Ana içeriğe atla

Adanaspor - Adana Demirspor : 1-0 (04.05.08)

Duran toptan yenen bir gol. Golün ardından kaçan fırsatlar. Muhteşem taraftar. Kötü sonuç.

Maçın genelinde Adanaspor daha az gol pozisyonu bulmasına karşın, daha etkili ve daha takım gibi oynadı açıkcası. Durgundu bizimkiler sanki biraz. Levent'in erkenden sakatlık nedeniyle oyundan çıkışı kötü oldu. Mehmet Akdemir'in yine sakatlık nedeniyle kadroda bulunmayışı da. Özgür'ün, Ramazan'ın kaçırdıkları...Neyse, bahane yok, mağlup olduk. Kendi ellerimizle, bu denli yakına gelmiş bir fırsatı değerlendiremedik.

Fotoğraf, bizim Ankara Tayfası olarak da içinde bulunduğumuz Kuzey Kale Arkası'ndan (since71 çekmiş) O pankart nasıl açıldı, bir ben bilirim bir de şu haşat olmuş kollarım. Tribünde fersah fersah iyiydik Adanaspor tribünlerine göre.

Bir de, kişisel tespitimdir "Adana, Demirsporludur" derken ne kastettiğimizi anlamak için mutlaka bir Adana derbisinde şehri görmek gerekiyor. Cumartesi sabah 9'dan, Pazar gece 12'ye dek sokaklarda tek bir Adanasporlu bile görmek mümkün olmadı. Gazipaşa'da, Kazım Büfe'de, stadyum çevresinde, maç sonrasında...yoklar. Masmavi bir dalgaydık biz şehri sarmış...Gökyüzüne Mavi Şimşek yazacaktık, önümüzdeki 2 haftaya kaldı...

Yorumlar

Onur BİÇER dedi ki…
Biz çile çekmeden zafer kazanmayı bilemeyecek kadar sıkıntı ile yoğrulmuş, darbeler üzerine darbeler almış, yalnızlığımızla büyümüş, uçurumlardan düşmüş, ama üstünü silkeleyip, yaralarını sarıp yola ve büyümeye devam etmiş bir takımız. Kurtuluş Savaşı'nın Polatlı'da top seslerinin duyulduğu her şey bitti dendiği anda kazanılmasını, Vietnamlıların ölülerinin sığınaklarda kokmaya başladığı anda ABD'nin çekilmek zorunda kalmasını anımsatıyor bana maceramız. Phoenix ya da bizim geleneğimizdeki Zümrüdü Anka kuşunun efsanesi geliyor aklıma. Küllerinden yeniden doğmak. Bunun için önce kül olmak ve dibe vurmak gerekiyor. Yıllar önce biz saldık sıramızı, kül olduk, dibe vurduk ve sıçrıyoruz hızla yukarıya. İstikbal göklerde çünkü. Kaybettiğimiz bu küçük ivme bizi yolumuzdan çeviremeyecek. Zafere Doğru Yürüyoruz. Şampiyon Olacağız.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nesrin'in Hikayesi : "15 Saat 47 Dakika…Ve Toprak…"

Ön-Not: Nesrin Olgun Aslan’ın hikayesini yazmaya başladığımda kimi zaman soğuk bir suyun ve karanlığın içinde, kimi zaman sonunda varabildiğim bir kıyıda hissettim kendimi. Yazmaya devam ederken önce zor tutuyordum gözyaşlarımı, bir noktadan sonra akmaya başladı hepsi. Yazımı, ağlayarak bitirebildim ancak…Kendisinin web sitesinden (http://www.nesrinolgun.com) ve dönemin Hürriyet Londra Temsilcisi Faruk Zapçı’nın anılarından yararlandım, teşekkürlerimi sunuyorum…Çok uzatmadan, Nesrin’in Hikayesi’ne başlıyorum… 1964 Adana Yüzme havuzunun kenarında 7 yaşında kara kuru bir kız çocuğu duruyor. Havuzun içinde Adana Demirspor Kulübü yüzücüleri. Erkekler çoğunlukta. Küçük kız etrafına bakıyor. Sadece 4 kız çocuğu var. Nesrin, Adana Demirspor’un 4 kızından biri oluyor o gün…Giriyor havuza. 1973 – 1975 Adana Nesrin, 16 yaşında. Yüzüyor. 7 yaşında girdiği havuzdan, kısa mesafede 100’e yakın madalya ve şilt çıkartıyor. Kışları masa tenisi oynuyor, Türkiye 2.liği, Türkiye 3.lüğü var. 17 yaşında mar...

Sahadan Çekildik

 Ligden düşerken bile şeklimiz belli, çünkü Alemin Delikanlısı Adana Demir... Galatasaray maçındaki kör göze parmak penaltı kararı rezaletine karşı, yönetim takımı sahadan çekti. Son 2 sezondur rezalet yönetimimiz, aleyhimize hakem hatalarını kolaylaştırıyordu. İki yanlış bir doğru etti. Türk futbolunun her yerden dökülen imajına, yıkılan bir Demirspor karşı çıkabilirdi sadece. O da oldu, biz yaptık! Bundan sonra İstanbul takımlarınızla size iyi eğlenceler...

Sezon Değerlendirmesi

 Bu sezon için saha içini konuşmak anlamsızdı ama yine de söylemek gerekir ki sahadaki mücadele o kadar da kötü değildi. Geçen sezon 2. ve 3. lig takımlarında kiralık oynayan oyuncularımızla idare ettik. Son haftalarda sahaya çıkacak kadroyu zor tutturduk. Sezon başıyla sonu arasında kadroda büyük değişimler oldu. Bütün bunların sorumlusu, paraları ödemeyen Murat Sancak ve yönetimiydi. Bir yerde patlama yapar diye umut bağlamadığımız genç oyuncular maçların belli anlarına kadar direnci ayakta tuttular. Ancak son bölümlerde oyundan düştük; kadro derinliği olmadığı için de en ufak kişisel hata, sakatlık ya da kart cezaları sonuca direkt etki etti. 2-0'dan öndeyken kaybettiğimiz maçlar oldu. Tabii rakiplerin bizim maçı çeviremeyeceğimizin farkında olmaları, her halükarda kazanırız düşünceleri kendi adlarına tempoyu yükseltmelerini engellemiş olabilir. Yine de şans faktörü yanımızda olsa puan alacağımız bir kaç maç daha vardı diye düşünüyorum. Sezon başında yazdığım gibi, şerefli mağlu...