-spor-kulupleri/

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...