Ana içeriğe atla

Bir ölümün ardından...

Sahada ölüm, maalesef artık çok yabancı olmadığımız bir kavram. En son Ümit Özat'la bu durumu yaşayayazmıştık. Bu defa Ümit kadar talihli olamamış Ufuk Akkaynak.

Ufuk, 26 yaşında. Almanya'nın Rheinhessen-Kreisklasse ligi takımı Mainz Ditib Türkgücü'nün oyuncusu. Pazar günü FC Willy Wacker maçına çıkıyor. Maça çıkarken Türkgücü lider. Bu maçta da 1-0 öne geçiyor. İkinci golü 3 oyuncuyu çalımlayarak Ufuk atıyor. Golden 5 dakika sonra 43.dakikada yere yığılıyor, maalesef bir daha kalkamıyor...

Olayın ardından takım arkadaşları o gün Ufuk da dahil olmak üzere tüm takımın oruç tuttuğunu belirtiyor. İddialara göre Ufuk, önce su istiyor, bir takım başka iddialar göre Ufuk sonra "Orucum" diyor. Yine iddialara göre doktorlar ölümün oruç nedeniyle gerçekleşmediğini söylüyor. Yine bir takım başka iddialar orucun ölümde etkili olduğunu belirtiyor.

Benim fikrimce, orucun beden üzerinde tartışılmayacak etkileri mevcut. Sporla beraber yürütülmesi çok güç bir ibadet. Kimseye inancını bırakmasını söyleyecek değilim ancak Ufuk'un ölümünde etkili olduğunu düşünüyorum. Gün geçtikçe endüstriyelleşen futbol, sporcuların üzerine daha fazla fiziksel ve psikolojik yükler bindirmekte. Sporcular, kendi sağlıklarını savunabilecek bir sendikaya sahip değiller hala. Örgütlü değiller. Süper Lig'de olup, biraz isim yapabilenler belki "rahata eriyor" Ancak gözler biraz daha alt liglere çevrilince sağlık başta olmak üzere hiçbir sosyal güvencesi olmayan sporcularla dolu her yer. Oruçla bağlantısız olarak (zira Ümit oruç değildi) sporcuların sağlığını gündeme getiren hiçbir yapı yok. Bir çok kulüpte doğru düzgün doktor yok.

Ufuk'a belki de "oruçken oynayamazsın" diyen bile yok.

Ufuk'un oruçken oynamasının bir yolu yordamı varsa, bir beslenme planı oluşturulabiliyorsa, bunu ortaya koyan yok.

Ufuk golünü atıp 1-0 öne geçmiş...Endüstriyel futbol onu yere yığıp 1-1 yapmış durumu.

Uzatmalarda endüstri galip...

Oysa Ufuk, 3 kişiyi çalımlayıp bırakmıştı topu ağlara...ağlara...ağla...

Yorumlar

Semt Aşığı dedi ki…
Küçükken astım hastasıydım.Klübe yazıldım sporla yendim bu hastalığı hastalığım geçtikden sonra hocalarıma söyleyebildim.Geçmesine rağmen uzaklaştırıldım takımdan.Çünkü sahada sana kriz gelse hiç bir şey yapamayız dediler.Sağlık güvencelerini geçtim toprak sahalarda yeterli techisat ve eğitimli sağlık personeli yok.
ve top ağlarda,ağlar,ağlarız.

Başımız sağ olsun.
vertumnus dedi ki…
Çok çok geçmiş olsun...
myown dedi ki…
gerçekten çok üzücü olmuş...brazilyalı ronaldo bir röportajında şöyle demişti, "bizler mekçiyiz, futbol emekçileri. brezilyada ünlü olamayan binlerce futbolcu var"
dünyada da öyle ünlü olanın yanında onlardan daha fazla tam anlamıyla emekçi futbolcular var ve hiç bir güvenceleri yok

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem param...

Başkan Krizi

 Sahadaki kriz en tepeye de yansıdı; Murat Sancak dün akşam başkanlığı Metin Korkmaz'a devrettiğini açıkladı. Gelişmeleri görebilmek adına biraz beklemek gerekli ama şu anda birkaç neden ve ihtimal var gibi görünüyor: Birincisi, "tamam vazgeçtim" deyip geri dönmesi; daha önce yapmıştı. İkincisi, "TFF'de FETÖcüler var" yönlü açıklamaları ve hakem camiasına eleştirilerinden dolayı çeşitli hukuki ve mali sıkıştırmalara maruz kalması. O yüzden biraz geri plana çekilmek istemiş olabilir. Metin Korkmaz eliyle yönetime devam eder. Üçüncüsü, parasının bitmiş olması ve Adana Demirspor'dan tamamen uzaklaşması. Başkan'ın en büyük sorunlarından biri iletişim stratejisinin düzgün olmaması. Attığı twitler ve açıklamalar fazla öfkeli. Çoğu zaman kötü Türkçe ile karman çorman açıklamalar yapıyor. Twitter (X) infosundaki yazılar/iddialar bile kötü yazılmış. En basitinden, Adanademirspor değil, Adana Demirspor yazması gerekli. Kulübün sosyal medya hesapları iyi yöneti...

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...