Ana içeriğe atla

Öğretmenler Günü...



Daha iyiyi aramanın, daha mutlu ufuklar yaratmanın, idealleri gerçek kılmanın yolu eğitim. Kısa vadeli döngüler içinde varlığını sürdüren siyasi hayatımızda, meyvesi bir dönemde olgunlaşamayacağından dolayı hep ikinci plana atılmış, bütçelerin cüz'i paylarına mahkum edilmiş eğitim ve öğretim sistemimiz.

Onca yokluk içinde, sonuçlarını dünya gözüyle görebileceği meçhul olsa da geleceği gördüğü aşikar olan BAŞÖĞRETMEN'i şükranla anmadan geçemeyeceğiz.

Onun attığı adımları, binbir zorlukla, yolları olmayan, suları, ısınacak yakıtı bırakın sobaları dahi bulunmayan köy okullarında biraz daha ileri taşıyan öğretmenlerimizi anmamak mümkün mü?

Karanlıktaki mumlarımızın, bir öğrencisinin tebessümüyle onca zorluğa karşın nasıl da aydınlandığını bilen fertler olarak öğretmenler gününü kutluyoruz.

Hayat sizlerle daha umutlu, sizler oldukça umudumuz var. İyi ki varsınız.

Yorumlar

vertumnus dedi ki…
24 Kasım'ın "Öğretmenler Günü" olarak kutlanmasıyla ilgili maalesef her öğretmenimizin içi rahat değil. Zira bu öğretmenler gününün, anlamına ve hitap ettiği kitleye hiç de uymayan bir biçimde 12 Eylül cuntasının bir icadı, uydurması olduğu gerçeği var ortada.

Evet, 12 Eylül öncesinde, 24 Kasım Öğretmenler Günü diye bir şey yok. Cunta döneminde, Mustafa Kemal'in ‘Halk Mektepleri Başöğretmeni’ ünvanını kabul ettiği 24 Kasım tarihi Öğretmenler Günü olarak kabul ediliyor. (UNESCO'nun 5 Ekim'i Dünya Öğretmenler Günü olarak kabul ettiği ek bilgisini vereyim)

"Ne var bunda? Herhangi bir iktidar, bir günü Öğretmenler Günü olarak seçtiyse ne güzel işte, kabul edip kutlayalım, bunda kötü bir şey yok. Her iktidar da her zaman kötü olacak mı canım? Bazen de iyi şeyler yapıyorlar demek ki" gibi bir takım sorular sorulabilir elbette. Bunlara yönelik cevabım şu olur;

"Güzel kardeşim, ülkenin öğretmenlerinin önemli bir kısmı hapisteyken, işkence görüyorken, mevcut iktidarın Kemalizm anlayışı ile Mustafa Kemal'in Kemalizm anlayışı arasında dağlar kadar fark varken, dışarıda apolitize edilmiş, susturulmuş, sindirilmiş bir grup öğretmene, kökenini Mustafa Kemal'e dayandırmaya çalışarak bir sanal öğretmenler günü yaratman ve bunu dayatman, samimi midir? Burada hedefin gerçekten bu ülkenin öğretmenleri midir? Gerçekten onların mutlu olmasını istiyor musun? İktidarın süresince 24 Kasım'ı uydurmak dışında öğretmenler için ne yaptın? Hangi sosyal, demokratik yasaları çıkardın?"

Velhasıl, 24 Kasım'ı kabul etmeyen tüm öğretmenlerimizin 25 Kasım normal okul günleri kutlu olsun...
Onur BİÇER dedi ki…
Açıkçası öğretmenler gününün tarihçesini bilmiyordum. Lakin bu dayatma ve verilmeyen haklar bile bu günün önemini azaltmıyor bende.

Keşke daha iyisi olsa. Binbir zorlukla hayatlarını idame ettiren, gidilmeyecek yerlere eğitimi götüren bu kişiler için kendilerine yapılan küçük bir teşekkürün (ki o teşekkürü yönetimler değil, öğrenciler, eski öğrenciler vs. etmektedir.) kaynağından, tanınmayan haklarından bağımsız olarak önemi bence büyük. Çünkü yılda sedece bir gün de olsa hatırlanmayı bekliyorlar, ne için bunca emek sorusunun cevabını kendilerince alabilmek adına.

Açıkçası bu durumda cuntanın hedefine alet olmuş oluyorum. Ne mutlu bana ki; hedefe alet olurken birilerini onurlandırabildim, gülümsetebildim. Sebep değil, sonuç...
serdanka dedi ki…
Tamam bende sizi seviyorum :D
vertumnus dedi ki…
Sevgili Onur, yazıyı yazışının tamamen iyi niyetli ve "Açıkçası bu durumda cuntanın hedefine alet olmuş oluyorum. Ne mutlu bana ki; hedefe alet olurken birilerini onurlandırabildim, gülümsetebildim. Sebep değil, sonuç..." ekseninde olduğunu biliyorum. Cuntaya alet olduğunu da düşünmüyorum açıkcası. Öğretmenler Günü'nün, bu tarihçesine rağmen belli bir önem ve değer taşıyor olduğu konusunda da mutabıkız.

Ben, bugünü kabul etmeyen öğretmenlerin 25 Kasım'ını kutlamak ve "günün" geçmişinden söz etmek için yorum bıraktım :))

Tamamen kişiseldir, 24 Kasım'a bakışım...
serdanka dedi ki…
Tamam ben sizi her yönünüz ve bakışınızla seviyorum :)))

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.