Dün akşam Ankara Film Festivali'nde "Cehennemde İki Devre" (Ket Felidö A Pokolban)filmine gittim, tribün dergi forumundan arkadaşlar da vardı. Macar yönetmen Zoltan Fabri'nin, Nazi döneminde-1944 İlkbaharında- geçen ve Macar esirlerle Almanların yapacağı bir maça odaklanan bir çalışma. Führer'in doğumgünü münasebetiyle bir etkinlik düzenlemek isteyen Almanlar, kamptaki eski bir futbolcu Dio'ya (filmde İkinci Dio diye çevirmişler ama bizde Küçük Dio'ya denk gelir sanırım bu durum...) takım kurmasını teklif (emir!) ederler; Dio az buçuk top peşinde koşmuş esirlerden yarım yamalak bir takım kurar, bu aynı zamanda onlar için daha fazla yemek yeme ve kamp koşullarından kurtulma şansıdır. Tabii bu durum, kamp sakinleri(!) arasında huzursuzluğa yol açar; olaylar gelişir-takımlar sahaya çıkar-futbolcuların aklında ölüm korkusu vardır, yani akıllar sahada değil başka yerdedir; ama ortada kazanılması gereken bir maç vardır; bütün takımlar kazanmak için oynamalıdır-hele ki karşılarında onların esaretiyle iktidar kuran birileri varsa... goller geldikçe, başlangıçta onlara detek vermeyenleri bile çılgına çeviren bir sevinç yaşanır, evet bu bir isyandır-sınırlar zorlanır ve yıkılır, ancak sonunda faşizmin dediği olacaktır. Faşizm, oyunun kurallarını kendine göre uygular ve son sözü söyler.
Üstümde Demirspor tişörtü, aklımda öğlenki 0-0'lık Mersin maçının ve kanımda aç karnına içilmiş iki biranın can sıkıntısı varken tabii ki burada söylenecek sözleri düşünüyordum siyah beyaz kareler akarken perdede. Bir ölüm-kalım maçı oynayan takım, belki sonunda öleceğini bile bile bu maçı almaya inanan bir takım vardı ekranda... Bundan sonra bizim maçlarımız da böyle olmayacak mı? Çıktığımız her iki devre, cehennemden esintiler içermeyecek mi? Bu takıma gönül verdiği için cehennemden kombine alan mavi-lacivertliler 90 dakika boyunca günahlarının bedelini ödemeyecek mi? Olacak, evet hep öyle olacak, kalan 9 hafta bizim için çok sıkıntılı geçecek.
İlk devre bitti, ikinci devre başlıyor. Su dök başıma diyordu Dio, sonra çıkıp maçı aldı; biri artık su çarpsın yüzümüze, uyanıp şu maçı alalım! Artık futbolcularımızdan bizi bu deliğe tıkan bizi ne öldüren ne yaşatan korku imparatorluğuna karşı oynamalarını istiyoruz, artık onlardan tek vücut olmalarını istiyoruz, artık onlardan "biz kazanacağız" diye gümleyen top seslerini ufuklardan duyurmlarını istiyoruz birilerinin kulağına, biz kazanacağız, inanın buna ve oynayın! Merak etmeyin, sonunda biz size güller atacağız...
Üstümde Demirspor tişörtü, aklımda öğlenki 0-0'lık Mersin maçının ve kanımda aç karnına içilmiş iki biranın can sıkıntısı varken tabii ki burada söylenecek sözleri düşünüyordum siyah beyaz kareler akarken perdede. Bir ölüm-kalım maçı oynayan takım, belki sonunda öleceğini bile bile bu maçı almaya inanan bir takım vardı ekranda... Bundan sonra bizim maçlarımız da böyle olmayacak mı? Çıktığımız her iki devre, cehennemden esintiler içermeyecek mi? Bu takıma gönül verdiği için cehennemden kombine alan mavi-lacivertliler 90 dakika boyunca günahlarının bedelini ödemeyecek mi? Olacak, evet hep öyle olacak, kalan 9 hafta bizim için çok sıkıntılı geçecek.
İlk devre bitti, ikinci devre başlıyor. Su dök başıma diyordu Dio, sonra çıkıp maçı aldı; biri artık su çarpsın yüzümüze, uyanıp şu maçı alalım! Artık futbolcularımızdan bizi bu deliğe tıkan bizi ne öldüren ne yaşatan korku imparatorluğuna karşı oynamalarını istiyoruz, artık onlardan tek vücut olmalarını istiyoruz, artık onlardan "biz kazanacağız" diye gümleyen top seslerini ufuklardan duyurmlarını istiyoruz birilerinin kulağına, biz kazanacağız, inanın buna ve oynayın! Merak etmeyin, sonunda biz size güller atacağız...
Yorumlar