Ana içeriğe atla

Akın var akın güneşe akın ....

"Ben mutlu olmak istemiştim, sense sadece aşk
ve ben yüzümü kaybetmiştim aynı
senin
kendini kaybettiğin gibi...."

Benim için anlamı daha büyüktü aslında bu maçın... 16 mart'ın... Gazipaşanın... Benim için bir hasretin bitişiydi... Bir diriliş vardı benim için. Yavaştan esen rüzgar vardı damarlarıma giren ama mavi bir fırtına biriktirmek isteyen yüreğim rüzgarlara doymuyordu...

Yerim yurdum belli benim ; "Kiremithane.." Bizim ev eski çolak bulvarı şimdiki Mustafa Kemal Paşa Bulvarı üstünde, ne hikmetse ordan stada yakın sadece mavi otobüsler geçiyor :) Allah'ın işi işte... Ben otobüse bindim cemalpaşa sapağında indim başladım köprüyü yayan geçmeye ama tren yolları hep bende birşeyler canlandırır,az biraz üzer, gurbet demektir çünkü ama yine de umuttur. Bizim içimizde olduğu gibi. Neyse Mustafa o kadar fazla yazdıydı ki Kazım'ı , uğramadan edemedim [yalan söylüyorum ben Kazım'a uğramassam, bir muzlu süt bir sucuklu tost yemesem Adana'ya geldim diyemem :)] Tıkınmadan sonra cügara tellendirme safhasına geçtim. Yavaş yavaş stada doğru ilermeye başladım, tek tük olan lacivert atkılar çoğalmaya başladı, yaklaşıyorum dedim ;"Kuzey Kale Arkası..." her yer mavi-lacivertti heryerde bira şişeleri ve sarhoş olma haklarını maça saklayan insanlar topluluğu, insaniyet namına biriktirdiklerini bir kalemde Demirspor için harcayabilecek ama yine de takımları için her zaman "erkekçe duran" adamlar topluluğu ; "Şimşekler..."

Kale arkası biletinin kalmamış olduğunu öğrendiğim sırada "Normal" :) Demirspor'lu olan bir arkadaşım aradı maça giyoruz gelsene dedi güldüm, asıl sen gel dedim, onlara ve kendime Kapalı'dan bileti aldım ve kapalıdaki ambiyansın bir nevi ; ufak doz kale arkası + maraton olduğunu söyleyebilirim. Bağırmaya boğazlarını yırtmaya,kendisini kaybetmeye kararlı adamlar topluluğunun yanı sıra maçını izlemeye gelmiş ancak çoşulması gereken yerlerde tezahüratı kökleyebilecek, gaza gelme potansiyeli yüksek insanlar topluluğu...

Bileti almadan önce Zeki'yi gördüm sonra Sezcan'ın yanına gittim Zeki sayesinde. Sezcan çekime devam ediyordu, e böyle malzeme bolluğunda oscar alınır be azizim ;) Sezcan çekim yaparken ufak bir polis boşaltması sonrası hatta Sezcan'ın 5. biradan sonraki dillere destan röportajının[Şimdi sorun halen Kent TV mikrofonlarına ne söylediğini tam olarak hatırlamıyor olabilir :D ] akabinde bir köşe bulduk oturduk. Cevval bir Demirspor sohbeti yaptık , fotoğrafı çektik anları ölümsüzleştirdik.
Sonra stada girme vaktimiz gelmişti biz Kapalı C Alt'tan bilet almıştık ama ufak bir organizasyonla Kapalı C Üst'e kendimizi transfer ettirdik :) Dedim ya tribünler çok güzeldi hemde çok renkliydi. Birkaç foto ile yazıyı renklendirme vakti :)

Alttaki fotoğraf Adana Demirspor Taraftarının Türkiye'ye İtalyan tribünlerinden taşıdığı ama ismini bilmediğim bir pankart çeşidi. Ben buna "İtalyan Pankart" diyeceğim. Bunu daha önce düşünmüştük Ankara Tayfası olarak -Onur hatırlar:)- ama Şimşekler bizden önce düşünmüş helal olsun :)

Şimdiki fotoğraf hakkında yorum yok, bunu en iyi Hakan Hoşcan anlar :) Abimizin ismi Koray. Burdan saygılarımızı sunuyoruz ona... Ancak iki kolu birden kırık bir adamın en nihayetinde "kırık bir şekilde" :) Demirspor'u sevmesi lazım bu halde maça gelmesi için :) Kutluyoruz onu, hep gelsin hep gelsin, çocukları da getirmeye devam etsin :)

Maç başadı en nihayetinde ama maça dair anlatılabilecek çok fazla şey olmadığını söylemek zorundayım... Ya bizim futbolcular ; "Bu adamlar her maç bağırıyor, önemli değil biz oynamasak da olur.." diyolar - ki bu olasılık şaka bile olsa canımı sıkıyor - yada bir şeyler eksik kimse bulamıyor... Allah Sadi hocaya buldurur umarım...
Bu maçtan anlatılabilecek tek şey seyirciydi... ADS'ydi... Rafetti... Sezcan'dı... Şimşekler'di... Ama inanın maç değildi anlatılacak olan... 90+4'de Özgür Nasuh'un vuruşu gol bile olsa,Erhan Çatalçam o kafa ile gol bile yapsa,Serkan ortaya çevirmek yerine kaleye vurup gol bile atsa bu durum değişmezdi inanın... Mersinli Şeytanların açtıkları çirkin pankart ve o sırada bizim tribünlerin hep bir ağızdan ettikleri kısa süreli küfürler bile konuyu değiştiremez inanın... 16 Mart'ta çok kötüydü Mavi Şimşeğimiz... Bir kanadı kırıktı Demir Kartal'ın... Uçamadı...
Geriye kalan bir avuç kül, bir avuç dumandı... Ama hala zafer bekleyen yürekler vardı inanan...



O gün ordaki binlerce kişi akın etti bahar havasında güneşe ve içtikleri su gibiydi yürekleri zaferin ateşinde... Ama dedik ya bitmedi daha güneşler ve hasretle bekleyen yürekler .. Bitmedi ... Umut bitmedi...
"Akın var akın güneşe akın,
Güneşin zaptı yakın..."

Yorumlar

yavuzy dedi ki…
eline sağlık üstad, gitmiş kadar olduk sayende... :)
Adsız dedi ki…
abi eline sağlık, harika olmuş yazı...
vertumnus dedi ki…
beyler az yukarda talihsiz bir "jumbo muşmula" nickiyle yorum yazan benim. kendime ibret olsun diye yayınladım onu. accountlar arası bir karışıklık vuku buldu. Dırbıtlısporlular bizim forumu basmış gibi durdu bir an.

Serdanka, ellerine sağlık abi
mustava dedi ki…
"Ben mutlu olmak istemiştim, sense sadece aşk
ve ben yüzümü kaybetmiştim aynı
senin kendini kaybettiğin gibi...."

bilerek mi webdings ile yazdınız üstat? bizi şifre çözmeye meylettiniz.

eline, diline sağlık...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben Bunu Hak Ettim...

Bugüne kadar yazdığım en zor yazılardan biri bu.  Yanımda küçücük iki çocuk vardı maçta, sevdim onları öptüm. Hatta babası yorulmuştu da aldım onu omzuma maçı bir süre birlikte izledik. O esnada çocuğun nasıl heyecanlandığını gördüm. Bacakları kasılıyordu, boynumun sıkıştığını hissettim. Sonra bağırdı ve akabinde ellerini vücudunu titreme alacak kadar sıktı. Bu çocuk sanırım 4,5-5 yaşlarındaydı. Tam benim kızımın yaşlarında. İşte o anda aslında anlamalıydım hak ettiğimi bu belayı. Çünkü ben de çocuklarımı bu acıya götürüyorum. Onlar acıya doğru yürürken, ben her Demirspor deyişlerinde mutlu oluyorum. Her mavi-lacivert deyişlerinde mutlu oluyorum. Onlar da bana başarı videosu gönderiyorlar.   Ben böyle bir babayım işte. Çocuklarının bu tür videolarına bakıp, duygulanan mutlu olan bir babayım. Onlara mavili, armalı kıyafetler alıp ellerimle uçuruma götüren bir babayım. Tabi ki Allah belamı verecek.  Kendi isteğim dışında görev yerim değiştirildi. Ailem paramparça oldu. Ta

NE OLDU SİZE?

En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu bir tribün yazısıdır. Tribünlere yazılmıştır. Demirspor tribünlerine.  Sasa Polyester Sanayi A.Ş.  Baştuğ Metalürji San. A.Ş.  Beyteks Tekstil San. Tic. A.Ş.  Elita Gıda San. Tic. A.Ş.  Abdioğulları Plastik Ambalaj San. A.Ş.  Dioki Petrokimya San. A.Ş.  Güney Çelik Hasır ve Demir Mamulleri San. Tic. A.Ş. Bu şirketler ISO kayıtlarına göre Türkiye’nin en büyük 300 firması içinde Adana’da faaliyet göstermekte olanlar.  Bu şirketlerden bir tane forma reklamı aldık mı?  Stad sponsorluğu?  Ne bileyim altyapı desteği?  Kim takımı fonluyor?  Murat Sancak ve ilişkili şirketleri, çevresi vesilesi ile kulübe kazandırdığı sponsorlar.  Adana bu, Demirspor bu. Bunu unutmamak gerekir. Ben Murat Sancak’ı bir başkan, bir ağabey olarak çok seviyorum ve çok takdir ediyorum. Kulübümüz üzerindeki emeklerini asla yok sayamam. Benim diyen Adanalıdan, benim diyen Demirsporludan daha fazla katkısı var kulübe.  Bugün dünya yıldızı futbolcu alırız almayız ama bekley

Adana Demirspor: 4 - Beşiktaş: 2

 Adana Demirspor varsa umut vardır. 3. kalecisi, yedek oyuncusu, sahası, tribünü fark etmez; Demirsporlu devam eder! Bugün 4-0'a getirdiğimiz maçtan iki farklı galip ayrıldık. İç sahadaki kayıpsız gidişat devam etti. 3. haftanın erteleme maçında, öncesinde hafta sonunun kaleci ve kırmız kart krizlerinin damga vurduğu, maç içinde ilk golü atan Belhanda'nın da fenalaşıp oyuna devam edemediği, 2008'li yedek kaleci, 2005'li yedek oyuncularla kadroyu tamamladığımız günde yine skor üretmeyi bildik; yediğimizden fazlasını attık. İşte kazanmanın yolu bu! Belhanda, Niang, Emre Akbaba ve Yusuf Erdoğan'la fileleri sarstık. Niang'ın dördüncü, Yusuf Erdoğan'ın üçüncü golleri oldu. Bu lige damga vuracağımızı biliyorduk; öyle olmaya devam ediyor.